“Ellerinden sıkar, iyi günler dilerim”
Gün ışığının evi turuncuya boyadığı anlardaydık. Lise arkadaşımın, JR adındaki asabi papağanı bir aşağı bir yukarı sallanıyordu. Eski bir bavulun içinde, babasının annesine yazdığı mektupları bulduk. Aydın’dan İstanbul’a gönderilen mektupların hepsi “ellerinden sıkar, iyi günler dilerim”le bitiyor…
Öpüyorum, mucuks yok. Ellerinden sıkarım var. Lise zamanında komik gelen bu el sıkma meselesini sempatik ve içten buluyorum.
Yeni çıkan ilişki türlerine her gün bir yenisinin eklendiğini öğrendikçe daha bir adaplı gelmeye başlıyor el sıkmak. Yeni ilişki şeklimiz fuck buddy’likten, love buddy’liğe adım attı. Hadi hayırlı olsun. Duygusal evrime yaklaşıyoruz. Biraz daha uğraşırsak severiz sanki birbirimizi.
Love buddy kavramını koşulsuz şartsız kabul etmemizin nedeni; fuck buddylikten daha yumuşak bir geçişe sahip olması sanırım. İşin içinde aşk var. Yalandan da olsa…
Love buddyciğinizle zaman geçirirken o gün sevgili gibi olmak icap ediyor. Sevgilicilik oynuyorsunuz bir anlamda. Birbirinizin yanından ayrıldığınız anda olay uzak akraba ilişkisine dönüşüyor, bilahare görüşüyorsunuz.
Pretty Woman izlerken Julia Roberts’ın fahişe rolünü oynadığını unutup Richard Gere’in masasında donla kağıt oynamasını seksi buluyoruz. Oradaki yalandan aşkı görmediğimiz gibi kendi oyun alanlarımızda da minik sekansları bol filtreli Instagram fotoğrafı olarak hafızaya kaydediyoruz. Çünkü eğer bu bir fotoğraf olsaydı güzel olurdu…
Tüketim mekanizmalarını iliklerimize kadar hissediyoruz. İsim takınca şekilli, havalı oluyor. Herkeste olması gerekiyor. Duygusal travmalarımızı düşünmeden nasıl olsa herkes yapıyor diyerek tabiri caize balıklama dalıyoruz olayın içine.
Özlem Tönbekici KaraKarga’nın Temmuz sayısında “Kimse ayrılık kavgası etmeye zahmet etmiyor. Bir bakıyorsun Whatsapp’ta seni engellemiş.” diyerek özetlemiş olayı. Güzel de yapmış bana kalırsa...
YORUMLAR