Karımı bir türlü mutlu edemiyorum
“Merhaba, 4 senelik bir flörtün ardından 20 sene önce evlendik. 4 sene öncesine kadar her şey iyi gibiydi. En küçük çocuğumuz doğduktan hemen sonra eşim 'ben bu evliliği kafamda bitirdim, yapamıyorum' dedi. Aile büyükleri araya girdi, vazgeçti. Ben de 'acaba kötü bir koca mıydım?' diye kendime sordum ve daha ilgili, daha nazik hatta daha kılıbık bir adam oldum. Ne isterse, nasıl isterse öyle yaptım. Her isteğini kabul ettim ama istekleri ve tartışma ortamı yaratması bitmedi. Yataklarımızı bile ayırdım, yeter ki mutlu olsun, ev arkadaşım olsun, yanımda olsun yeter dedim ama yine de mutlu edemedim. Terk etti beni. Hayatında eş, dost, akraba kim varsa, ablası hariç, herkesle kavgalı. Psikolojik bir sorunun var, beraber bir danışmana gidelim dedim, gelmiyor. Araya sokmak istediğim ortak arkadaş ve akrabalara, hatta 19 yaşındaki kızımıza bile veryansın edip herkesi hayatından çıkardı. Bir eli yağda bir eli balda, ev temizliğine bile kadın çağırıyoruz. Tamamen özgür, hiçbir şey için benden izin istemez. Evliliğimi ve canımdan çok sevdiğim karımı düzeltmek için ne yapabilirim?”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Bazen kadın ya da erkek duyduğu hislerde yanılgıya uğrar. Seviyorum sanarak çıktığı evlilik yolunda tökezlemeleri başlar. Önceleri kendine bile itiraf etmekten kaçtığı sevgisizliğiyle sık sık yüzyüze gelir. Kaçacak yer kalmaz, kendi içinde teslim olur, kabullenir. Bütün bunlar süreç alır, birden bire olmaz anlaması, anladığı halde vazgeçmeye direnmesi, kendisiyle mücadelesi yıllara yayılır çoğu kez. Keşfettiği istemezliğinin ardından hayatıyla, eşiyle mücadelesi sesli ya da sessiz olarak başlar. Kadının karakterine, beklentilerine, arzularına göre bu seslilik ya da sessizlik değişir. Kadının içindeki kadın ne istiyordur? Sevmek istiyordur ama sevemiyordur. Kadın böylece eşine bazen sessiz bazen sesli, sadece katlanır. Bu durumu etrafına hissettirmese de eşine her dilde hissettirir; vücut diliyle, konuşma diliyle. Kavgaları, ayrılmak istemeleri, uzak durmaları, bakışları, laf sokmaları hep bir şeyler anlatır durur. Bunlar katlanmasının dışa tezahürüdür.
Erkek de farkındadır ama farkında değilmiş gibi yapar. Evdeki çoğu şeye yaptığı gibi görmemiş, duymamış, bilmiyormuş gibi yapar. Kadın bu istememezliğini baskılarken bu evliliği yaptığıma göre seviyorumdur diyerek evliliğine o “seviyorumdur” ile tutunmaya çalışır. İçindeki sevmekle rolü olan sevmek birbirleriyle hep kavga halindedirler ama ümitleri vardır, yine de bekler. Ümit çiçeklerini sulamaya devam eder.
İnsanın bazen sevip sevmediğini anlaması zaman alır. Çünkü hayat akarken bir sürü şey de yaşama dahil olur; çocuklar gibi. Onlar ona düşünmek için o kadar az zaman bırakır ki bu zamanlarda da ümit çiçekleri yine sulanır. Çiçekleri suladığı halde boyunları büküktür, huzursuzlukları artar. Yetmeyen su mudur, sevgisi midir sorar durur. Çiçeklerinin de kendi gibi boyunları büküktür. Zaman hızla akıp geçerken çiçekleri solmaya başlar, o yine de sular. Yalnız çiçekler değil dalları da ölür. O ölü dal kendisidir çünkü hiçbir yaşam sevinci kalmamıştır, dayanamıyordur. Hayatını yeşertmek için sularken niye dallarından da kurumuştur? Bu kuruma onu aydınlığa çıkarır çünkü yeşermek istemektedir. Hayattan beklentilerini, kendini artık çözmeye başlamıştır.
Farkındadır her şeyin, o yüzden artık katlanmak bundan sonrasında zordur. Eşine bakar, hayatına bakar. Başka kadınların bayılacağı bir hayatı elinin tersiyle itmek için sabırsızlanır. İstememezliklerini elinde olmadan iyice hissettirir. Eşi her yaptığını sineye çekse de o, eşine tahammül gösteremez. Bu dayanamayacağı noktaya geldiğinin işaretidir. Tahammülün kalmamasıdır. O noktada artık durmak istemez ve gider. Neden gider derseniz, sevmediğinden gider... Seven hiçbir kadın gitmez. Kadını sevgiden başka ne tutar? Erkeğin iyi bir adam olması tutar, iyi bir baba olması tutar, parası tutar. Bu kişinin karakterine göre değişiklik gösterir. Bir erkek hem iyi bir baba hem ilgili bir eş olup eşine madden de rahatlık veriyor ve hala kadın gidebiliyorsa kadının ya kendiyle çözemediği sorunları vardır, ya sevmiyordur, ya da hayatından onu çıkaracak gücü veren bir başkası vardır. Aslında kadın gitmeyi kafasına koymuşsa eninde sonunda gider. Hem de gitmesinin planlarını, sağlamalarını da yapar, öyle gider. Gitmeyi isteyip de gidemiyorsa gözü gitmekte, kendi hala yerindeyse o zaman güvensiz ve çaresiz, içi keşkelerle dolu ve pişman bir kadındır.
Ruh sağlığının temel şartı aile huzuruymuş. Öyleyse her ikiniz de huzuru bulmalısınız. Bırakın gitsin ve görsün. Neyi görsün? Belki dünyanın kaç bucak olduğunu, belki sizsiz daha mutlu olacağını... Zorla yanınızda tuttuğunuz biri zaten hiç size ait olmamıştır, bunun siz de farkındasınız ki bu kadar tolerans gösterdiniz. Her kabullendiğiniz uzaklığı bir gitme kal demek olmuş. Şimdi bu gidişe sesiz kalmalısınız. Belki bu gidişle sizin ona verdiklerinizi algılayacak, hayatına kattıklarınızı, değerinizi görecek. Belki de göremeyecek ama ne istiyorsa onu yapmış olacak. Bu fırsatı sessiz kalarak vermeniz gerekiyor. Çünkü ısrarcı olup zorla yanınızda tutsanız sonra yine gidecek. Bunu yine yapacak. Çözmesi gereken sorunlarıyla, duygularıyla, yaşamla yüzleşsin bakalım dışardaki sizsiz hayatta ne bulacak? Zorluk bulacağı kesin ama aradığı mutluluk, onu bulacak mı? Orası gerçekten müphem. Onu arayıp sormayarak kendi hayatının akışına bırakın. Sizin de onun da hayatının çözümü bu ayrılığı kabullenmekte. Kabullenmek kolay olsaydı dayatma içermezdi. Kendinizi aşın, çözüme mantığınızla ulaşacaksınız. Sevgiyle bir yere varamadığınıza göre artık akıllıca düşünmek gerek diye düşünüyorum. Sevgiler…
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR