Yazamamak
1998 yılından beri yazarak kazanıyorum. Gazete, hafta sonu eki, dergi, daha sonra blog, sosyal medya, kitaplarım, burası… Aralıksız yazdım. Sonuçta geçim kaynağım. Başka türlü kazanmadım ki. Başka kariyerim olmadı. Çeviriyle başladım Yazı İşleri Müdürü bitirdim. E sonra da dijital hayat işte…
Hep bir şeyler yazdım. Devam da ediyorum sosyal medyada… Tabii orası böyle değil. Bazen iki satır yazıyorsun, bazen üç paragraf.
Ama böyle köşe yazısı yazmaya gelince iş, tıkanıyorum.
Geçen Nisan’dan bu yana pek yazamıyordum. Anneannemin gidişi, babama konan yanlış teşhis sonucu giderek kötüleşmesi, aylarca hastane hastane gezmemiz, dayımın giderek ağırlaşması ve kaybetmemiz, şimdi de Corona… Bir baktım yazmaya başlayınca acayip kelimeler çıkıyor parmaklarımın arasından. Eski komik yazılarımı özlüyorum.
Mühendisle evli olmaktan şikayet etmeyi, işlere yetişememekten, anlaşılmamaktan dertlenmeyi, hafta sonları çocuk doğum günlerinde daralmayı özledim. Trafikte kalmayı, yol vermeyen arabaları, Arkın “hadi ben çıktım bu akşam çocuklarla” deyince ona kızmayı özledim.
Dertlendiğim şeyleri özledim.
Sizin gibi.
Herkes gibi.
Bazen “ben zaten böyle temizlik yapıyordum, değişen bir şey yok” diyorlar. Olay temizlik değil. Temizlik yapmak ne ki? Ya da aldıklarını silmek…
Yorgunluk ne ki?
Çıkamamak ne ki?
Sevdiklerine bir şey olacak korkusunun yanında diğerleri ne ki?
Ben bir söz verdim sosyal medya hesaplarımda endişelerimi dile getirmeyeceğim diye. Bu nedenle sürekli duyarsız ilan edilsem de böyle devam edeceğim. Ancak şimdi bu yazıya başlayınca aynı şeyi yapamıyorum.
Arkadaşlarımızla, ailemizle sürekli görüntülü konuşuyoruz. Herkesin gözünde aynı endişeyi görüyorum.
Online alışveriş sitelerinin reklamlarında bile ağlıyorum. Az önce yine bir sitenin reklamı çıktı “Sana söz yine baharlar gelecek” sözlerinde (ne de güzel şarkıdır) gözlerimden döküldü yaşlar.
Herkesin böyle olduğunu biliyorum.
Tansiyon da giderek yükseliyor.
Bunu gerek takip edenlerin tepkilerinden gerek kendi tepkilerimden görüyorum. Kalbim her geçen gün daha çok kırılırken kimseyi kırmak istemiyorum ama beni kırana da kayıtsız kalamıyorum.
Arkın bu hafta sonuna kadar evde. Sonra ne olacak bilmiyorum. (Bak yine aynı reklam başladı… ) İşe gidecek mi, gidecekse her gün gidecek mi, gitmeyeceklerse nasıl bir çözüm bulunacak?
Ekonomik olarak bizi neler bekliyor?
Ekonomik olarak sizi neler bekliyor?
Ekonomik olarak ülkemizi neler bekliyor?
Ekonomik olarak dünyayı neler bekliyor?
Sağlık olsun yeter ki toparlanacağız, ama biraz sürecek.
“Hadi bitti” dendiği an çıkabilecek misiniz? Aldıklarınızı silmeden dolaba yerleştirebilecek misiniz? Plan yapabilecek misiniz?
Çocukları gözlemlememiz gerekiyor… Irmak şu anda iyi. Bir aydır evdeyiz. Başımızı çıkarmadık. Ama giderek hassaslaşmaya başladı.
Evdeki tüm dengeler değişti. Zaten okuldaki uzaktan eğitim sistemi çok güzel ama boş kalan zamanında kitap okumayıp tableti elinde aldığında gıkımı çıkarmıyorum. Beraber sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ki iyi hissetsin diye. Arkadaşlarıyla görüntülü konuşuyor sık sık.
Yani her evdeki gibi bizdeki denge de değişti.
Eskiden olsa “ay ekran bağımlısı mı oldu” derdim, “ay ben neden kitap okuyamıyorum” diye söylenirdim, şimdi var ya. Dersem ağzıma kürekle vursunlar. Hep ilk dileğim sağlık olurdu şimdi bambaşka bir boyuta geçtim.
Gariptir ki yazmakta zorlandığım gibi okuyamıyorum da… Kaç tane kitap aldım. Hatta ayıptır söylemesi, onlarca… Tek birini okuyamadım. Başlıyorum, aynı sayfayı defalarca okuyup bırakıyorum. Asla konsnatre olamıyorum.
WhatsApp’tan gelen saçma komplo teorilerinden nefret ediyorum. Bütün mesajlarım sessizde, bildirimler kapalı. Hem sosyal medyada hem özel hayatımızda bazı insanların kara haber vererek, insanlara korku yayarak mutlu olduklarını düşünüyorum. Bundan zevk alıyorlar.
Ben duyduğum ve bildiğim kadarına inanmak istiyorum. Kendimi ancak o şekilde sakinleştirebiliyorum çünkü. Beni korkutan kimseyle görüşmüyorum; daha doğrusu görüntülü konuşmuyorum.
Bu aynı zamanda çevremizdeki insanları da daha iyi tanıyacağımı bir süreç.
Tanımlaması zor zamanlar geçiriyoruz. Tüm dünya… Bu yaşananları kimse unutmayacak, tarih kitapları yazacak, herkes anlatacak. Bakalım hepimizde nasıl izler kalacak? Hepsinin tedavisi olur, psikolojimizi toparlarız. Yeter ki virüs hepimizden uzak olsun…
YORUMLAR