Annemi ve engelli kardeşimi bırakamıyorum...
“Yeşim Hanım merhaba, benim engelli bir kardeşim var. Annem ile birlikte üçümüz yaşıyoruz, ben çalışıyorum. Babam iki sene önce öldü, ailemin tüm yükü değilse bile bir sürü yük benim üstümde. Bazen anneme ve engelli kardeşime bakıp benim bir geleceğim olmayacak olabilir mi diyorum kendime. Mutsuz oluyorum. Annem sen bizi düşünme birini bul, evlen diyor bana. Ben evlensem nasıl geçinecekler emekli maaşıyla? Evlenmek zor benim için, karamsar ve mutsuzum, yoruldum şimdiden. İnsanlardan da uzaklaşıyorum böyle olunca. Yaşım 41 oldu, onları bırakamam dediğim için bu haldeyim…”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Hüzünlüdür bizim insanımız. Yüzlerinde, gözlerinde, gülücüklerinde hep hüzün vardır. Şarkıların da hüzünlüsünü severiz biz. Gülmeyi sevmediğimizden değil, şartlarımız hüznü de beraberinde getiriyor. Şöyle rahat, endişesiz bir halk olamadık gitti. Hep kaygı, hep korku dolu yaşamlarla boğuşuyoruz. Hepimiz kendi dünyamızda, kendi korkumuzdayız.
Herkes yaşayabilmek için aile boyu çalışıyor yine de yettiremiyor, yine de yetmiyor. Hani emekli olsalar, evde oturup keyif yapmak yok, bizim emekliye oturmak yok, çalışmaya devam! Neden mi? Sırf hanımının dırdırını çekmemek için çalışıyorlar, tamamen keyfe keder. Keşke böyle diyebilseydi emeklilerimiz değil mi? Ülkemizde emekli maaşıyla yaşamaya çalışmak, engellilerin yaşamı kadar zor ve yıpratıcı. Çalışan insanların emekli olası gelmiyor sonra ne yaparız endişesiyle. Keyifli, mutlu emeklilerin ülkesi değil Türkiyemiz. Endişeli ve yorgunlar hemen hemen hepsi, ama bütün sıkıntılı yaşam şartlarına rağmen emeklilerimiz hayatlarında Pollyanna’ yı oynuyorlar kendilerince. İçleri ağlasa da gülümsüyorlar. O gülen yüzler kandıramıyor kendilerinden başka kimseyi. Yorgun ve endişeli gözleriyle Pinokyo oluyor hepsi, sadece insan olabilmek için.
Sevgili okurum mailinizi okudum. Sizin durumunuzu anlıyorum, sorumluluklarınızı da, ama illa hayatlarında birebir yanlarında olarak bu sorumlulukları yerine getirmeniz gerekmiyor. Kendinizi hayattan soyutlayarak yaşayamadığınız bir hayatında ağırlığını omuzlarınıza yüklemeyin. Bu daha da ağır bir yük olur ilerde size. Bu konuyu bir de bu tarafıyla düşünün. Evet, engelli bir kardeş, emekli maaşına kalmış bir anne, bunlar bir sorundur kafanızda, ama hayatınızı yaşamanıza engel olmamalı. Siz bu sorumluluğu gereğinden fazla dert ederek engeller koymuşsunuz kendinize, hep söylerim hayat olgun yaşlarda daha bir güzel oluyor, insanlar tanınmış, zevkler keşfedilmiş bu yaşlarda artık keyfi yaşıyorsunuz. Tüm sorumluluklarınıza rağmen bunu sizde yapabilirsiniz. Henüz anneniz sağlıklı ve sağ, biraz hayata karışın. Dostlarınızla yaşamı paylaşın, kimseden uzaklaşmayın. Bu şekilde devam ederseniz daha da yaşamınızı ağırlaştırırsınız, aksine fırsat buldukça dışarda sevdiğiniz insanlarla vakit geçirerek atın kafanızdaki yükleri, zamanı gelince sorumluluklarınızı zaten taşıyacaksınız, şimdiden bu melankolik havaya girmemenizi öneriyorum size. Umutlarınızı kendi ellerinizle yok etmeye çalışmayın, aksine ümit edin, annenize de umut olsun umutlarınız, olur mu? İnanın sevgili okurum, hayat aslında 40’ından sonra başlıyor. Henüz daha vakit tam geçmiş değil. Kim bilir çok geç kalmazsanız evlilik için bebeğiniz de olabilir. Ben geceleri sevmem, neden biliyor musunuz? Çünkü gündüz her zaman umut vardır. Sevgiler…
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
Twitter: @yesimtijen
YORUMLAR