Hoşgeldin Eylül...
Türkiye şanslı bir ülke diye öğretildi bize, neymiş 4 mevsim yaşanıyormuş, toprakları bereketli, meyvesi sebzesi bolmuş. Bugün pek çok şeyi yurtdışından alıyoruz ama. Teorik bilgiler, pratikte de gerçek olsa keşke. İstanbul zaten çok farklı bir yol seçti kendine, her yeri beton, gri. Bir yazı okudum dün, kişi başına düşen yeşillik bir demet maydonoz ve bir baş sarımsaktan ibaretmiş büyük şehirde. Güleyim mi ne yapayım bilemedim. Doğrudur ama, ben de doğup büyüdüğüm ve terkettiğim şehri tamamen gri anımsıyorum. Çocukluk anılarımda toprak, çayır, çimen, ağaç, tarla veya çiçek yok. Var da yok, çocukluğumda çok nadir olan yeşillik parklar, bugün ya otel ya da avm ne yazık ki. Çiçek bilgim, saksıda iç mekan bitkileriyle sınırlı, sebzeler ise market rahflarında birer dekor. Yeni nesil topraksız, doğasız bir yaşama zorlanıyor. Son 5 yılımı geçirdiğim Bodrum’da yazlar oldukça sıcak geçiyor, bizim de sıkıntılarımız var, özellikle merkez dolayları beton sıcağını yansıtıyor, kaldırımlar, binalar, o sarı sıcak renk bana İstanbul'u anımsatıyor bazen. İstanbul'un da yazı zordur, betonun, arabaların, otobüslerin, insanların sıcağı, tepede sapsarı parlayan güneş, yer yer nem ve sis, o net olmayan bulanık hava, o yapış yapış his, biraz nahoş. Burnunun dibinde masmavi deniz ama giremiyorsun, ne eyleyeyim o denizi anca manzaraya karşı şiir yazdırır adama.
Temmuz ağustos turist mevsimi buralarda, özellikle çocuklular maalesef elleri mahkum sadece bu iki ayda tatil yapıyorlar. Mayıs-haziran ve eylül-ekimse bizim, en güzel aylar. Yazın o sarı sıcağı, nemi kalkar, gökyüzü netleşir, bulutlar gelir, ara ara yağmur atıştırır, sabah bahçeler toprak kokar, salyangozlar çıkar, doğa uykudan uyanır, yemyeşil otlar bürür, sarı papatyalar fışkırır. Biz insanlar canlı bir organizmanın üstünde misafirleriz, bunu çoğumuz unutsak da, doğa bizim anamız, ona iyi bakmalıyız. Ona yaptığımız her kötülük, bize kat kat geri dönecek. İstanbul’un ikliminin değişimi, şiddetli yağmurlar, rüzgarlar, farklı ısılar, ani düşüş ve çıkışlar, hepsi insan elinin doğaya verdiği zararın bir sonucu. Bugün belki insanlar bugünü düşünerek, banane diyor ama ilerde çocukları ve torunları bu mirasla nasıl başa çıkacaklar, başa çıkabilecekler mi bilmiyorum. Sanıyorum ki doğa bunun üstesinden gelecek ve geri alacak verdiklerini katbekat.
Eylül geldi, hoşgeldi. Hava geceleri serinledi, bunaltmıyor. Biz de bu güzel mevsimin gelişini, kız arkadaşlarla tatlı bir gece ile kutladık. Ekip olarak, yemeyi içmeyi pek seviyoruz (iyi mi kötü mü bilmiyorum) her birimiz birer ikişer mezemizi yapıp, sevgili arkadaşımızın huzurlu bahçesinde sohbete doyamadığımız bir gece geçirdik.
Ben Acuka ve börülce salatası ile katıldım, bunların tarifini vereceğim bugün.
Acuka için malzemeler :
5-6 diş sarımsak
2 kaşık sıvıyağ ve 1 kaşık tereyağ (gözkararı koydum çok da yağlı olmamalı ama tereyağ donunca daha tok bir kıvam veriyor, bazı tariflerde margarin var ama ben margarin kullanmak istemiyorum, sağlıklı bulmuyorum)
5 kaşık domates-biber salçası (ev tipi)
1 kaşık biber salçası
Kimyon, karabiber, tuz
İsterseniz acı biber (ben kızıma da ayırdığım için acı koymadım)
En önemlisi de 2 avuç ceviz ve 1 bardak ekmek içi
Yapılışı:
Tavada yağımızla salçamızı iyice kavuruyoruz 7-8 dakika kadar, sonra rengi koyulaşan salçamıza baharatlarımızı ekleyerek 5 dakika daha kavuruyoruz, ardından dövülmüş sarımsaklarımızı ekleyerek 1-2 dakika daha kavuruyoruz. Çok kavurursak yanar rengi atar bu olmamalı. En son ekmek içini ve cevizi rondolayıp ekliyoruz ve iyice karıştırıyoruz. Tadına bakarak baharatı ayarlayabilirsiniz, ben kimyonu bol karabiberi az tutuyorum. Kıvamı da katı olmalı, bir kasede soğumaya bırakıyoruz.
Börülce Salatası:
2 su bardağı börülceyi haşlayıp soğumaya bırakıyoruz, sonra içine ne istersek koyabiliriz, bende bu sefer kırmızı ve yeşil biber, taze soğan, dereotu, susam, tahin, pekmez, tuz ve havuç var. Tahinle pekmezi nohut salatasında kullanıyorum. Genellikle bazı salatalara yakıştırıyorum, börülceye de farklı bir hava kattı. Nar ekşisi de olmazsa olmazı. Bu salata göreceli ve tek tarifi yok, kendi damak zevkinize göre uyarlayabilirsiniz. Kırmızı ve turuncu renk katıyor bu tip salatalara, o sebepten muhakkak havuç ve kırmızı biber kullanıyorum.
Salatayı da iyice karıştırarak hazırlıyoruz, üstüne biraz da zeytinyağı, işlem tamam.
Gece havuza da gireriz diye hazırlıklıydık ama eylül bu ya, akşam serinde üşüdük bile, sıcak ve nemli yazdan sonra o kadar iyi geldi ki bu serinlik. Özlemişim. Hava hep ılık sıcak ve hafif serin arasında bir yerlerde olmalı, gecelerin bu hafif üşüten serinliği ve gündüzün tatlı esintili sıcağı ile çok kıvamında. Ne uyurken terliyoruz ne denizde üşüyoruz. Biliyorum hemen geçiveriyor bu güzel mevsim, tadını çıkartmaya bakmak lazım doya doya. Tam bahçede keyif ayları.
Afiyet olsun.
YORUMLAR