Buluttur geçer
Geçenlerde Eren’le balkonda oturmuş fırtına öncesinde üzerimizden hızla geçen bulutları izlerken “duygular da bu bulutlar gibi işte; gelip geçiyorlar.” cümlesi belirdi zihnimde. Nerede duyduğumu bir türlü hatırlayamadığım bu cümle çoğu zaman içinde kalmakta zorlandığım duygular kapladığında içimi biraz hafifletiyor. Bu aralar içinde kaybolduğum belirsizliklerin yarattığı kaygı sardığında içimi, kendime sesleniyorum; evet bulutlar varlar, buradalar, ben peşinden sürüklenmeyi tercih etmezsem geçecekler.
Bugünden dört beş sene öncesinde “nasılsın?” diye sorulduğunda “iyi”, “kötü” diyen bir insanken, şimdi olabildiğince duygularımı isimlendirirken repertuarımı geniş tutmaya çalışan, konforlu duygularımı olduğu kadar konforsuz duygularımı da kucaklayan bir noktaya geldiğimi gördükçe memnun oluyorum. Yaşadığımız toplumda duyguların ifadesi, cinsiyet ayrımı olmadan yaşanması pek desteklenen bir durum değil; “ağlamasana kız gibi, erkek adam ağlar mı?” “Çok gülme, edepsiz sanarlar” ya da belki masum gibi görünen “ay çok güldüm, kesin ağlayacağım” gibi cümleleri sık sık duyarak büyüdük hepimiz. Bunun sonucunda da bastırılan duyguların kabul edilemeyecek davranışlara dönüştüğü örnekleri hepimiz, her gün yaşıyoruz. İşte tam da bu noktada duygularını tanıyan, kucaklayan ve doğru yolla ifade etmeyi bile çocuklar yetiştirmek elzem.
Bugünkü yazımda konforsuz duygular konusunda çocuklarımıza nasıl rehberlik edebiliriz konusuna değineceğim. Önce bir soru: Kendiniz ya da çocuğunuz o konforsuz duyguların içindeyken tavrınız nasıl? Alelacele o konforsuz duyguyu aşmak için çabalıyor musunuz?
Örneğin; çocuğunuz çok sevdiği bir oyuncağı kaybedip üzüldüğünde, arkadaşı bahçede başka bir arkadaşıyla oyun kurduğunda onu kıskandığında, park saati bitip eve dönmek zorunda olduğu için öfkelendiğinde onu eski “mutlu” haline geri döndürmek için çabalarken buluyor musunuz kendinizi?
Farklı bir yol denesek nasıl olur?
Duyguları fark etsek mesela, adlandırsak, altındaki ihtiyaca baksak, o ihtiyacı da kucaklasak, gidermenin yollarını arasak, kendimizi tüm duygularımızla kabul etsek, kucaklasak?
Çocuğunuzun duygularının farkına varmasına, onları adlandırmasına, bu duygularla başa çıkma stratejleri geliştirmelerine yardımcı olmak ileride kendisini tüm duygularıyla kabul eden, tüm duygularıyla kabul gören ve duygularını doğru yolla yaşayabilen bir yetişkin olmasının önünü açar.
Çocuklarımıza bütün duygularını kucaklayabilmesi konusunda rehberlik yapabilmek için önce kendi duygularımızı kucaklayarak model olarak başlayacağız işe. Sonraki adım duygularını dışarı çıkardıklarında onlara vereceğimiz mesajlar olmalı: Amacımız “olumlu”, “olumsuz” etiketlerinden bağımsız olarak tüm duyguları hissetmenin normal olduğunu öğretmek. Bunun için bu duygularını dışavurduklarında kendilerinde yanlış bir şeyler olduğu hissini yaşamamaları, tüm duygularıyla kucaklanmaları gerekiyor. Önce kendimizi kucaklayacağız, sonra çocuğumuzu ve sonrasında çocuğumuz da kendini duygularıyla kucaklar hale gelecek.
Peki, konforsuz duygular geldi çattı, evde bir fırtına havası, esip gürleyen bir çocuk, ne yapmalı?
Bağlantıda Kalmak
Önce çocuğunuza, kontrolden çıktıklarında veya zor bir duyguyla mücadele ettiklerinde de onu çok sevdiğinizi ve kabul ettiğinizi gösterin. Çocuğunuza tüm bu kocaman hislerinin normal olduğunu kanıtlarsanız, bu onların utanç içine kıvranmaları yerine; yaşadıkları duygu deneyimine, o duygunun karşısındaki ihtiyaca ve sonucundaki davranışa odaklanmasına olanak tanır. İstediğimiz şey bütün bunların geçeceğinin ve bunun sadece bir zaman meselesi olduğunun farkına varmaları, birlikte bunu halledebileceğinizi ve her şeyin (sonunda) yoluna gireceğinden emin olmaları.
Duygularını Tanımlamak
Çocuklar duygularını nasıl tanımlayacaklarını öğrenebilirler, ancak bunu nasıl yapacaklarının öğretilmesi gerekir. Çocuğumuz küçükken, bir duyguyu yaşarken ona eşlik ederek yaşadığı duyguyu tanımlamasına rehberlik edebiliriz. Örneğin, "Öfke geldiğinde nasıl hissediyorsun ve bunu bir şeye benzetebilir misin? Bu duygu geldiğinde vücudunda herhangi bir değişiklik hissediyor musun? Akla ne tür düşünceler geliyor?" gibi sorular yolunuzu açabilir. Belki önce olumlu duyguları tanımlamak için küçük sohbetler bu konuda pratik yapmanızı kolaylaştırabilir. Örneğin “mutlu olduğunda bedeninde herhangi bir değişiklik hissediyor musun?” sorusuna “gülümsüyorum” yanıtını almak zor duygulara giden yolu açacaktır.
Çocuğumuz ne deneyimlediğinin ve vücutlarında neler olduğunun daha fazla farkına vardıklarında, bunu adlandırmalarına rehber oluruz. Bu rehberlik sürecinde temel duyguları pratik ettikçe yavaş yavaş çocuğumuzun duygu repertuarını da geliştirmeliyiz; bunun için duygu listelerinden yararlanabilirsiniz. Bu farkındalığı ve dili geliştirmek, onlara kendi iç dünyalarını başkalarına anlatabilmesini, başkalarının ne hissettiğini anlamayı öğretir.
Başa Çıkma Stratejileri
Sağlıklı başa çıkma stratejileri öncelikle yapacağımız birlikte düzenlemelerle başlar, ardından öz-düzenleme haline gelir. Burada birlikte düzenleme; çocukların düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını anlamaları, ifade etmeleri ve değiştirmeleri için ihtiyaç duydukları desteği, rehberliği ve modellemeyi sağlayan sıcak etkileşimler olarak tanımlanabilir.
Bu sıcak ve tutarlı etkileşimler çocukların ebeveynleri, bakım verenleri, öğretmenleri ve diğer yetişkinlerle ilişkilerinde gerçekleşir. Birlikte düzenleme yoluyla çocuklar nefes alma tekniklerini kullanmayı, yürüyüşe çıkmayı, farkındalık yaratmayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, duyguları hakkında konuşmayı, dikkatlerini dağıtmayı, kucaklanmayı veya zihinlerine ve bedenlerine sakinlik kazandırmak için başka herhangi bir stratejiyi öğrenebilirler. Çocuklar bu ortak düzenlemelerde deneyim kazandıkça bunu yalnız oldukları ortamda da kullanmaya başlayacak ve yavaş yavaş öz düzenleme becerilerini geliştireceklerdir.
Değerlendirme
Hala karmakarışık olduğumuz bir durumda herhangi bir olay hakkında akıl yürütmek ya da onu analiz etmek imkansızdır, bu hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerlidir! Çocuğumuz birlikte-düzenleme ya da öz-düzenleme ile zihnini ve bedenini sakinleştirdiğinde, beyninin mantıksal kısmına yeniden erişecek ve ne olduğu hakkında konuşmaya başlayabilecektir. Değerlendirme aşaması çocuğumuza farkındalık becerilerini ve kendilerini ifade edebilme kapasitelerini geliştirme konusunda rehberlik edeceğimiz yer. “Bu duyguyu ne tetikledi?” “Hangi davranışla sonuçlandı?” “Bedeninin sana gönderdiği sinyali fark ettin mi?” “Sakinleşmek için herhangi bir strateji kullandın mı?” “İşe yaradı mı?” “Başka neler yapabilirdin?” gibi sorular çocuğumuza bu konuda rehberlik etmemize yardımcı olabilir.
Sonuca gelecek olursam; konforsuz duygular varlar ve hep olacaklar. Çocuklarımızı bu duygulardan korumaya çalışmak nafile ve zarar verici bir çaba. Bunun yerine, bu duyguları onları kucaklamak, bağlantıda kalmak, duygularını doğru yolla ifade edebilmeleri konusunda rehberlik etmek için kullanmak onun kendisiyle ve diğerleriyle sağlıklı ilişkiler kurmasına temel sağlayacaktır.
Haydi o zaman şimdi, önce kendimizi kucaklayalım ve bırakalım bulutlar geçsin.
YORUMLAR