Çocukların yüzündeki sır

Bir çocuk düşünün. Yaşı on iki. Ailesinden ilk kez ayrılıyor. Bundan sonra kendisi gibi bir sürü çocukla aynı yurtta kalacak. Direndi belki gitmemek için. Korktu. Annesini babasını ikna etmeye çalıştı ama başaramadı. Kocaman adam oldun artık dediler. Sarılıp öpüp kucaklayıp yurda teslim ettiler. Yaptıklarından memnunlar. Çünkü çocuklarını emanet ettikleri vakıf, onlara çocuklarını ilimle irfanla ahlakla yetiştireceğini söyledi.


Yurda yerleşti çocuk. Belki ilk gece yatağını yadırgadı. Akşam yemeğini beğenmedi. Tuvalet için sıra bekledi ama sonra gelip geçti küçük sıkıntıları. Arkadaşlarının da benzer dertleri olduğunu görünce iyice rahatladı. Hem o ilk değildi ki. Bir sürü çocuk geçmişti o koridorlardan, yatakhaneden, sınıflardan, tuvaletlerden.


Zamanla yakın arkadaşları oldu. Küçük sıkıntılar küçük sırlara dönüştü. Gece gizlice ailesinin evden gönderdiği yiyecekleri paylaştı onlarla. Giysilerini değiş tokuş etti. Bazı derslerde kopya verdi. Ve belki kim bilir, ilk aşkın heyecanı düştü küçük kalbine ve sevdiği kızın adını fısıldadı onlara. Bazı çocukları da sevmedi. Ayıp değil ya. Yine de herkesle iyi geçinmeye çalıştı.


Sonra bir gün, en sevdiği arkadaşı nedensiz bir kedere boğuldu durup dururken. Hiçbir şey paylaşmaz oldu. Artık şakalarına gülmüyor, sınavlarda kopya istemiyor, geceleri sohbet etmek yerine erkenden yatıyordu. Bazı geceler kâbusla uyanıyordu yataktan ve ağlayarak uyumaya çalışıyordu. Neyse ki hocalardan biri arkadaşındaki değişikliği fark etti. Hemen her gün odasına çağırıyordu arkadaşını. Geceleri yatakhaneden alıp götürdüğü bile oluyordu. Ama arkadaşı hep daha kötü dönüyordu yatağına. Hocayla ne konuşuyorsunuz, diye sorduğunda ısrarla susuyordu.


Sonra o çocuk da sustu. On iki yaşındaydı ve ilk değildi. Bir sürü çocuk geçmişti o koridorlardan, yatakhaneden, sınıflardan, tuvaletlerden ve o hoca, hep oradaydı. Arkadaşının bir şey anlatmasına gerek yoktu artık. Birbirlerinin yüzüne bir kez bakmışlar, hocanın tehditle, dayakla saklayın diye zorladığı sırlarını utançla birbirlerinin yüzünden okumuşlardı.


O sırrı bütün dünya biliyor artık. Ve bazıları hâlâ o malum vakıfları ve onların yarattığı çocuk tecavüzcüsü sistemi savunmaya devam ediyorlar. Dava 20 Nisan’da. Sistemden gücünü alan tecavüzcü 600 yılla yargılanacak ve muhtemel, günah keçisi sıfatıyla en ağır cezaya çarptırılacak. Peki ya vakıf, dernek, ev adı altında faaliyet gösteren ve bu ülkenin çocukları için, çocuklarımız için tehlike olmaya devam eden 10 binin üzerindeki yasa dışı oluşum ne olacak?


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.