Bunlar olağanüstü şeyler

Maden ocağında kaza oldu, 300’dan fazla insan öldü, ülkenin başbakanı “Bunlar olağan şeyler” dedi.


Kimse kimseyi kandırmasın, bunlar hiç de olağan şeyler değil:


Devletin sağlaması gereken güvenlik önlemlerinin bırak alınmayı, açıkça ihlal edilmesi sonucunda canını, ciğerini, eşini, kardeşini, babasını, her şeyini kaybeden insanlar, bu kazanın baş sorumlusu olarak gördükleri başbakanı protesto etti. Protesto sırasındaki istifa davetlerinin bırak sessizce karşılanmasını, vatandaş başbakanın ta kendisinden tokat yedi.


İnsanlar “Yeter artık ranttan beslendiğiniz, şehirlerimizi betonkent’e dönüştürmeyin, son kalan parkımızı da AVM’leştirmeyin, çekin ellerinizi hayatımızdan” demek üzere, en temel bir anayasal hak olan protesto hakkını kullanmak üzere sokağa çıktı; “Bunlar çapulcu, ayyaş, kemirgen” dendi.


Ülkenin başbakanı telefonda oğluna, bu yazıyı okuyan çoğu insanın hayatında görmeyeceği, kâğıt kalem olmadan hesaplayamayacağı miktarda parayı evinden tasfiye etmek üzere talimat verirken duyuldu. Açık açık “paraları sıfırlasan iyi olur” dediği ses kayıtları için “Bunlar şantaj, montaj, dublaj” dendi.


Başbakanın müşaviri halktan birini tekmeledi, “Kendimi kontrol edemedim” dedi. Devlet Bakanı hakara makara diyerek “dini duyguları istismar”ın önde gidenini yaptı, istifa ettirilmedi. Bir başka bakan, ülke tarihinin en büyük dolandırıcılık ve rüşvet skandalıyla suçlanan adamının önüne yatmak istedi.


Türkiye’nin en büyük şehrinin valisi Twitter hesabından, hükümetin sökmek için vatandaşlarını gaza boğduğu ıhlamur ağaçlarına şiirler yazdı. Devletin polisi 19 yaşında çocuğu döverek öldürdü; vali “Arkadaşları dövmüştür”, başbakan “Emri ben verdim” dedi. Yine devletin öldürdüğü 15 yaşındaki çocuğun annesi, hem de cenaze gününde meydanlarda yuhalandı.


Çocuklar tek tek öldürülürken, anne babalarından koparılırken, babalar gencecik oğullarının fotoğrafları önünde göz yaşı dökerken ülkenin başbakan yardımcısı, bir babanın en büyük acısının oğlunun tutuklandığını televizyondan öğrenmek olduğunu söyleyebildi.


Çocuk demişken, her sene binlerce çocuğun kaybolduğu ülkede Aile Bakanı “çocuklar kaçırılırsa çığlık atsın” dedi. Sağlık Bakanlığı “Ev hanımları için diyet listesi” geliştirdi. Milli Eğitim Bakanlığı sınav sistemini bilmemkaçıncı kere değiştirdi. Yargıtay geçen seneki sınav sonuçlarını, öğrenciler okullara yerleştirilmiş olduğu halde iptal etti.


Bu sırada ekonomi inşaatlar üzerinden yükselirmiş gibi yapılmaya, trafik kazaları ülkenin görünmeyen en büyük sorunu olmaya, tarım iyice bitirilmeye, büyük şehirlerde nefes alınacak alan bırakılmamacasına lüks rezidanslar yapılmaya devam etti.


Bütün bunlar olurken, bir kısım insan “Beline kuvvet” dercesine faillerin arkasında durdu. Türkiye’nin en büyük faciasının da, Türkiye’nin en büyük isyanının da, kayıp çocukların da arkasında ya dış güçler, ya faiz lobisi, ya “Geziciler” olduğunu iddia etti ve buna körü körüne inandı.


Bunların hiçbiri olağan değil. Hepsi olağanüstü şeyler…


Olağan hale gelen tek şey, bizlerin, bunca delilik karşısında gözüne far tutulmuş tavşan gibi olduğumuz yerde kalıp hiçbir şey yapamamamız.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.