Sağım solum sobe...

Rus kozmonot Yelena Serova bir dolu eğitimden geçmiş, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev yapacak ilk kadın olmaya hazır hale gelmiş mutlulukla yola çıkacakken... Düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlamaya oturuyor ve kendisine yöneltilen soruya inanamıyor. Çünkü gelen soru şu:

“Uzay mekiğinde saçınızı nasıl toplayacaksınız?”


Evet, biz doğduğumuzdan beri alışığız buradakilerin kafamızla bozduğuna da...

Dünyalı bile olsa erkeklerin en takıntılı meselesi kadının saçı başı işte!


Ama elbette bu, bizim kadınlarımıza yapılanlara bir indirim sağlayamaz, geleceğe dair korkularımızı azaltamaz. O nedenle küçücük kızlarımızın saçına uzanma haysiyetsizliğini gösteren elleri alnımıza koymamız beklenebilir mi?


Yetmez ama evet’li günler geride kaldı tabii, nefsinize hakim olun’lu günlere geldik özetle...


Yarın ne olacak peki?

Ya çocuklar en sevdikleri oyunları bile oynayamazsa, ya sağım solum sobe saklanmayan ebe seslerini dahi duyamazsak, ya gölgelerin geri çekildiği sokaklara seslenemezsek bir gün “Hadi artık eve gel, yemek yiyeceğiz” diye...


Diline hayran olduğum, yazdıklarıyla beni soluklandıran sevgili Sema Kaygusuz, dün sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında bir yazı kaleme aldı. Bir parçasını burada paylaşmadan edemeyeceğim.

“...bir çocuğu örtmek, çocuğun neşesine el koymak gibi bir şey! Dünya onlar için bir oyun evi henüz. Düşecek, kalkacak, çekiştirecek, zıplayacak... Örtüyle örtüşüyor mu bunlar? Hiçbirini yapmasın mı yoksa? Bunu demek istiyorsanız, daha korkunç... Sandığımdan da korkunç!





Erişkinlere benzetilen, henüz cinsel aktivitesi olmayan bir bedene yüklenen bütün anlamlar pornografiktir. Pedofili çağrıştırır. Tecavüzcülerin serbest kaldığı, Suriyeli mülteci kadınların kuma olarak erkeklere satıldığı, geçmişinde kadınların köle pazarlarında çırılçıplak sergilendiği topraklarda yaşıyoruz biz. Daha derin ve radikal bir haysiyet mücadelesi vermemiz gerekiyorken, çocuk meselesiyle ta en başa döndük.

Ne makyaj yapılsın çocuklara, ne de örtü örtülsün. Hele ki başörtüsüyle oğlanlardan uzak tutulan kızlar dindar bir kadın evrenine sıkışıp kalmasın.

Bırakın çocuklar, çocuklar gibi topaç çevirsin, misket oynasın. Neşelensinler, kahkaha atsınlar, mızıkçılık yapıp ağız tadıyla didişsinler. Aynı kuytularda saklanarak saklambaç oynasınlar. Arkadaşlığı öğrensinler birbirlerinden. Ayrışmak için henüz çok erken. Çok yazık. Ayrıca zalimce bir şey bu! İnsan ruhunu budamak gibi bir şey!”

Şimdi söyleyin; yarına dair kaygılanmamayı nasıl başaracağız?

Yoksa çocuklara kıymayı alışkanlık haline getirenleri sarsalamak umurumuzda bile değil mi?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.