“Vasatın üstüyüm” sendromu

Yeteneklerimize, zekâmıza, insanî melekelerimize hak ettiklerinin üzerinde değer biçiyoruz ve kendimizi diğerlerinden “daha iyi” buluyoruz. Bu şahsi bir görüş değil, sosyal psikolojinin araştırmalarla ortaya koyduğu bir gerçek.


ABD’de yapılan bir ankette, bin kişiye hangi ünlünün cennete gideceğine inandıkları soruluyor. Ankete katılanların %69’u Rahibe Teresa, %65’i Michael Jordan, %60’ı Prenses Diana cevabını veriyor. Fakat esas çarpıcı olan, %87’sinin cennete gideceğine şüphe duymaması!


Aynı ülkede bir başka araştırma yapılıyor. Araştırmaya katılan anne-babalar ile yetişkin çocuklar ve çiftlerin sadece %2’si güvenilirlik, zekâ, çalışmaya istekli olma konularında kendilerini ortalamanın altında bulduğunu belirtiyor.


Yine ABD’de, öğrencilerin katıldığı bir araştırma düzenleniyor. 829 bin öğrencinin %60’ı, kendisini “sosyal ilişkilerde yetenekli” ve “başkalarıyla iyi geçinen” kişi konumuna yerleştiriyor. Bir diğer araştırmada ise öğrencilerin yüzde 90’ı, kendi üniversitelerinde öğrenim gören diğerlerinden daha iyi olduğuna inanıyor.


Boşanma oranının %50 olduğu Kuzey Amerika’da, bireylerin çoğu kendi evliliğinin boşanmayla bitme ihtimalinin ancak yüzde 20 olduğuna inanıyor. Çünkü evliliklerini yürütme konusunda kendilerini başarılı buluyorlar.


Acaba yeteneklerini abartma eğilimindeki kişiler, hakikaten diğerlerinden farklılar mı? Gerçekleştirilen mantık yürütme kapasitesi testinin sonuçlarına göre evet, ancak olumsuz anlamda! Testte en az puanı alanlar, mantık yürütme yeteneklerini abartma eğilimi en yüksek olanlar!


Varılan ilginç sonuçlardan biri de şu: Zekâlarına, yeteneklerine aşırı değer biçen kişiler, beraber yaşadıkları hayvanlara da aynı payeyi veriyorlar. Örneğin bu kişiler, kendi köpeklerinin karşı komşunun bahçesinde havlayandan daha akıllı olduğuna da eminler.


Yürütülen çalışmalarda varılan ortak sonuç şu: Aslında akıllı, dürüst ve çalışkanız. Başaramadıysak mutlaka bizden kaynaklanmayan bir sebebi var. Ya olumsuz şartlar altında gayret gösterdiğimizden ve biraz daha şansa ihtiyacımız olduğundan kaybediyoruz, ya da başkaları ayağımıza çelme taktığından!


Paris Nanterre Üniversitesi’nden Patrick Gosling’in çalışması, bu durumun eğitimciler kanadında da geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Gosling, eğitimcilere öğrencilerinin başarılarını ve başarısızlıklarını nasıl açıkladıklarını soruyor. Öğretmenler, başarısızlıkları öğrencilerin ailelerine bağlarken, başarıları kendi uyguladıkları pedagojik programın kalitesiyle açıklıyorlar.


Çok sayıda çalışma gösteriyor ki, manevi konularda kendimizi diğerlerinden daha üstün buluyoruz. Başkalarına göre daha az eleştiriyor, daha az şikâyet ediyoruz. Onlardan daha dürüstüz. Kardeşlerimize göre anne-babamızla daha fazla ilgileniyoruz. Bu bilimsel verileri doğrulamya ihtiyaç duyanlarımız için bir diğer sonuç: Kendimizi üstün gördüğümüzde söze “Ben” diye başlıyoruz!


Taşıdığımız özelliklere aşırı değer biçmemize sebep olan “kendimizle ilgili algımız” çok güçlü. Bu algıyı değiştirmek için, durumun farkında olmak yeterli mi? Çarpıcı bir başka örnek, farkındalığın yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Öğrencilerine tam olarak bu konuyu anlatan sosyal psikologların katıldığı bir araştırmanın sonucuna göre, katılımcılar mesleklerini icra ederken meslektaşlarına göre daha etik davrandıklarına inanıyorlar!


“Diğerlerinden daha iyi olduğuna inanmayı” birden fazla biçimde yorumlamak mümkün. Meselâ kendini güçlü görürken diğerlerini zayıf bulmak. Kendini önemserken ötekileri küçümsemek. Bu, işin kendini parlatma yanı. Bir de başarısızlıkların sorumluluğunu üstlenmeme, bütün olumsuzlukları diğerlerinin omuzlarına yükleme yönü var. Neticede hep sen “doğru” olduğun için, kendini daima haklı görmek ve doğal olarak diğerlerini “yanlış ve haksız” bulmak.


Şimdilik araştırmaların etraflıca cevaplayamadığı, sormaya değer iki soru var. Acaba bu durum ailemizle, arkadaşlarımızla, beraber çalıştığımız kişilerle, bir süreliğine de olsa bir mekânı paylaştığımız kimselerle ilişkilerimizi nasıl etkiliyor? Aslında daha zeki olmadığımızı, hep doğru davrananın biz olmadığını, hiç değilse arada bir vasatın üzerine çıkamadığımız gerçeğini kabul etseydik ilişkilerimiz nasıl olurdu?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bazi insanlar kendilerini her konuda basarili olduklarina inandirdigi icin;en ufak bir basarisizligi bile kendilerine konduramitorlar
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.