Çocuklar gökyüzünde melek olmasın!

Toplumlar da tıpkı bireyler gibi olumsuz davranışlara sahiptir.

Bizim toplumumuzun pek çok olumsuz davranışı var ama bunların içinde sahip olduğu en tiksindirici olumsuz davranışı çocuk ölümlerine duyarsızlığı!


Çocuk ölümlerine ne kadar duyarsız kaldığımız rakamlardan belli!

2012 yılında, kayıtlara geçen, ölen çocuk sayısı 609.

2013 yılında, kayıtlara geçen, ölen çocuk sayısı 633.

2014’e gireli sadece dört ay oldu, ben 20’den sonra saymayı bıraktım.


Yanlış anlaşılmasın diye söylemekte fayda var, bunların hepsi önlenebilir ölümler. Doğal felaketler değil!

Çocuklar evde, okulda, sokakta ihmal kurbanı oluyor.

Ama bundan da kötüsü hunharca öldürülmeleri!


İşte iki gündür tüylerimizi diken diken eden bir cinayeti konuşuyoruz.

Dünyalar tatlısı Gizem artık gökyüzündeki bir melek.

Onun ardından bize kalan ise ne yazık ki gözyaşı.

Bu birkaç gün ağlayalım, kahrolalım hatta katiline en büyük ahları edelim ne fayda!

Birkaç gün sonra yine aynı şey...

Kısacası bu duyarsızlıktan yani bu tekrar eden olumsuz davranışımızdan kurtulmadıkça, elimizde kürek daha çok toprak atarız.


Bakın, pedagoglar der ki; çocuk olumsuz bir davranışı tekrar etmeye başlamışsa anne-babanın bu davranış üzerinde çalışması gerekir.


Peki, bir toplum olumsuz bir davranışı tekrar etmeye başlarsa bunun üzerinde kim çalışacak?


Söz konusu bizim toplum olduğuna göre ve bizde de siyasi bir baba alegorisi hüküm sürdüğüne göre, devlet baba üzerine düşeni yapmalıdır, değil mi?


Diyelim ki öyle...

Bizim devlet babanın uğraşacağı ‘daha önemli’ meseleleri var gerçi ama...

İstediği zaman istediği şekilde yasa çıkarıverecek güçte olduğunu kendi ağzıyla deklare etmişti ya, çocuklara yönelik suçların cezalarını caydırıcı oranda hatta en ağır biçimde artırıvermesi zor değil kanaatimce. Üstelik bu, yapacakları içinde en kolayı...


Mesela refah seviyesini artırmasını beklemek ancak ebedi müflislere yaraşır bir beklenti değil de nedir? Güzel bir rüya ama keşke görsek, çünkü refahın artması, en basit akıl yürütmeyle parasızlıktan cinnet getirip çocuklarını yok edenleri silecek lügatımızdan.


Dönecek olursak toplumsal olarak bu olumsuz davranışımızı nasıl değiştireceğimiz sorunsalına... (Devlet babayı bir kenara koyacak olursak...)


Bizim bir öğrenme seferberliğine ihtiyacımız olduğu kesin!


Gazete ve dergilerde sabit bir köşede, bir pedagog tarafından hazırlanmış ve madde madde sıralanmış bir kılavuz yayımlansın mesela. Bugün okumayan, yarın okusun, yarın okumayan ertesi gün.


Televizyonlarda her programda, her defasında, bir pedagog üç dakika konuşsun. Kafamıza girene kadar anlatsın, hangi kanalı çevirsek karşımıza çıksın.


Keza internette yayın yapan gazete, televizyon, haber ve diğer medya sitelerinde hiç kaldırılmayan bir başlıkla, bir linkle, bir fotoğrafla ama mutlaka konuya dikkat çekilsin.


Sokak sokak, ev ev ücretsiz kitapçıklar dağıtılsın. Anne-babalara bu kitapçıkları okurlarsa daha iyi ebeveynler olacakları tek tek söylensin.


Okullarda her gün, bir ders de bu konuya ayrılsın. Çocuklara karşılaşabilecekleri bir ihmal karşısında nasıl dikkatli olacakları anlatılsın.


Neler neler yapılamaz ki... Elbette okumayı sökmüş bir toplum olsaydık, her şey daha kolay olurdu ama...

Lamı cimi yok, çocuklarımızı hep birlikte korumayı öğrenmek zorundayız. Çünkü çocuklar sadece anne-babalarının değil, bütün bir toplumun sorumluluğunda.


***

Bu yazının yazıldığı saatlerde Şanlıurfa Siverek’ten bir çocuğun daha ölüm haberi geldi. Mezrada yaşayan 10 yaşındaki Levent’in ölüm nedeni ihmal.

Yine başımız sağolsun...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.