Araba meselesi…
Ehliyetimi 2005 yılında, 27 yaşındayken annemin ısrarlarıyla aldım. “Tamam kullanmayı sevmiyorsun ancak al bir köşede dursun” diye diye aldırdı bana. Hatta yazılı sınavdan 90, pratikten 70 almıştım. O sırada yanımdaki görevli “Sakın ders almadan kullanma” demişti. Kullanmadım da… Annem hayatta üç şey için baskı yaptı: Ehliyet almak. Üniversiteyi bitirmek. (Çalıştığım için geç bitirdim de…) Ve kitap yazmak. Üçünü de gerçekleştirdim. Hatta dördüncü kitap yolda…
Hiçbir zaman araba kullanmayı sevmedim. Ne bileyim, böyle külfet gibi geldi. Sağ koltuk benimdi, bütün toplu taşımalar benimdi. Araba almak gibi bir sevdam da olmadı. Evlendiğimizde de araba almadık; ihtiyaç anında kayınvalideminkini alıyorduk. O servisle gidiyordu işe, ben de dolmuşla. Gerek yoktu arabaya… Zaten sevgili mühendis koca, araba için kredi almayı yersiz buluyordu; para biriktirdik ve 2009’da aldık bir araba. Bin bir kavgayla. Ben ısrarla otomatik vites istiyordum; o da “düz vitesle tadını çıkartabilirsin kullanmanın” diretmeleriyle düz vites aldı.
Kullanabildim mi? Hayır. Haftalarca çalıştık, en sonunda oldu. Daha önce anlatmıştım, yokuşta çalıştırırken kaydırdığım için arkaya “Yaklaşmayın” bile yazmıştım. Aracı aldıktan birkaç ay sonra hamile kalınca, daha önce de düşük yaptığım için çok endişelendim ve kullanmayı bıraktım. Sonra da unuttum. Irmak altı aylıkken, anneme bırakıp çıktık birkaç kere ancak cidden zorlandım. “Satalım, otomatik vites alalım” dedim, dinlemedi. “Sende iş arabası var, satalım, nasıl olsa kullanmıyoruz” dedim, yine dinlemedi. Ta ki Irmak 2.5 - 3 yaşına gelip ben onu etkinlik etkinlik gezdirmeye başlayıncaya kadar. Hafta sonları bizi bir yerlere taşımaktan fenalık geçirdi ve sözümü dinledi, o aracı satıp gücümüzün yettiği bir araba aldık. Çok laf etti “Ona yazdık oldu” diye ancak bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. Benim için arabanın markası ve modeli fark etmez. Güvenli olsun, rahat olsun yeter… Hiçbir zaman “şöyle arabam olsun” demedim. Şimdi de 6 yaşında ve değiştirmeyi hiiiç düşünmüyorum... Neden bizi idare ediyorken masraf yapayım ki?
Aldığımız gün kullanmaya başladım; Mart 2013. Şu ana kadar 70 bin kilometre yapmışım. İlk bir sene şehir içinde kullandım. Sonra yavaş yavaş şehir dışı da başladı. Küçük kazalar da yaptım. Her seferinde “Kullanmayacağım” desem de “bir kez bırakırsan bir daha olmaz” dedi ve devam ettirdi Arkın. Şimdi bunları neden yazdım, biliyor musunuz?
Eğer varsa bir arabanız ve kullanmaya korkuyorsanız, hadi gelin, vazgeçin korkmaktan. Çünkü ne zaman uzun yola gitsem bana o şekilde mesajlar geliyor sosyal medyada; “korkuyorum” diye. Kendinize güvenmiyorsanız lütfen geçin direksiyon başına, insanların da cesaretinizi kırmalarına izin vermeyin.
Size kendimce birkaç ipucu vermek istiyorum.
- Uykunuz varsa asla oturmayın direksiyon başına. Bırakın uykuyu, kafam doluyken, canım sıkkınken asla kullanmıyorum. Toplu taşımayla rahat gideceğim yerlere de arabayla gitmem hiçbir zaman. Canım vapura binmek varken neden trafiği çekmek zorunda kalayım?
- Rahat ayakkabı giyin. Terlikle, dolgu topukla kullanmayın; ayarlamak çok zor oluyor. Mutlaka yedeğiniz olsun bagajda. Spor ayakkabı en rahatı.
- İlk başladığınızda müzik dinlemeyin. İnsan kendini şarkıya kaptırabiliyor, dikkati dağılıyor. İlk birkaç ay arabada radyo açmadım mesela.
- Tabii ki telefonla konuşmayın. Kaç sene geçti, hâlâ dikkatim dağılmasın diye interneti kapatıyorum. WhatsApp mesajı gelir de konsantrasyonum bozulur diye korkuyorum. Eğer çok trafik varsa, duruyorsak interneti açıyorum. Uzun yolda zaten hiç açmıyorum… Telefonu Irmak’a veriyorum. Çaldığı zaman o açıyor. Genelde arayanlar annemler ya da Arkın alıyor “nerdesiniz” diye… Irmak konuşuyor onlarla.
- Ben kendimden emin olana kadar Irmak’la çıkmadım trafiğe; önce alıştım, sonra kızımı taşıdım.
- İsterseniz direksiyon dersi alın, güveniniz otursun.
- Sen yapamazsın diyenlere kulak vermeyin! Ne yazık ki öyle insanlar hep var ve olacak da…
- Uzun yola çıkmadan önce en rahat giysileri giyin… Pantolon sıkmasın, tişört rahat olsun.
- İyi bir güneş gözlüğünüz olsun, ışığı kıran. Tam gün doğumu ya da gün batımında güneş cidden zorluyor; o gözlük hep arabada dursun.
- Lütfen, çocuklar hep arkada, oto koltuğunda olsun. Lütfen!
- Sinirlerinize hakim olun. Öyle kullananlar var ki… Maalesef hâlâ el kol sallayarak üstünüze gelenler var ki sakın kavga etmeyin. Ben hem Arkın’a hem annemlere söz verdim. Asla muhatap olmuyorum.
- Hızlı kullanmayın; bir saat geç gitmekte de sorun yok. Dört saatlik yolu beş saatte gitmenin ne sakıncası var ki… Bol bol mola verin, dinlenin...
- Ah bir de eşiniz yanınızdayken olacakları söyleyeyim; çok karışacak. Hazır olun. Sinirlenmeyin. Benim taktiğim, onun bana yaptıklarını o direksiyon başındayken tekrar etmek. Böyle böyle vazgeçiyor.
- Güvenlikle ilgili şeyleri yazmadım, zaten biliyorsunuzdur…
Artık hadi güveninizi toplayın ve direksiyon başına geçin. Hiiiç canınız istemiyorsa da bırakın istemesin. Herkes kullanmak zorunda mı?
Lütfen yazdıklarımı ukalalık olarak algılamayın, bana gelen mesajlardan yola çıkarak yazmak istedim bunları. İstersek neleri başarıyoruz, bu da onlardan biri işte. Yıllarca reddeden kendine güvenmeyen, 35’inde bunu başaran bir kadın olarak yazdım.
YORUMLAR