Küçül de cebime gir
Yaşlanmak kelimesi, çok itici. Büyümek dediğimizde de “küçül de cebime gir” yorumları geliyor.
Oysa, büyüyoruz.
Çünkü her geçen yıl bir şeyler öğreniyor, bir öncekinden daha farklı bakıyoruz hayata.
Kızıma bakıyorum. O büyüyor, ben de büyüyorum. Annem büyüyor, babam büyüyor.
Yaşlanmak dendiğinde aklıma sadece fiziksel yönler geliyor. Kırışıklıkların çıkması, hareket özgürlüğünün kısıtlanması.
Oysa yaşlanmak değil, yaş almak desek, büyümek desek daha pozitif bir anlam yükleyeceğiz yaşımızın her sene “1” artmasına.
Çünkü…
Büyüdükçe kendimi çok daha iyi tanıyorum. Neye, ne tepki vereceğimi önceden kestirebildiğim için adımlarımı ona göre atıyorum. İstisnalar haricinde “bak şok oldum” demiyorum.
Başarının titr ile, maddi kazanç ile ölçülmediğini anladım. Artık bana göre başarı, kurduğun hayali gerçekleştirmek için adım atmak. Nasıl sonuçlandığı değil, peşinden gitmek daha önemli.
Eskiden yaptığım birçok şeyden şimdi zevk almazken, o zaman sevmediklerim de önceliklerim haline geldi.
Kimseyle mecbur olduğum için görüşmüyorum.
Mutsuz olmaya izin veriyorum. Mutsuz hissetmeye. Bir insanın 24 saat mutlu olamayacağını, mutsuz olmanın bile duyguları ifade etmenin bir yöntemi olduğunu ve bunu hissetmenin bile güzel olduğunu biliyorum.
Eskiden istemediğim bir şeyi sırf başkası kırılmasın diye yapar, sonra da karın ağrısı çekerdim. O gayet mutlu mesut takılırken, ağzımdan çıkan “evet”in altında ezilirdim. Buna bir son verdim. Kendime zarar verecek hiçbir şeye evet demiyorum.
Sırf para kazanabilmek için sevmediğim bir işte çalışmayı denedim, olmadı. Daha azla yaşamayı seçip, bıraktım.
Önyargılarımdan sıyrıldım. Hâlâ var ufak tefek fakat eskisi kadar değil. Buna çok seviniyorum.
Kızımı anneme ya da eşime emanet edip çıktığımda anneliğimi, kendimi sorgulardım. Durdum. Ben mutlu olamazsam, o da olamaz. Neden o zaman bu fren?
35’imden sonra çok güzel arkadaşlıklar kurulabildiğini gördüm. Çok sağlam. Vazgeçilmez.
Kendimi geçtim, annemin değişimini izliyorum. İnsan belki de bir kalkan oluşturuyordur etrafında, korunmak için. Ve bunu çok gençken değil, büyüdükçe yapıyordur. Bana göre annem yaşlanmıyor, büyüyor. Farkına varıyor neyin kendisine zarar verdiğini. Onu yok ediyor.
Bu nedenle yaşlanmak kelimesini sevmiyorum. Fiziksel olarak değişiyoruz, ancak ruhumuz büyüyor. Ruhumun büyümesini seviyorum.
Hatalarımı affetmeyi de.
Kırılmayı kabul etmeyi de.
Yeni yöntemler deneyip kendimi iyileştirmeyi de.
Aynanın karşısına geçip kendimi çatır çatır eleştirirken beş dakika sonra “aferin” demeyi de.
Yıllardır hayalini kurduğum ama korktuğum bir şeyi denemeyi de.
Anne olmayı seviyorum. Çünkü kızımın doğumundan sonra büyüdüğümü hissediyorum. Hırslarımdan arınmamı sağlayan da o, daha çok şükretmemi sağlayan da, kendime çeki düzen verdiren de. Her geçen sene daha bir “ben” oluyorum. Onu büyütürken kendimi görüyorum. O zaman dönüp, kırgın yönlerimi tamir ediyorum.
Ve bir daha söylüyorum. Buna yaşlanmak değil, büyümek diyorum.
Bu tip yazıları da çok sık yazdığımın farkındayım. Ancak bunu sizlere aktarmak benim için bir bakıma kendime söz vermek gibi. En zayıf anlarımda açıp bu yazıları, sosyal medyadaki yorumları okumak ilaç gibi geliyor. Bu yüzden paylaşmanın sonsuz gücüne inanıyorum.
Siz de büyüyün. Yaşlanmayın!
YORUMLAR