Sabancı gerçeği

Herkese iyi pazarlar mutlu günler diliyorum. Öncelikle bu hafta benim için çok özel geçti, önce imza günüm daha sonra doğum günüm oldu. Doğum günlerini kendi açımdan çok önemli bulurum, hayatımızın en önemli günü diye nitelendirebilirim. Kutlayan ve imza günümde yalnız bırakmayan sevgili okurlarıma çok teşekkür ediyorum...


Gelelim bu haftaki konumuza: Metin Sabancı eğitim okulunun benim bugünlere gelmemde çok önemli bir katkısı olduğunu hep belirtmişimdir. Habertürk'ün Dilek Sabancı ile olan röportajından bazı alıntılar yapacağım, benim için çok değerli bir ailedir Sabancı ailesine buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Beni ben yapan en önemli etkenlerden biridir, yaklaşık 20 sene önceki eğitim ile buralara gelmem benim için çok mutluluk verici dilerim ki buradaki yazılarım ve yazacağım kitaplarla sizlerle olurum...


Dilek Sabancı, engellilerin yaşadığı sıkıntıları derinden hissettiğinden neredeyse bütün zamanını onlar için geliştirilecek yeni projelere ayırıyor. Sabancı, o projeleri Habertürk'e anlattı:


“Dilek Sabancı ile salı sabahı Karaköy’de buluşmak üzere sözleştik ama trafik o kadar kötüydü ki araçtan inip metroya attım kendimi... Oysa engelli olsam böyle bir manevra yapmam çok zor olurdu. Evet, son yıllarda engellilerin şehirde rahat yaşaması için adımlar atılıyor ama hâlâ çok zor. Dilek Sabancı, engellilerin yaşadığı sıkıntıları derinden hissettiğinden neredeyse bütün zamanını onlar için geliştirilecek yeni projelere ayırıyor. Özel Olimpiyatlar onun en büyük projelerinden biri. Amerika’da kardeşi engelli olan Rose Kennedy’nin başlattığı 170 ülkede 225 kurum kanalıyla 4.4 milyon kişiye ulaşan organizasyona Türkiye’yi de dahil etmek için babası Sakıp Sabancı ile birlikte çok emek vermişti. 33 yıldır da başarıyla sürdürülüyor.


Sabancı, o 33 yılını HT Pazar’a anlattı.


-Yıllardır çeşitli vakıflarla ve özel çocuklarla ilgileniyorsunuz. Kaç yıl oldu?

Esas faaliyetimiz rahmetli babamla 1982’de başlamıştı. Küçükbakkalköy’de bir merkezimiz vardı ve 20 yıl devam etti. Ben 1999’da belirli aralıklarla toplantılara, organizasyonlara katılmaya başladım. Hollanda’da Avrupa Oyunları, İrlanda’da Dünya Oyunları vardı, gidip gördüm. 2002’de özerkleştik ve 3-5 kişiye değinmek yerine daha çok kişiye elimiz uzansın istedik.


-Dünyadaki örneklere bakıp Türkiye’de neler yapabileceğinizi düşündünüz...

Dünyada neler yapıldığını inceledim. Gördüm ki olimpiyat organize etmek kolay değil, beceri işi. Türkiye’de başarabileceğimize çok emin değildim. Çünkü hem devlet hem de özel sektör bu işin içinde olmalı. Sadece Sabancı Ailesi ile olmaz... En az 50-100 milyon dolarlık organizasyonlar ve ortalama 7 bin sporcu katılıyor. Böyle organizasyonlarda herkes birbirine destek çıkmalı. Altyapı çok önemli... Ancak Türkiye’de organize olmuş bölgesel ve yöresel organizasyonları yapabilmek çok daha kolay.


-Olimpiyatları alabilseydik çok farklı olabilirdi, değil mi?

Elbette, şevk ve alışkanlığımız olacaktı. Onu yapabilen bunu da yapabilecekti. Altyapımız gerekli yerlere gelecekti. Formula 1 bile sponsor bulamadığı için yapılamadı. Avrupa’da zihniyet farklı. Onlar işlerini bizden daha çok sahipleniyor. Sanatçısı da ona göre yaklaşıyor. Bizde işin içinde para olunca insanlar kendini geri çekiyor. Bu işler para olmadan olmuyor... Önce Avrupa Oyunları’nı sonra da Dünya Oyunları’nı alırsak olimpiyatları da alırız. Türkler kolektif zihniyete alışmış olur. Bizde imece var ama bireysel; kolektif yardımlar yok.


-Federasyonların birleşip konfederasyon olmaları bile büyük sıkıntı...

Zihinsel Engelliler Federasyonu’nun asbaşkanıydım. Kendi içinizde olduğunuz zaman sorun yok, problem başka insanlarla etkileşime geçince başlıyor. Herkes ben bilirim havasında ve sonunda da her şey ortada kalıyor.


-Türkiye’de bir organizasyon planlamak çok zor. Siz nasıl başardınız?

2000’li yıllarda Zihinsel Engelliler Federasyonu kuruldu. Kendi içinde de dörde ayrılmıştı. Devletten destek alıyorduk, sponsor olayında da sen yaptın, ben yaptım çekişmesi oluyordu. Türkiye’ye kıyasla Avrupa’da işim daha rahat olurdu.

-Ancak epey yol da alındı. 20 yıl önce engellilere hayat daha zordu.

Bu kadar çabamız olmasaydı çok zordu. Hâlâ evinden engelli çocuğunu dışarı çıkarmayan, utanan aileler var. Çocukları dışarı çıkarmamak bir ayrımcılıktır. Halbuki bu Allah’ın verdiği bir şey. Grip olmak gibi... Hasta olmak nasıl insanın elinde değilse bu da öyle. Ama kimi insanlar bunu böyle algılayamıyor. Biraz farklı olduğunuz zaman size farklı bakıyorlar. Bazı beyazların siyahi birine baktığı gibi... Suçu, teninin siyah olması mı? Amerika bile siyahi bir başkanı yeni kabul etti.


-Emeğiniz çok... Engelli çocukların okullara gönderilmesi için çok büyük bir katkılarda bulundunuz. Nasıl zorluklar yaşadınız?

Kimse engelli doğmak istemez ama oluyor. Faturası da onu yaşayana... O kişiyi küçük görmenin hiçbir anlamı yok. Toplum olarak da zorluk yaratılıyor. Engel aslında zihinlerde.


-Zihnimize koyduğumuz engelleri mi, yoksa bedensel engelleri mi aşmak daha kolay?

İlk başta zihninize koyduğunuz engelleri aşmak gerekir ki sonra bedensel engelleri aşmak kolaylaşsın. Beyninizdeki engelleri aştığınızda tüm engelleri aşmış olursunuz. Batılılar aşmış, şimdi bizler de onları örnek alıyoruz.


'Babam 'bu ayıp değil benim böyle bir çocuğum var' dedi'


-Özel insanlar için birçok organizasyon yapılıyor ama engelli çocuklar ile olmayanları birleştirmek büyük adım. Nasıl yürüyor proje?

Dünyada 2009’dan beri Özel Olimpiyatlar’da takım sporlarında birleştirmeler oldu. Amacı engelliler ile engeli olmayan insanların birlikte spor yapmasını sağlamak. Amaç, sadece spor yapmak değil, birlikte pikniğe ya da sinemaya gitmek gibi sosyal etkileşim kurmalarını da sağlamak. Örneklersek eskiden okullarda veliler çocuğuyla aynı sınıfta bedensel engelli varsa rahatsız olurdu. Bütün bunları kırmak için sporu araç olarak kullanmak, etkileşim kurmalarını sağlamak istiyoruz.


-Şimdiye dek ne gibi sonuçlar çıktı?

Geçen yıl tatildeyken otelde engelli çocuğu olan bir aile gördüm. Engelli için yüzmek çok zordur, çocuk yüzüyordu... Kendi kendime “Tamam artık, olmuş” dedim; utanma konusunu aşmışlar. Çok hoşuma gitti tabii.

-Aileler engelli çocuklarını evden çıkarıyor artık, bu hareket babanızla başladı sanırım değil mi?

Babam bu işi 1982’de ele aldığında 90’lara kadar çok zordu. Hep çocukların evden çıkarılmasını söylüyordu. “Bu bir ayıp değil, benim de böyle bir çocuğum var” dedi, çok etkili oldu. Devlet de daha çok yatırım yapmaya başladı. Bu hükümet bu konuda çok duyarlı...


-En büyük amacınız ailelerdeki engeli aşmak mı?

Aile içinde eşlerden biri “Bu çocuk benim değil” deyip bırakıp gidiyordu. Mesela Metin Sabancı Rehabilitasyon Merkezi’nde bir aile danışma merkezimiz var. Bütün ailelere psikolojik destek, danışmanlık veriyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda da bizim gördüklerimizden etkilenerek ilerlemeler oldu. Şimdi kamuda engelliler daha fazla iş bulabiliyor. Eskiden cezasını ödeyip kimse engelli çalıştırmazdı.


-Siz de ön plana çıkıp kendi engelinizle ilgili rahatça anlattınız her şeyi.

Dışarıda yetiştiğim için, yabancılar gibi bu durumu aştım. Bunlar benim için artık detay.


-Acil olarak neler yapılmalı?

Bedensel engellinin dışarıda yürümesi, yola çıkması kolay değil, anca AVM’lerde ve lüks otellerde... Görme engelliler için lambalar yetersiz. Gerçi Türkiye’de bunlar yavaş yavaş düzeltilmeye başlandı. Gönül ister ki daha çabuk ve büyük çapta ilerlesin. Türkiye Hükümeti’nin önceliği engellilerde değil ama o da olacak inşallah.


'Allah herkese para verir ama yardımda bulunmayı nasip etmeyebilir'

-Engelli Olimpiyatları ile Özel Olimpiyatlar’ı birleştirmek bu durumları normalleştiren ve hızlandıran bir süreç. Olimpiyatlara katılacak olma fikri bile onları heyecanlandırıyordur. Nasıl tepki gösteriyorlar?

Madalya almasalar bile o oyunlara katılma fikri çok değerli. Ailelerin o andaki heyecanları, mutluluğu çok önemli. “Bana kazanma şansı verin, kazanamasam da çabamda cesur olmama yardım edin.” Bu bizim özel sporcu yeminimiz.

-Köyünden çıkıp Los Angeles’a Özel Olimpiyatlar’a gidenler var.

Los Angeles’ta düzenlenen oyunlarda Michelle Obama da vardı ve orada heyetimizin başında Muhtar Kent yürüdü. Kendisi Amerika’da Özel Olimpiyatlar’ın destekçisidir.


-Öyle özel insanların hayatına dokunmak çok büyük bir tatmin olsa gerek.

Çok fazla... Parayla olacak şeyler değil bunlar. Gönülden bu işi yapabilmek, bu ekibi kurabilmek çok değerli. Allah herkese para verir ama bu tür şeyleri yapmayı nasip etmeyebilir.


-Çocuklar size nasıl ulaşıyor?

Rehabilitasyon merkezleri ve okullar var. Fakat biz daha çok okullar üzerinden kontak kuruyoruz. Rehabilitasyona giden çocuk, orada devam ediyor. Onun okulu orası oluyor, rehabilitasyon sadece fiziksel olarak değil ona birtakım terapilerin de yapıldığı yer.


-Zamanınızın büyük bölümünü özel çocuklara ayırıyorsunuz...

Bizim hamurumuz böyle yoğurulmuş. Biz her an nasıl daha ileri gidebiliriz, toplumumuza nasıl faydalı şeyler yapabiliriz diye çalışıyoruz. Dedemden babama, hayatta neyi gördüysem onu devam ettiriyorum. Hatta daha da iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bu Sakıp Sabancı Ailesi’nin bir projesi...


-Bir de adınıza futbol takımınız var.

Dilek Sabancı Karma Futbol Turnuvası projemiz var. Sadece futbol konusunda engelliler ile engelsizlerin beraber yarıştığı bir proje. 10 ilde 90 takım ve 900 sporcu var.


-Futbol dünyada hele ki ülkemiz için önemli.

Futboldan sonra basketbol ve voleybol gibi sporlar geliyor. Fakat bir şeye çok üzülüyorum. Tribünlerde engelli sporcuların maçını izlemeye gelenlerin sayısı çok düşük. Okullardan çocuk toplayıp getirilebilir. Ailelerin de maça gelmelerini istiyorum, çocuğunu yolluyor ama kendisi yok.


-Gönül yardımı da gerekiyor, değil mi?

O çocuklar önemsenmek, onlara değer verildiğini görmek istiyor. Eve misafir çağırıp hiçbir misafirin gelmemesi gibi... Ama zamanla olacak. Çin’deki maçlara izciler geliyor. Sosyalist zihniyette bu işler hemen oluyorken kapitalist ülkelerde durum böyle değil.


'Engellilerle engelsizleri birleştiriyoruz'


-Kaç branşınız var olimpiyatlarda?

Türkiye’de 6 branştayız. 3’ü bireysel, 3’ü takım sporları. Basketbol, voleybol, futbol takım sporları, yüzme, atletizm ve masa tenisi de bireysel sporlar. Atletizmde de bayrak yarışları yapmaya başladık. Bir de bölgesel ve ulusal kimliklerimiz var. Karadeniz, Marmara, Ege ve İç Anadolu, Akdeniz’i kapsayan bölgede üniversitelerle anlaşarak lojistik ve gönüllü desteğiyle işbirliği yapıyoruz. Bölgesel yarışlar yapıyoruz. Madalya rengini beğenmeyene, gümüşü beğenmeye altın da veriyoruz, hiç sorun değil. Mutlu bir şekilde ayrılıyorlar.


-Geçen hafta Kıbrıs’ta kaç sporcu Özel Olimpiyatlar’a katıldı?

Kıbrıs’ta futbol ve basketbol konularında bir birleştirme projemiz var.. Şimdiye kadar Türkiye’de 240 normal çocuğumuzla 580 engelli çocuğumuzu birleştirerek aşağı yukarı 800 sporcuyu bir araya getirmişiz. KKTC’den 3, Türkiye’den ise 10 okul katıldı. Etkinliklerde, Türkiye’den sporcu ve eğitmenlerden oluşan 35 kişi, KKTC’den ise toplam 50 kişi yer aldı.


Her şey Kennedy ile başladı


“Dünya Olimpiyatları’nın da var engelli bölümü. Onunla bizimkisi karışıyor. Özel Olimpiyatlar’ı Kennedy Ailesi kurdu. Çünkü onların da ailesinde Rose Kennedy zihinsel engelli biriymiş. Onu bir gün evde havuzda yüzerken ne kadar başarılı olduğunu görüyor ve bu proje aklına geliyor. Düşünün kaç sene önce... 90 sene önce “Kardeşime spor yaptırırsam başarılı olacak” diyor... Sonra da engelli çocukları toplayıp Amerika’da spor yaptırıyor.


Diyebilirsiniz ki ‘‘Dilek Hanım siz kendiniz engelli olduğunuz için veya erkek kardeşiniz için duruma hassas bakıyorsunuz.’’ Doğru... Ama engelli olmayanlar da hassas bakabilmeli. İlla ailede bir engelli var diye bunu yapıyor olmanız gerekmez. Tabii empati yaratmanız daha zor. Bir probleme sahip olduğunuzda empati yapmak daha kolay.”



Herkese engelsiz bir hafta diliyorum...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir tebrik ederim çok önemli bir konu
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.