Sana ne etiket yapıştırılırsa o’sun...

İki kız kardeşiz biz. Ben bizim evin ‘kulağı müziğe yatkın’ olan kızıydım, kardeşim ise ailemizin ressamı... Küçük yaştan beri resme yatkın oldu o, henüz ilkokuldayken girip kazandığı yarışmalar vardı, üniversite seçimini de sanatsal alana yaptı. Ben de bir süre çaldığım piyanoyu lisede terk ettim, geçmişte hoş bir hobi olarak kaldı, başka alanlara yöneldim.


Hiçbir zaman güzel resim yapabildiğime inanmadım. Bu yaşıma kadar bir şey çizmem gerektiğinde ‘Ben çöp adamdan başka bir şey çizemem ki’ dedim. Resim derslerinde hep aynı resmi çizdim: Dağların arasından doğan güneş ve akan nehir, nehrin kenarında evler, ağaçlar... Çizdiğim insan suretleri de ilkokul seviyesinde kaldı, çünkü sonrasında hiç üzerine gitmedim, gidilmeye değer bir yeteneğim olduğunu düşünmedim.


Acaba yok muydu gerçekten? Yoksa ben, müzik yeteneğimi destekleyen ve öven ailemin, resim konusunda beni cesaretlendirmemesini ‘Ben zaten resim yapamam ki?’ diye alıp bir kenara mı koymuştum? Bunu hiç bilemeyeceğim.


Oğlumun okulunda, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin düzenlediği bir aile eğitimine katılmıştım geçen sene... Çok faydalı, içeriği dopdolu bir seminerler dizisiydi. Bir tanesinde çocuklarımıza yapıştırdığımız etiketlerden bahsetmişti eğitmenimiz. Ve sandığınız gibi sadece ‘yaramaz, sakar ve tembel’ gibi olumsuz yakıştırmalardan ibaret değil bunlar. ‘Akıllı, uslu, çalışkan, azimli, cesur’ gibi sözde olumlu etiketler de bir çocuğun duygusal gelişimini yaralayabiliyor.


Üzerimize ne etiket yapıştırılırsa o’yuz. ‘Müziğe yatkın’ dediğiniz bir çocuk resim yapmayı bırakıyor belki... Cesur olmasından yola çıkarak ‘erkek gibi’ dediğiniz bir kız çocuğu korkularını içine hapsetmeyi öğreniyor. ‘Uysal’ dediğiniz bir çocuk hakkı yendiğinde bile sessiz kalmanın gerektiğini düşünüyor, sırf bu ‘uysallığın’ hakkını vermek için. ‘Benim çocuğum çok sorumluluk sahibidir’ diye ballandıra ballandıra anlattığınız zaman çocuğunuzu bir başkasına, bunlar duyarak büyüyen bir çocuk belki de yüreğinin götürdüğü yere gitmekten vazgeçiyor.


İki şeye dikkat etmeli: (1) Çocuğunuzun yanında nasıl konuşuyorsunuz? Bir yetişkin hakkında, örneğin eşiniz, o yanınızdayken bir başkasına ‘Bizimki çok sakardır’ der misiniz? Demeniz doğru olur mu? Yanıtınız hayır’sa çocuğunuz için de demeyin. Çocuklar da birer birey ve haklarında konuşulmasından hoşlanmadıklarını dile getirmiyor olmaları bu hislerinin önüne geçmiyor.


(2) Çocuğunuza olumlu/olumsu etiketler yapıştırıyor musunuz? Ona çalışkan/tembel, başarılı/ruhsuz, becerikli/sakar diyor musunuz? Demeyin. Çocuğunuzun çalışkan olduğu alanlar olabilir, sevmediği için çalışmayı tercih etmediği şeyler de... Belki masayı kurarken dikkatsizlik yapıp tabakları kırmıştır, ancak bu onun her alanda sakar olduğu anlamına gelmez. El becerilerine çok yatkın değildir belki ama bu onun kod yazma konusundaki becerisini gölgelemez.


Çocuğunuza etiketler yapıştırmayın. Tabii eğer ileride o etiketlerin hakkını –belki de mutluluğu pahasına’ vermesini istemiyorsanız...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.