Öncelikle kendinden bahseder misin?

2005 senesinde Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden dereceyle mezun oldum. Istituto Marangoni’de “Fashion Styling” masterını yaparken Italya’da “D&G” markasının açmış olduğu styling yarışmasını kazandım. Dsquared2, D&G gibi markaların projelerinde çalıştığım İtalya macerasından sonra 2008 yılında, Fashion TV Türkiye’nin düzenlediği FTV Moda Ödülleri’nde ‘En iyi Gelecek Vaat Eden Moda Tasarımcısı Ödülü’nü aldım.


2008 senesinde akademik kariyerime başladığım Yeditepe Üniversitesi’nde İtalyanca Sanat ve Tasarım bölümünde proje derslerini ve Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünde ise Fashion Styling ve Hazır Giyim Diploma Projesi derslerini yürüttüm. Halen aynı üniversitede Moda Tasarımdan Styling isimli dersi yürütüyorum. Aralık 2010’da ortağım Zümrüt Bekrek ile Burçe Bekrek markasını kurduk ve Nişantaşı’nda bulunan mağazamızı açtık. İlk koleksiyonumuz ile Elle Style Awards Türkiye’de ‘En Stil Genç Tasarımcı’ kategorisinde aday gösterildik. Koleksiyonlarımızı Mercedes-Benz Fashion Week Berlin ve Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’da sunmamızın yanında Premiere Berlin, ZipZone Paris, Paris Sur Mode ve Who’s Next gibi uluslararası fuarlara katıldık. 2013 yılında ‘Fashion Incube Istanbul’ projesine dahil oldum ve CFE LONDON’da dünyanın önde gelen danışmanlarından kurumsal danışmanlıklar aldım.


Farklı sektörlerden markalarla işbirlikleri de gerçekleştiriyorum. Bilsar markası için Bils Burçe Bekrek adında, Bilstore’da satışa sunulan bir beyaz gömlek koleksiyonu hazırladım. Fmcg sektörünün önde gelen markalarından Papia için moda tasarımcısı kimliğime artı olarak illüstratör yanımı da gösteren ‘Moda’nın Başkentleri’ konseptli Dekor Havlu Serisini tasarladım. Ve geçtiğimiz yıl Enza Home markasının ‘Enza Home Book’ projesinde bir moda tasarımcısı gözüyle Enza Home koleksiyonuna tasarladığım mekanlarda, imzamız haline gelen detayları mobilya kumaş tasarımlarına yansıtarak, ürün tasarımları yaptım. 2014 senesinde Istituto Marangoni tarafından hazırlanan Talents of Istituto Marangoni kitabında yer alan iki Türk tasarımcıdan biri oldum.

Tasarımcı olmaya nasıl karar verdin?

3,5 yaşımdan beri bilinçli olarak dile getirdiğim bir istekti. Zamanla çocukluk hayali hedefe dönüşünce de lise yıllarından itibaren bu mesleğe yönelik eğitim yatırımı yapmış oldum. Yani bilinçli bir hayal ve planlı bir eğitim ile başlayan kariyer yolculuğu benim durumum.


Koleksiyonlarını hazırlarken nelerden ilham alıyorsun?

Stylist de olduğum için koleksiyonları opsiyonlar halinde değil looklar halinde tasarlıyorum. O yüzden koleksiyon bittiğinde stili, aksesuarları, çekim konsepti gibi pek çok şeyiyle bitmiş oluyor. İlhamım genelde felsefe, psikoloji, mimari tasarımlar, belirli dönemlere ait endüstri ürünleri tasarımları, jazz, bazen bir kadın stili, bazen bir erkek tavrı, bazen de sadece tek bir imaj veya doku... Benim için ilham aldığım şey bir stili, olguyu ya da tavrı temsil eder. O tavır koleskiyonumun stilini oluşturur. Stil de tasarımları getirir. Dediğim gibi total look hayal eder, opsiyonlara bölerim. Bölerken bazen kendimi tutamaz her bir parçayla da oynar onları da bölerim:) Sonuç olarak ortaya belli bir stili olan (ki genelde yalın) çok amaçlı parçalar çıkar. Micro macrodur felsefesi bizim markamızın özü.

Burçe Bekrek kadınını tarif eder misin?

Klişelerden uzak, çağdaş ve modern, entellektüel seviyesi yüksek ve zeki, sosyal açıdan kendine güvenli, gerçekçi, belli bir yaşam kalitesine ve gustoya sahip, etkileyici bir silüet. Etkileyici ve seksi olmak için de çaba sarfetmeyen bir kadından bahsediyorum. Tavır olarak mesafeli, elle tutulamaz bir kadın.


Takip ettiğin tasarımcılar var mı? Hangi tasarımcıyı kendi tarzına daha yakın görüyorsun?

Balenciaga, Dior, Jil Sander, David Koma, Celine, Maison Margiela sevdiğim markalar. Bu markaların tasarımcılarından şuna tarzım yakın diyebileceğim yok. Ama Dior’un işçiliğine hayranım, izinden gitmek istiyorum ve örnek alıyorum. Jil Sander da çocukluğumdan beri ikonik bir markadır benim için.

En çok hangi ünlü kişiyi giydirmek isterdin?

Tilda Swinton

Tasarımlarında sıklıkla fermuar detayları ve halkalar yer alıyor. Hatta hiç akla gelmeyen fermuar detaylı cepler kullanıyorsun. Sence seni diğer tasarımcılardan farklı kılan özellik nedir? Kreatif yaklaşımın mı?

İnsanların sadece açma kapama görevi verdiği bir malzemeye bambaşka görevler biçiyorsunuz demişti bir müşterim. Fermuar konusunda takıntılı olduğum doğrudur. Ama biz çok özel, gerçekten mücevher niteliğinde, pahalı ve lüks fermuarları aksesuar niteliğinde kullanıyoruz. Ama sadece fermuarlar değil, bizi herkesden ayıran şey şu ilk başından beri şu: Biz yalın giysiler tasarlıyoruz. Ve günün sonunda biliyorsun ki desen, taş, payet, dantel ve benzeri dokularla hiç tasarımlarımız olmadı.


Sakin renkler ve keskin çizgiler hakim hep. O yüzden imzamız haline gelen el işçiliği strüktürler ve modern aksesuarlar, analitik denecek kadar karışık kuplarla zenginleştiriyoruz. Diyorum ya micro ama macro bir marka Burçe Bekrek. Markanın kurulduğu ilk günden bugüne yalınlık, kusursuz kalıp ve yüksek kalitede fonksiyonelliğe odaklanan modern tasarımlar ve silüetler yaratırken, iç içe girmiş köşe hatlı kalıplar ve her koleksiyonda farklı bir dokuya bürünen doku tasarımlarımız ile kendimize özgün bir imza geliştirdik. Sadelik, sakin fakat keskin silüetler, minimalizm doğrultusunda planlanmış akıllı multi-fonksiyonellik tasarımlarımızın çekirdek temelini oluşturuyor. Bir giyside basit bir dokuya odaklanıp, onu dikkat çekici ayrıntılar ile rafine etmeyi seviyorum açıkçası. Sanırım bu kadar istikrarlı bir şekilde 7 senedir salt her sezon yüksek opsiyon adetlerinde pret-a-porter yapan da tek genç markayız.


Kişiye özel tasarım yapıyor musun? Burçe Bekrek kıyafetlerini satın almak isteyenler koleksiyona nasıl ulaşabilirler?


Evet yapıyorum. Mezuniyet ve düğün dönemlerinde özel tasarım couture elbise ve gelinlik de tasarlıyorum. Ama yine bizim tarzımızı seven ve o tarza sahip müşterilerimiz oluyor. Günün sonunda gelinlik de tasarlasam, gece elbisesi de yapsam yine modern ve yalın bir stile sahip oluyor. Biz bir de farklı olarak pret-a-porter özel tasarımlar da yapıyoruz. Bazı B.B kadınları koleksiyonların her opsiyonundan satın almış oluyor ve sezon içerisinde benden yeni ceket, elbise ve gömlek tasarımları talep edebiliyor. Onların istekleri doğrultusunda linelar hazırlayıp özel üretim yapıyoruz kendilerine. Ve sadece onlarda olan unique tasarımlar oluyor. O yüzden bu tip özel tasarım ürünleri sosyal medyada paylaşmıyoruz.


Bize Nişantaşı’nda bulunan showroomumuzdan randevu ile ulaşabilirler. Randevu sistemi ile çalışıyoruz. Çünkü atölye adresim dahil iki adreste hizmet veriyoruz. O yüzden bizi ziyaret etmek isteyenlerden randevu almalarını rica ediyoruz.

Bu yıl 9.’ncusu gerçekleşen Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul etkinliğine katıldın, ülkemiz moda etkinliklerinde istenilen başarıya ulaşıyor mu? Ne düşünüyorsun?

Mercedes Benz Fashion Week Berlin ile birlikte bu MBFWI a 6. katılışım olacak. MBFW uluslararası bir organizasyon. Bulunduğumuz arenadan dünyaya sesimizi duyurabileceğimiz ülke içindeki tek organizasyon. Türk tasarımcılar olarak bence yurtdışındaki moda haftalarından önce kendi ülkemizdeki organizasyonda kendimizi kanıtlamalıyız diye düşünüyorum. Bu organizasyona sektördeki herkesin de destek olması ve saygı duyması lazım. Bu platformda kaliteli işler yaparak ancak dünyaya bizi kanıtlayabiliriz. Avustralya ve Berlin’de yapılan MBFW bu anlamda çok başarılı. Bir kaç sezondur dünyanın önde gelen 4 büyük moda haftasına geçiş yapan çok başarılı markalar önce kendi ülkelerindeki Berlin ve Avustralya MBFW’de kendilerini kanıtladılar.


Ama dediğim gibi, herkesin organizasyona olan saygısı olmalı. Eleştirmeye varım. Aksaklık oluyorsa, yanlışlar varsa eleştiri ile düzelecektir. Ama bazende hissettiğim şöyle bir gariplik, kendi kendimizi aşağıya çekiyoruz sanki. Neyi neyle kıyaslayarak eleştiriyoruz. Burası şüphesiz bir Newyork, Milano moda haftası gibi köklü ve profesyonel değil henüz. Şüphesiz genç markalar var. Şüphesiz bütçeler düşük. Bazen tasarımcılar hiç sponsor bulamadan kendi imkanlarıyla bu defileleri yapıyor. Sürekli organizasyonu eleştirmek ve hatta illa eleştirmek gözüyle bakmak yerine topluca bir yapıcı tavıra odaklanmamız lazım. Kendi ülkesinin tasarımcıların aşağılayan, organizasyonu yerin dibine sokan tavıra yokum. Ama şuna varım, yapıcı eleştiri. Daha iyi nasıl olur beraber yapacağız. Banu Bölen süper bir kadın. Emeği çok, gençleri dinliyor, anlıyor, yardım ediyor. Herkesin aynı tavırda olması gerek.



Türkiye’de büyük markaların da sponsorluk anlamında tasarımcılara destek olması ve hatta tasarımcı ve sektör işbirlikleriyle bu markalara destek olması gerek. Türkiye’ye ne kadar satın almacı geliyor, hangi pazarlardan ve ne kadar alım yapıyorlar bunu bilemiyorum. Ama bildiğim şu dünyanın önemli moda haftalarına katılacak her Türk günün sonunda İstanbul moda haftasından çıkıp gidecek. Bir de bir gerçek var ki bu ülkede böyle bir dönemde yapılan bir moda haftasından beklentin neydi dersen? Korkuyordum, endişelerim vardı şüphesiz. Ama böyle bir dönemde dahi bu kadar iyi bir katılım olması beni şaşırttı. Bizim durmak gibi bir lüksümüz yok zira. Ülkede ne olursa olsun tasarımcılar, sanatçılar, yazan çizen entellektüel beyinler susmamalı.


ENZA Home ile nasıl bir işbirliği içerisindesiniz?


Enza Home ile geçen sene Enza Home Book projesinde çalışmıştık. Bu projede bir moda tasarımcısı gözüyle Enza Home koleksiyonuna tasarladığım mekanlarda, imzamız haline gelen detayları mobilya kumaş tasarımlarına yansıtarak, ürün tasarımları yaptım.


Şimdi ise Enza Home markası için tam olarak moda tasarımcısı olarak çalışacağım. Enza Home koleksiyonundan seçili 16 seriye özel 16 ayrı giysi tasarımı hazırlıyorum. Özel organizasyonda Burçe Bekrek X Enza Home defilesi ile Enza Home’un yeni koleksiyonu bizim tasarımlarımızla tanıtılacak. Enza Home’un yeni serilerinin formlarından, detaylarından ve dokularından ilham alarak her ürün tasarımını bir kadın silüetine dönüştürdüğümüz proje benim için çok keyifli bir proje oldu. Dediğim gibi endüstri ürünleri tasarımı, mobilya, dekorasyon ve mimarı ilgi alanım. Bir de önüme bir seri güzel mobilya konulunca çok keyifli oluyor çalışmak, üretmek.


Yeditepe Üniversitesi’nde moda tasarımı bölümü öğrencilerine eğitim veriyorsun, senin gibi başarılı olmaları için ne yapmaları gerekir? Yeni nesile neler önerirsin?

Son dönemde ünlü olmak sevdasıyla bu işe soyunan genç bir kitle var. Bunu öğrencilerimden de gözlemleyerek söylüyorum. Bu işi yapmak tabii ki popülerliği getirir. Ama aslında öyle bir meslek değil. Eğer ticari kafanız yoksa, bir markayı yürütebilecek bir iş planınız, bir fizibiliteniz yoksa, gündüzünü geceye bağlayacak bir enerjiye sahip değilseniz bir koleksiyon yapıp, bir ürünle bir süre popüler olursunuz ve hatta sosyal medyada milyonlar sizi takip de edebilir. Ama sürdürülebilir bir kariyeriniz olur mu ve günün sonunda bu işi maddi bir döngüde devam ettirebilir misiniz onu sorgulayın. Çünkü markanın sürdürülebilir olması için her sezon istikrarlı bir şekilde devam etmesi ve bu devamlılığı sağlayabilmek için de koleksiyonlarınızı paraya dönüştürebilmeniz lazım. Üzgünüm ama sanatsal bir kafada kavramsal bir ruhla gitmiyorsanız bu böyle.

Röportaj: Çağla Küçükdereli

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.