O kadar çok sorum var ki size…
Kendinizi sorguluyor musunuz?
Sorgularken yerden yere mi vuruyorsunuz, takdir mi ediyorsunuz?
Çevrenizdekileri sorguluyor musunuz?
Bazen “Ay, bu kadının/adamın ne işi var benim hayatımda?” diyor musunuz?
Tutun ki dediniz, ne yapıyorsunuz?
Çaktırıyor musunuz, yoksa gizliyor musunuz?
Belli ederseniz bunu nasıl yapıyorsunuz?
Enerjiniz düştüğü zaman kendinizi nasıl toparlıyorsunuz?
Son bir ayım sıkıcı haberlerle geçti. Hem özel hayatta hem iş hayatımda. Kafaya takmayacağım desem de takıldı bir kere. Gözüm hep şiş. Dokunsalar ağlayacağım. Her zamanki enerjimden eser yok mesela. Şu an harika bir proje için çalışıyor olsam da hayalimin peşinden gidiyor olsam da mood’a giremiyorum. Çünkü kırıldım. Aslında heyecanla koşup ayaklarımı birbirine çarpıyor olmam gerek, ancak ben tebessüm etmekle yetiniyorum.
Fazla kırılmışım.
Sandığımdan daha fazla kırılmışım.
Kırıldığım için de kendime çok kızmışım.
“Arkadaşım” sandıklarımın, aslında çıkarı uğruna beni hayatlarına aldıklarını fark ettim mesela. İnanılmaz ağrıma gitti. Her kazıktan sonra dersimi aldım diyorum da almamışım meğer.
Sanalda başlamış, ben gerçek sanmışım, oysa sanalda kalmış ilişkiler.
Sonra mesela ne yazık ki niceliğin nitelikten daha önemli olduğu bu aralar, bununla kafayı epey bozmuşum. Haksızlıklara çok takılıp kalmışım.
Aslında kendime verdiğim sözleri tutamamışım. Bunu da ilk dibe vurmamla anladım. “Amannn salla gitsin, bunu mu kafaya takacağım” dediğim her şeyi atmışım beynimde bir yere, zayıf anımda ortaya çıkıp vurmuş beni.
Biliyorum tünelin ucunda ışık var fakat kendimi toplamakta zorlanıyorum işte.
Şu sanal ilişkilere epey takmışım.
Sadece işi olup da arayanların telefonlarını açmamakla başladım toparlamaya. İyi geliyor, biliyor musunuz?
“Benim ihtiyacım varken neredeydin? Şimdi de ben yokum” diyorum aslında o telefonu açmayarak.
Son yazımda sigarayı bırakmak için mücadele edeceğimi yazmıştım. Onca korkuma rağmen, ona da başlayamıyorum. Elbet gelecek doğru zaman.
İşin özü, böyle sıkıcı bir durumdayım. Yani bu aralar bana “nasılsın” dememek en akıllıcası sanırım.
Kendimi birkaç saat kapatıp şöyle bir bağıra bağıra ağlayıp atacağım tüm sıkıntıyı. Sonra da yeniden enerjimi toplayacağım ve başlayacağım koşturmaya. Biliyorum.
Bile bile yazıyorum.
Yazmak iyi geliyor. İyi hissettiğim zaman açıp yeniden okuyacağım ve “Bak nasıl da düşmüştüm. İşte toparlandım. Aferin bana” diyeceğim.
Siz de kendinizi kullandırmayın olur mu? İnsanlar sizi sevdikleri için arasınlar, işleri olduğu için değil…
Sayıyla değil, niteliklerinizle anılın…
Sizi kolayca üzmelerine izin vermeyin.
Böyle benim gibi üst üste birkaç negatif olayda hemen yorulmayın. Bu huyumdan nefret ediyorum. Çok şükür ki toparlanmam kolay oluyor.
Bir de biriktirdiğiniz güzel dostların kıymetini bilin. Benim canım dostlarım, iyi ki varsınız. İyi ki gerçeksiniz.
Ay, kendimden nefret ediyorum böyle negatif yazdığımda ancak buyum işte. Hayat bu! Her zaman pozitif olamıyor insan. Her zaman gittiği bir seminerden söz edemiyor. Her zaman mutluluk paylaşamıyor.
Yeter ki sağlıklı olalım. Hep beraber her şeyin üstesinden geliriz.
Sustum artık.
Ama şu sanal ilişkilere kaptırmayın kendinizi diye tekrar etmeden duramayacağım.
Haftaya görüşürüz.
Size sürpriz projeden bahsedeceğim.
Hem de büyüüüüük bir heyecanla…
Söz.
YORUMLAR