Paris buz!

Paris nedense yıldızımın barışmadığı bir şehir olmuştur. Çok güzel olduğu kabul etmekle birlikte fazla büyük ve soğuk bulurum. O yüzden de romantik şehirlerden biri değildir benim için. Gerçi bunda, Paris gezilerimin çoğunda havanın buz gibi olmasının etkisi var mıdır bilemem.


İlk Paris gezimi o dönem en yakın arkadaşlarımdan biri olan Nur’la yapmıştım ki, ciddi soğuk bir dönemdi. Yolculuğa başladığımızda Nur hafif kırıktı. Ne var ki, erken aldığımız dönüşte uçaktan iner inmez hastaneye götürülecek kadar ağırlaşmıştı. Ne görmüş, ne gezmiş, ne yaşamıştık. Sadece sürünmüştük.


Daha sonra bir iki iş gezisi oldu ki hissiyata gerek yok.


Bu sefer de şimdi en yakın arkadaşlarımdan Oktay’la giderek büyük bir adım atmış olduk. Gerçi 2 günümüz vardı ama ben her seyahat öncesi olduğu gibi çalışarak, kahvaltı, öğlen yemeği, tatlı, gece lokantası, bar ve kulüp ana başlıkları altında bölgelere göre seçenekleri sıraladım. O listeyi isteyene 100 Euro’ya satarım. Bir haftalık malzeme var. Şu anda buradan hiçbir yer yazmayı düşünmüyorum açıkçası.


Ama istiridyeden midyeye, nefis pastalardan ete kadar hep bir şeyler yedim.


Burada kaldığım otelden bahsetmek isterim ama. Champs Elysees’ye çok yakın olan bu otelin adı La Maison Champs Elysees. Alışılagelmiş otellerden farklıydı çünkü otelin tasarımını Maison Martin Margiela yapmış. Tasarımın güzelliğinin yası sıra, teknolojik detaylar da nefisti. Odada imac vardı, ipad deck’i vardı, bilgisayar televizyona bağlıydı falan…





Biz 2 gazeteci için kitaplarla dolu bir yatak odası vardı. Hatta bu kitaplar gerçek mi diye bile baktık.


Beyaz ağırlıklı odanın duvarları ev duvarları resimleriyle kaplanmıştı. Hani şömineli, süslü yüksek duvarlı evlerin resimleri…


Gayet enteresandı.


Zaten MMM yeterince ilginç biri. Mimarların kendi giyiminde çok tercih ettiği bir modacı. Mesela hayranı olduğum Pritzker Prize ödülünü kazanan ilk kadın mimar olan Zaha Hadid sadece bu markadan giyer. (Ya da çoğunlukla diyelim)


Değişik bir yerde kalmak istiyorsanız buraya bir göz atmanızı öneririm.


Çok fazla öneride bulunmayacaktım ama dayanamayıp vereceğim 1-2 adres daha var. O da tatlıyla ilgili…


Artak Laduree’nin orada köşe başı pastanesi olduğu bir gerçek. Kendisi çok güzel ama artık burada da var. Olmayan tatların peşinde koşmak lazım. La maison du chocolat da en bilinen yerlerden biri. Ne var ki Oktay’la ben Le Café Pouchkine’i seçtik. Karar veremediğimiz için de 3 tane tatlı söyleyip paylaştık.


Resimde Çar’ın gülü adlı sanat eserini göreceksiniz.




Var ya o gün bu gündür burada tatlı niyetine bir şey girmedi ağzıma…


Girenler de mutlu etmedi.


Ya yine dayanamayıp birkaç adres vereceğim sanırım. Bir kere Paris’in klasiklerinden olan La Coupole’a gidebilirsiniz. Burası makul fiyatlı bir yer. Yeni yemek trendlerini kovalamıyor. Ama ortaya böcekli, istiridyeli deniz mahsulleri tabağı almak için uygun bir yer.


İlla züppelik yapmak istiyorsanız dünyanın sayılı lokantalarından biri olan "Atelier de Joël Robuchon’a ya da le Comptoir du Relais" ye gidebilirsiniz.


Hadi gitmişken Hotel Costes’da bir de içki için bari...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.