Sosyal medyanın kuklalarıyız

Bu ara herkesin paylaştığı, ortalıkta dolanan bir video var görmüşsünüzdür muhakkak; sosyal medyanın ne kadar yalan, ne kadar sahte olduğunu anlatan. Kız makyaj yapıp "i woke up like this" temalı bir günaydın fotosu paylaşıyor, arabasıyla giden adam durup sanki koşudaymış gibi sisler içinde poz veriyor falan...


Videonun teması ne kadar yalan hayatlar yaşadığımız, sosyal medyada paylaşılan şeylerin aslında ne kadar yüzeysel ve yapay olduğunu vurgulamak, herkes de derin derin düşünceler içinde paylaşıyor bunu. Yav kardeşim zorla mı soktuk seni Instagram’a? Zorla mı yüklettik tatil fotosu?


Senin hamurunda olmadığın biri gibi görünmek, gördüğün hayatlara özenmek, başkalarına güzel görünmek için yaşamak varsa zaten bunun suçlusu internet değil, senin yeterince oturmamış kişiliğin.


Bu sosyal medya, internet düşmanlığını anlamakta zorlanıyorum. Yok "3 gün telefonsuzluk diyeti", yok doğada detoks. Bu mereti sen istediğin kadar hayatına sokuyorsun, bizi niye darlıyorsun "Ay çok iyi geldi sen de dene." diye?


İnsanın kişiliğini okuduğu kitaplar, izlediği filmler, arkadaşları, sevdiği yönetmenler, dinlediği müzikler oluşturur. E artık bilgiyi en güncel ve hızlı şekilde internetten alıyoruz. Dolayısıyla sosyal medyada takip ettiğin, görmek istediğin şeyler önüne çıkar, sen istediğin parçasını alırsın bu engin denizden. İster Aleyna Tilki'nin tık sayısını takip edersin, ister kopan buzulların dünyamızı nasıl etkileyeceğini... Artık bu meretin hayatımızdaki yoğun varlığı kaçınılmaz bir gerçek. Öcü muamelesi yapmaktansa benimseyip ona göre şekillendir.


Neymiş Instagram’daki o mutluluklar sahteymiş, herkes en mutlu olduğunu anı paylaşıyormuş. E ne var bunda? Derdimi, tasamı, sıkıntılarımı herkesle paylaşmak zorunda mıyım? Keyif aldığım anları, keyif aldığım şekilde paylaşıyorum, paylaşıyoruz.


Bu "Ay çok bağımlısı olduk sosyal medyanın" tantanasından çok beni korkutan nokta toplu linç. "Şu şahıs beni taciz etti" ya da "Bu adam pedofili" gibi tek bir cümle ile hiç tanımadığınız insanın hayatını karartmanız mümkün. İnsanlar linç etmeye, işin aslını bilmeden saldırmaya o kadar meyilli ki, bir noktada kontrolden çıkıyor iş. Kaza anında ambulans çağırmak yerine kameraya çeken tipler de en az bu gözü kara linççiler kadar tehlikeli. Hayatının güzel anlarını paylaşmak değil, gerçek hayattan kopmak hastalıklı bir durum işte.


Artık adet takviminden tut, alışveriş listene kadar her şey şu elimizdeki minik aygıtla gerçekleşiyor. Bu gönüllü sosyal medya kuklalığında her şey sizin elinizde. Kendinizi geliştirmek de, sahte hayatlar yaşamak da, yuvanızı yıkmak ya da yuva kurmak da mümkün.


Delirmeden, sakin sakin ilerleyelim arkadaşlar, bekleme yapmayalım.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.