Bir yas tutma biçimi olarak çalışmak

Günlerdir düşünüyorum. Yas nedir, yas tutmak nedir, yaslı olmak nedir, kimler için yas tutulur, kimler yas tutar? Suudi kralının ölümü için Türkiye’nin ulusal yas ilan etmesi geliyor aklıma. Garipsiyorum. Yani devlet bana diyor ki, eceliyle ölen bir devlet başkanı için yas tutacaksın. Çünkü o bizim için değerliydi. Anlamaya çalışıyorum.


Aynı devlet, kendi toprakları içinde ölenler için yas kararı alırken iki kere düşünüyor. Mesela Soma’da 301 insanımızın bir maden cinayetine kurban gittiği olayda yas ilan ederken 52 insanımızın havaya uçtuğu Reyhanlı’da ve 34 insanımızın bombalandığı Uludere’de yas ilan etmeye gerek görmüyor. O zaman şöyle anlıyorum bunu: Orada ölenler yas tutmaya değer değildi.



Bir tarafım diyor ki, peki, sizin dediğiniz gibi olsun. Siz ilan edin, biz uyalım. Ama o zaman da bakıyorum ki, bir yas ilanının olduğu yerde, Soma’da, bir danışman yaslı bir insanı yerlerde tekmeliyor. Ankara’da 97 insanımızın hayatını kaybettiği katliamdan sonra çıkılan maçta, kolunda siyah bantla sahaya çıkan takım saygı duruşunda bulunurken, tribünlerden ıslık sesleri yükseliyor. Anlamak istiyorum. İlan eden hükümet, (Ulusal yas kararı, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğü’nün teklifiyle Başbakanlık’ın değerlendirmesi sonucu alınıyor), yasın protesto edildiği yer Başbakan’ın memleketi Konya.


Bütün bunlardan sonra şöyle bir soru beliriyor kafamda. Devlet, yani hükümet yas ilan ederken aslında ne kadar samimi? Suudi kralı için ilan edilen yasın Türkiye kamuoyunda bir karşılığı olmadığı halde uygulanması nasıl açıklanır? Ya Ankara için yas ilanından sonra devlet erkânımızın tepkilerine ne demeli? Başbakan bir taraftan yas ilan ederken bir taraftan da sanki sorumlusu kendileri değilmiş gibi, patlamaya sorumlu arıyor. Cumhurbaşkanı, kuru bir yazılı açıklamayla konuyu geçiştirmeye çalışıyor. Ve ilki üç, ikincisi beş gün sonra ziyaret ediyor patlama alanını.


Yasların en büyüklerinin tutulması gereken bir eve devletin kaymakamı peşindekilerle birlikte sorumsuzca dalıyor bir diğer olayda. Amaçları şehadet haberi vermek. Haberi aileye verdikten sonra bırakıp gitmiyorlar. Gitmiyorlar ki aile, şehidinin yasını tutabilsin. Gitmiyorlar, çünkü ortaya çıkan yas görüntülerinden bir beklentileri var. Belki de en son düşündükleri şey bir yasa ortak olmak.


Soruyorum. Bunun neresi yas ve bütün bu davranışların ne kadarı samimi?


Bakın ne diyor, iki hafta önce Mary Sigourney Psikanaliz Ödülü’nü alan ilk Türk bilim insanı Vamık Volkan, Habertürk’ten Alihan Mestci’ye verdiği röportajda:


“Kaç kişi öldü Türkiye’de son 20 yıl içinde? Diyelim ki 50 bin. Kaç tane anne babası, arkadaşı, kardeşi var bu 50 bin kişinin? Bakın Türkiye’de milyonlarca kişi yas tutuyor. Fakat yas tutmak da paramparça ediliyor. Normal yas tutmak başkadır, travma içinde yas tutmak çok başka bir şeydir. Çünkü öfke var, çaresizlik var. Bazı halledemediğiniz hisler var. Bu psikolojinin değişmesi gerekiyor. Ölenlerin nereye bağlı, hangi taraftan olduklarına bakılıyor Türkiye’de. O vakit, hep birlikte yas tutulmuyor. Yas da kutuplaşmayı derinleştiriyor. İşte bu, travmalı yas hali.”


O zaman ne gerek var hükümetin ya da hükümetlerin ilan ettiği yaslara itibar etmeye. Yasımızı erteleyelim. Mademki ölülerimizin ardından samimiyetle bir araya gelemiyoruz. Mademki birbirimizi siyasi kutuplaşma üzerinden Ulusalcı, Kürtçü, İslamcı, Solcu, Sağcı, muhafazakâr, Alevi, Sünni diye tanımlıyoruz.


Çaresizliğimizi, öfkemizi, onur kırıklığımızı bir tarafa bırakalım. Herkes elindeki işe dört elle sarılsın. Çalışalım. Siyasetten anlayan siyasete girsin, gazeteci gerçeğin peşinden koşsun, hâkim savcı avukat adalet için var olsun, akademisyen bilim insanı insanlığa hizmet etsin, öğretmenler öğrenci yetiştirsin, doktorlar hastalıklarla savaşsın ama herkes elinden gelenin en iyisini yapsın. Şimdi ağlamak yok. Yas tutmasını bilmeyenlere öfkelenmek yok. Hayatı onlara bırakmak yok. Çalışmak var. Yaratmak var. Gün gelecek, her şey geçecek ve biz gerçek bir yas için bir araya geleceğiz. İnsan olmanın ne demek olduğunu bilenlerimiz unutanlara, insanlıktan çıkanlara hatırlatacak. O gün hepimizin ölüleri için ağlayacağız. Ölen herkes en yakınımızmış gibi ağlayacağız. Ve inanın günü geldiğinde insanlık kazanacak. İnanın, o gün hepimiz arınacağız.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.