Korkuyorum

Korkuyorum.


Ben İstanbul’da yaşayan bir kadınım ve tek başıma taksiye binmekten korkuyorum.


Bu korkumu haklı kılacak çokça olay yaşadım (örneğin Bağdat Caddesi’nin ortasında taksi şoföründen dayak yememek için kendimi arabadan dışarı attım); etrafımda bu korkumu haklı kılacak çokça olay yaşayan çokça kadın var (arabayla ormana kaçırılmak üzereyken sıkışık trafikte atlayandan tut, şoförü ön koltukta mastürbasyon yaparken yakalayana kadar). Haliyle taksi, bir ulaşım aracı olarak en son çare benim için... Otobüs, yoksa dolmuş, o yoksa minibüs, o yoksa yürümekten sonraki zorunluluk...


Geçtiğimiz haftalarda, sipariş vermek için her telefon açışımda benimle kaba saba konuşan sucuyla aynı üslubu anneme karşı kullandığı için kavga ettikten sonra ‘’Allah sizin kocanıza sabır versin’’ demesi üzerine telefonu suratına kapattım. Belli ki o da derdini anlatmaya çalışan kadına ‘dırdırcı’ muamelesi yapan zihniyettendi ve bir şey izah etmek mümkün değildi.


Bundan seneler önce bir grup kadın arkadaşımla İstanbul’da araba kullanmak üzerine konuşuyorduk. ‘Trafikte tacizle nasıl başa çıkıyorsunuz?’’ diye sormuştu biri... Bir diğeri ‘’Paramın yettiği en büyük arabayı kullanarak’’ demişti. O zamanlar tuhaf gelmişti bu söylediği... Ancak şimdi anlıyor ve katılıyorum. Araban ne kadar büyükse trafikte taciz edilme ihtimalin ve/veya tacizden en az hasarla çıkma olasılığın artıyor bu ülkede...


Yıllar yıllar önce, Amerika’da yaşarken ben, beni etekli şortlu gezerken gören dünyadan bihaber Amerikalı arkadaşlarım bana ‘’Sen Türkiye’de böyle gezebiliyor musun?’’ diye sorduklarında onlara uzaylıymışlar gibi bakardım. ‘’Elbette’’ derdim, ‘’Türkiye’yi ne sanıyorsunuz siz?!’’


Bu bahsettiğim yaklaşık 15 sene önceydi... Şimdi artık o şortlarımı, eteklerimi giymiyorum ben. Bana ne kocam karışıyor, ne de babam. Kendim otosansür uyguluyorum kendime... ‘’Değmez’’ diyorum, ‘’kısa etek giyeceğim diye alacağım bakışlara değmez. Adama ‘’ Ne bakıyorsun?!’’ dediğimde bana karşılık verecek, hele de YENİ TÜRKİYE’de egemen olan ‘’Kadın üç çocuk doğursun-tecavüze uğrarsa anası olacak kadın kendini öldürsün-Annenin başına kötü bir şey gelirse devlet bakar’’ zihniyetinden cesaret alıp belki de beni dövecek, belki daha beterini yapacak. Çoluğum var, çocuğum var, başıma bir şey gelirse...’’ diye başlayıp, dolaba kaldırıyorum o eteklerimi...


Birkaç gün önce, geçmişte iki karısını öldürmüş olmasına rağmen her nasılsa ortalıkta salına salına dolanan, salına salına dolanmakla da yetinmeyip televizyona çıkan bir adamı tanıdık. Adam basbayağı ‘’katil’’ sıfatıyla çıkmış Seda Sayan Show’a... Ekrandaki ‘’5 kere evlendi, 2 karısını öldürdü, tekrar evlenmek istiyor’’ altyazısı ve Sayan’ın ‘’Hiç bu kadar güleryüzlü bir katil gördünüz mü?’’ sunumuyla da katilliği tescillenmiş. Alt metin: Bir insanı öldürebilir, sonrasında serbest bırakılabilir ve hatta televizyona çıkıp kendinize yeni kurbanlar arayabilirsiniz.


Bütün bunlardan sonra, bu geldiğimiz noktada gerçekten korkuyorum ben. Kendim için korkuyorum. Kız kardeşim için, annem için, kız arkadaşlarım için, sevdiğim, bildiğim tüm kadınlar için korkuyorum.


Evet, ben İstanbul’da yaşayan bir kadınım ve artık sadece tek başıma taksiye binmekten değil, tek başıma yürümekten bile korkmaya başlıyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.