Ne diyelim, Mahmut mu diyelim?

Konuya, hiçbir zaman anlayamadığım first lady’lik kavramıyla girmek istiyorum. Bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanı eşi olmak, nasıl oluyor da herhangi bir konuda otorite olmak anlamına geliyor, bunu bir tartışmamız lazım.


Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun kadın cinayetleriyle ilgili yaptığı açıklama, tam da bu türden bir açıklama. Jinekolog olan Sare Davutoğlu, uzmanlık alanıyla ilgili bir açıklama yapmış olsaydı, bu konuda bir itirazımız olmazdı ama konu kadın cinayetleri.


Şöyle bir açıklamada bulunmuş Sare Hanım:


“Ben kadına şiddet dememizin de bu konuyu büyüttüğü kanaatindeyim. Şiddeti bir bütün olarak ele almamız lazım. İnsanlar arasındaki muhabbeti, merhameti, saygıyı arttırmaktır esas olan. Olumsuzu önde tutarak bu sorunu çözemeyeceğimizi aslında hepimiz görmüş olduk. Kadın cinayetleri dedikçe cinayetler neredeyse arttı, bana öyle geliyor.”


Şunu biraz açmamız lazım. Şiddeti bir bütün olarak ele almak başka bir şey, kadına yönelik ölümlü suçları kadın cinayeti olarak adlandırmak başka bir şey. Elimizde net veriler var. Toplam olarak söylersek 2002-2014 yılları arasında, ki AKP’nin tek başına iktidar olduğu yıllardır aynı zamanda, toplam 5383 kadın erkekler tarafından öldürüldü.



Yıllar içindeki rakamları sırasıyla verirsek; 2002’de 66, 2003’te 83, 2004’te 164, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de 806, 2009’da 1126, 2010’da 217, 2011’de 257, 2012’de 165, 2013'te 214 ve 2014’te 294 kadın.


Bu cinayetleri münferit olarak niteleyemeyiz. Çünkü aralarında büyük benzerlikler var. İşte zaten o benzerlikler kadın cinayeti diye hukuki bir olgunun ortaya çıkmasına neden oluyor. Peki nedir o benzerlikler? Kadınları, çok büyük bir oranda tanıdığı erkekler öldürüyor. Yani, kocaları, erkek kardeşleri, babaları ya da erkek akrabaları, sevgilileri, eski kocaları, eski sevgilileri ve reddettikleri erkekler… Gerekçeleri de kadının özgürlüğü, boşanmak istemesi, namus, kadın tarafından reddedilme vs.


Şimdi şunu soralım: Bütün bu cinayetler, insanlar ya da medya olguyu kadına şiddet diye nitelendirdiği için mi işleniyor acaba? Hani içimden, ne diyelim, Mahmut mu diyelim demek geçiyor. Konu, Mahmut diye nitelense cinayetler ve şiddet sona mı erecek?


Bu, öyle “Kadın cinayetleri dedikçe cinayetler neredeyse arttı, bana öyle geliyor.” diyerek ele alınacak bir konu değil. Bana da şöyle geliyor mesela.


İçinde Sare Hanım’ın eşi Ahmet Davutoğlu’nun da bulunduğu AKP hükümetleri, 13 yıllık iktidarları süresince,


“Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata ters,”


“Kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz,”


“Kız mıdır kadın mıdır bilemem,”


“Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak,”


“Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor,”


“Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün.” türünden açıklamalar yapmak yerine;


Tırmanan şiddetin nedenlerini bulmaya,


Çözümler üretmeye, çözüm üretenleri ya da çözüm üretmek konusunda çalışanları dinlemeye,


Topluma kadın-erkek eşitliği kavramını empoze etmeye,


Demokrasi kavramını hem kadının hem de erkeğin içselleştirebilmesi için gerekli pedagojik, siyasi ve hukuki altyapıyı hazırlamaya,


İnsanları şiddete yönelten maddi ve manevi sebepleri ortadan kaldırmaya ya da en aza indirgemeye çalışsalardı, bugün konuya kadın cinayetleri demezdik belki de. Ve aramızda da muhabbet, merhamet, saygı olurdu.



Ama üzgünüm First Lady. Her ne kadar eşiniz Ahmet Davutoğlu’nu cansiperane bir şekilde savunmanız takdire şayansa da, siz de biliyorsunuz ki, eşiniz ve partisi kadın cinayetlerinin bir numaralı sorumluları arasındadır. Umarım bundan sonra otoritenizi kamuoyu yerine eşinizi ikna etmek için kullanırsınız da kadın cinayetleri bir an önce son bulur. Bizim de dünya ahiret first lady’miz olursunuz.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.