11 yıl önce İstanbul’a bir oyuncak müzesi armağan eden yazar-şair Sunay Akın, oyuncak almaktan hiç vazgeçmedi. Yurtdışında koleksiyonerlerle dost olan, müzecilik konusunda kendini geliştiren, Antalya ve Gaziantep’te de oyuncak müzeleri açan, 2011’de “TOYCO” adı altında Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeler Birliği buluşmasına ev sahipliği yapıp İstanbul’a “oyuncak müzelerinin başkenti” unvanını kazandıran biri o. 20 yılda 40 ülkeden aldığı oyuncaklarıyla yaklaşık 4 bin parçalık bir koleksiyona sahip ve her geçen gün oyuncaklarının sayısını artırıyor. Bu onun için büyük bir tutku. Kendi deyimiyle oyuncakları sahiplerinden tıpkı kız istemeye gider gibi istiyor.


Bugüne kadar gün ışığına çıkarmadığı oyuncaklarını “5000 Yıllık Hikaye - Oyuncak Sergisi” adı altında Mall Of İstanbul MOİ Sanat’ta sergiliyor. Aynı zamanda küratörlüğünü üstlendiği sergide; oyuncak tarihinin gelişimini de kronolojik sıralamayla veriyor. Sunay Akın ile oyuncaklar eşliğinde keyifli bir sohbete daldık.


Hâlâ sergilemediğiniz oyuncaklar varmış ve şimdi bir AVM’de karşımıza çıkıyor. Proje nasıl şekilendi?

İstanbul Oyuncak Müzesi, Göztepe’de, aileme ait 5 katlı bir konakta yer alıyor. Müzenin neden Avrupa yakasında olmadığına dair sitemler geliyordu. İstanbul’da hiç bu kadar zengin bir sergi açmamıştım. Teklif Mall of İstanbul’dan geldi ve buraya 4 aylığına bir müze kurduk.


Serginin müze gibi olması çok doğal, oyuncak konusunda bir uzmansınız...

25 yıldır oyuncak tarihi konusunda çalışıyorum. Şüphesiz, kendimi çok geliştirdim. Antalya ve Gaziantep’te de oyuncak müzesi açtım. Sürekli oyuncak koleksiyonerleriyle temas halindeyim. Ülkeme yeni bir müze kazandırırım umuduyla halen oyuncak tarihinin en değerli eserlerini satın alıyorum.


Aldığınız ilk oyuncaklardan bugüne neler değişti?

Başta ekonomik olarak 1950’li yılların oyuncaklarına antikacılardan ulaşıyordum. Zaman içinde tek kişilik oyunlarımdan, televizyon programlarımdan, kitaplarımdan primlerim arttıkça, derinlerdeki oyuncaklara ulaşmaya başladım. 1880’lere indiğinizde oyuncağın fiyatı artıyor. Ben sabırla o oyuncakları bekliyorum. Asıl oyuncaklar koleksiyonerlerde. 2011’de Avrupa Müzeler Forumu tarafından, 2012’de de Avrupa Müzeler Akademisi tarafından “En İyi Oyuncak Müzesi” olarak ödüllendirilince işim kolaylaştı. Şu anda İtalya’da 4 üniversitenin bir araya gelip oluşturduğu bir doktora programında Sunay Akın’ın oyuncak müzeciliğine ve çocuklara kattığı yenilikler doktora tezi olarak kabul edildi.


Harika bir haber. Peki müze ilk kurulduğu yıllarda işlerin bu boyutlara gelebileceğini tahmin ediyor muydunuz?

Açıkçası daha fazlasını hayal ediyordum. Ne yazık ki Türkiye’de özel müzecilik gelişmemiş. Bizde özel müzeleri holdingler kuruyor. Avrupa’da binlerce müzeyi özel şahıslar, devletin desteğiyle kurdu. Vergi ödüyorum hâlâ. Bir müze vergi öder mi? 3 yıldır büyükşehir belediyesi İstanbul Oyuncak Müzesi’ne giren aylık cironun yüzde 5’ini vergi diye kesiyor. Biz İstanbul’un adını en üst seviyelere taşıdık. Destek istemiyorum, bari köstek olmasınlar. Ben zaten şair-yazarım, benim neyim var ki? Ailemden kalan köşkü hibe ettim. O köşkü yıkıp apartman yapsaydık birilerinin gözünde daha makul bir insan olurdum. 20 dairenin kirasını almayı ben bilmez miydim?




Ama siz çocuklara harika bir miras bıraktınız...

Aslında her ilde bir oyuncak müzesi olmalı. Çünkü çocuklar müzede geçirdiği saatleri unutamıyor.


‘ARTIK ÖLSEM DE GÖZÜM ARKADA DEĞİL’


Oyuncak müzesini bugüne kadar kaç kişi ziyaret etmiştir?

O rakamları bilmiyorum. Çünkü ben müzeyi ayakta tutacak parayı bulmanın derdindeyim. Ben müzenin kazan dairesindeyim, durmadan kömür atıyorum, müzenin tadına varamıyorum.




Peki bugüne kadar öğrendiklerinizi siz de öğrettiniz mi birilerine?

Yeteneğine inanmayan çok yetenekli bir asistanım var; Aslı Nuhoğlu. Arkeolog, çok iyi bir oyuncak tarihçisi, iyi bir küratör ve sergici, onu yetiştirdim. Artık ölsem de gözüm arkada değil. Dünyanın 40 ülkesinden toplanmış 4 bin adet oyuncağa sahip biri o. 25 yıldır tarihte önemli yeri olan oyuncakların peşinde. Almaya, sergilemeye, paylaşmaya devam ediyor.


Biz sizi şair-yazar olarak tanısak da siz çocukların ‘oyuncak dede’sisiniz. Bu size ne hissettiriyor?

Bir arkadaşım “Sunay sen ölünce mezarın ‘oyuncakçı baba türbesi’ olacak” dedi. Ne güzel, öyle olacağım galiba.


İstanbul’a Dali, Picasso, Miro, Rembrandt’ın sergileri geldiğinde inanılmaz ilgi gördü. Bizim sadece resme mi ilgimiz var, müze gezmeyi sevmiyor muyuz sizce?

Müze deyince akla resim gelmesi kolaycılık. Sözünü ettiğin insanlar gerçekten çok iyi sanatçılar ve bunu hak ediyorlar. Fakat eşyanın, objenin müzesi olduğunu bilmiyoruz. Kedi müzesi var Almanya’da, gül ve ayakkabı çekeceğinin müzesi var mesela. Türkiye’de bir insanın müze gezme zamanı ortalama 7 dakika. Ne acı değil mi? Ülkemizde pek çok müze ne yazık ki depo gibi kullanılıyor. Orada çalışanlar mesainin bitmesi için saatine bakıyor. Böyle müzecilik olmaz.


‘Her oyuncak kendi alanında ilk’


"Sergiyi gezenler bebek evlerinden örnekler, ilk Mickey Mouse, ilk çizgi roman kahramanı Yellow Kitty’nin oyuncağı, 2. Dünya Savaşı döneminde yapılmış Hitler’in oyuncağı, ilk uzay çizgi roman kahramanlarından olan 1930’larda üretilmiş Flash Gordon’un oyuncağı ve ilk bulaşık makinesinin oyuncaklarını görebilir. Bebek tarihindeki ilk oyuncak bebeklerin de porselen olduğunu görürsünüz. Çünkü ilk oyuncak bebekleri biblo yapımcıları üretmiş 1870-1880’li yıllarda."


‘5000 Yıllık Hikaye - Oyuncak Sergisi’, 24 Nisan’a kadar Mall of İstanbul’da ziyaret edilebilir.



Röportaj: Ekin Türkantos




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.