Korkutmak çare mi?

Biri sizi korkuttuğunda ne hissediyorsunuz?

“Onu yapma şöyle olur, bunu yapma böyle olur” gibi cümlelerden söz ediyorum, saklanıp birden karşımıza çıkanlardan değil.

Açıkçası benden tam tersi etki yapıyor bu cümleler. Sinir olduğum için mi, inattan mı bilemem ancak etki etmiyor.

Tek bir durum hariç.

DEPREM.

Onda da korkutmak demeyelim, “uyarmak” olsun adı.

Zaten hepimizde büyük korku var. Zaten hep aklımızda, zaten unutmak mümkün değil ancak yaşadıkça birden en üst sıraya çıkıyor korkular arasında.


Geçen haftaki depremin ardından bir sürü insan sosyal medyada korkusunu dile getirirken bir o kadarı da dalga geçti. İnsanların korkularıyla dalga geçmek çok acınası bir davranış ama yaptılar. “Şöyle olacak böyle olacak…” Beddua eden, işi dine bağlayan… Olayın ciddiyetinin farkında olmadan yazıp durdular. Biz ne yazdık? Korktuğumuzu!


Kendi adıma konuşayım, işin uzmanları dışında kimsenin açıklamasını okumadım. WhatsApp gruplarında dönen muhabbetlere bakmadım gönderilen bağlantıları açmadım. Bir sürü tüyler ürpertici yazıdan uzak durmaya çalışıyordum ki sosyal medyada mesaj kutuma düştüğü için ve güvendiğim bir sitede kaleme alındığı için okudum, o geceyi arabada geçirdik. Hedef: Bizim burasıydı. O yazıya göre burada ev kalmayacak olası bir büyük depremde. Bir yandan kendi kendime “Ev güvenli sakin ol” derken diğer yandan giyiniyordum yazıyı okuduktan sonra.


Kızıma korkumu yansıtmamam gerekirken aldım onu da arabaya indik. Arkın da zorla geldi. Sonuçta sokakta arabada olmak da deprem dışı durumlar açısından ne kadar güvenli, onu da bilemiyorum!


Her neyse… Bütün uzmanları okudum. Ürpermemek mümkün değil.


Diyorlar ki “önlem alın.” Tamam zaten alıyoruz. Zaten elimizden geleni yapıyoruz da yetecek mi? Sadece bizim önlem almamızla bitmiyor ki hiç…


Bütün apartmanlar güçlendirildi mi? Hayır. Ne yazık ki bazı apartmanlarda oturanların bütçesi buna yetmiyor. Bir karı koca emekli maaşı ile geçinirken doğal olarak bütçe ayıramıyor.


Kentsel dönüşüm devam ediyor ancak daha çok ev var yeniden yapılması gereken.


Zaten sinir olduğum durum, bazı apartmanlarda oturanlar anlaşamadıkları için bir firma ile bir araya gelinemiyor. Evinin küçülmesini istemeyenler, efendim dükkanına fazla metrekare talep edenler. Bu insanlar tehlikenin farkında mı acaba, merak ediyorum!


Bizim evimiz net 90 metrekareyken 70’e düştü. Balkon varken, balkonsuz ev haline döndü. Umurumda mı? Hayır! Benim için önceliği güvenli olması. Evet bazen zorlanıyorum küçük evde fakat depremden sonra “eğer bir daha laf edersem dilimi eşek arısı ısırsın” dedim.


Öncelik güvenlikken neden büyüklüğe takılıyoruz? Bu kadar önemli mi cidden?


Ben daha deprem çantası konusuna bile gelemedim. Yaptığım şey bagaja hırka – kazak ve ayakkabı koymak. Arabayı da bir süredir otoparka bırakmıyorum; dışarıda. Önceliğim olsa bir depremde evden çıkabilmek çünkü. “Önce bir çıkalım da” diyorum hep. Evin girişi küçük olduğu için orada ayakkabı terlik olsun istemezdik, şimdi ayakkabılar hemen kapının yanında duruyor.


Irmak annemlerde ya da bir arkadaşımda kalmak istediğinde ne yapacağım? Onu düşünüyorum. Bir süre göndermeyeceğim. Ama ya sonra… Zaten ne zaman başka bir yerde kalsa huzursuz oluyordum, şimdi durumu siz düşünün. Ki aynı şeyleri yaşıyoruzdur.


Evet gece olacak diye de bir şey yok. Gündüz hepimiz farklı yerlerdeyiz. Aklıma geldiği an kovuyorum bu düşüncemi. Şu an yaptığım gibi… Kalp atış hızım değişiyor, dışarı fırlayacakmış gibi oluyor. Mesela şu an evde yalnızım. Çok rahat değilim, aklıma geldikçe huzursuz oluyorum.


Bir yere kadar çabalıyor sonrasında duruyoruz, durmak zorunda kalıyoruz. Çünkü olay bizde bitmiyor. Bir de bütün bu korkunun yanında dalga geçenlerle, “ay ne var canım” diyenlerle, uydurma senaryolarla aklımızı çıkaranlarla mücadele ediyoruz.


Bunu daha önce anlatmıştım. Uçağa binememe nedenimin gittiğim terapi sonrasında “deprem” olduğu ortaya çıkmıştı 2008 yılında. Terapist bana üç soru sormuştu: “Evde yalnızken yıkanabiliyor musun? Yıkanırken gözlerini kapatabiliyor musun? Depremde yalnız mıydın?” Bu üç soru çözdü. Konuştuk, her an her şeyin olabileceğini…


Bunu hepimiz biliyoruz ancak bazen göz göre göre de hata yapıyoruz! Çevremizdekileri daha çok uyarsak, ailemizle olası bir deprem anında ve sonrasında nerede nasıl toplanacağımızı konuşsak, “Of tamam kapat konuyu korkuyorum” cümlesine kulaklarımızı tıkasak da bilinçlendirme kampanyaları yapsak. Korkutmadan. Sakin sakin…


“Şöyle olacak, böyle olacak” yerine “şunu yapmalıyız” gibi cümleler kursak. Evde en güvenli alanları belirlesek.


Bilemiyorum.


Hep beraber düşünsek de bir şeyler yapsak. Bu uğurda gerçekten mücadele verenlere destek olsak, ilk yardım eğitimi alsak…


Yazarken bile sinirlerim bozuluyor ancak bu da bir gerçek ve harekete geçmemiz gerek.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.