Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) ev sahipliğinde, moda dünyasının devrim yaratan liderlerini biraraya getiren 7. İstanbul Moda Konferansı, geçtiğimiz hafta gerçekleşti. Derneğin başkan yardımcılarından Suzan Toplusoy ve Gülden Yılmaz ile Yönetim Kurulu Üyesi başarılı tasarımcı Dilek Hanif’le moda başta olmak Türkiye’de hazır giyim ve konferansı konuştuk.


Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği tarafından 7’ncisi düzenlenen moda konferansının bu yılki yenilikleri neler?

Suzan Toplusoy: Her yıl dünyaca ünlü markaların CEO ve yönetim kurulu başkanlarını ağırladığımız İstanbul Moda Konferansı’nda, tekstil sektörüne ilişkin gelişmeleri paylaşarak yeni iş modellerini değerlendiriyoruz. Sektörün tüm dinamiklerini masaya yatırdığımız konferansta ayrıca üretici ve alıcı firmalarla da bir araya gelerek fikir alışverişlerinde bulunuyoruz. Genel çerçeveyi bu şekilde özetleyebiliriz. Bu yıl 8-9 Mayıs’ta düzenlediğimiz konferansta, kısaca moda ve tekstil dünyasında neler olup bittiğini yine uluslarararası markaların temsilcileriyle birlikte ele aldık. Bu yılki konuklar geçtiğimiz yıllardakiler kadar iddialı. Konuşmacılar arasında; her sezon farklı temalarla hazırladığı koleksiyonlarıyla ünlü Uniqlo’nun Grup Başkan Yardımcısı Yoshihiro Kunii, Cotton Council Türkiye Program Direktörü Marsha Powell, Arcadia Group Tedarik Direktörü John Bennett ve PGDS Consulting Başkanı Piergiorgio Dal Santo gibi isimler deneyimlerini sunarken modanın değişen yüzüne dair paylaşımlarda bulundular. Bu seneki oturumların bir farkı da oturumun ilk gününde, ilk kez sektörün 2. kuşak temsilcileriyle biraraya geldik.


Konferansa katılacak isimleri nasıl seçiyorsunuz?

S.T.: Konferansa katılacak isimlerle ilgili bir yıl öncesinden çalışma yapıyoruz. Türk hazır giyim sektörüne katkı sağlayacak isimler olması öncelikli kriterimiz. Başarı hikâyeleri, sektörel tecrübeleri, iş ve üretim modelleri, markalarını global marka olma yolundaki markalaşma stratejilerini aktaracak isimleri ağırlıyoruz. Bunlar genellikle dünyada önemli bir yeri olan, hazır giyim sektöründe söz sahibi olmuş markaların kurucuları, tasarımcıları ve üst düzey yöneticileri oluyor.


Dilek Hanif: TGSD’nin düzenlediği bu konferans, tekstil sektörünün farklı segmentlerini bir araya getiriyor. Lüks markaları, hazır giyim sektörüyle buluşturan, sektöre farklı kapılar açan bir konferans olarak konumladık. Sektördeki tüm oyuncuların katılımıyla yararlı bir sinerji yaratmayı amaçlıyoruz.Gülden Yılmaz: Hedef kitlemiz, hazır giyim sektörü ve kumaş sektörü mensupları, modaperakendecileri, modacılar, tasarımcılar ve sektöre eleman yetiştiren eğitim kurumlarının öğrencileri.


‘MARKANIN NEFESİ TASARIMDIR’

Geçen yıl deneyimlerini paylaşan isimlerden sizi en çok etkileyenler kimdi?

S.T.: Geçen sene konferansımıza katılan çok değerli isimler oldu, bilgi birikimlerini ve deneyimlerini bizlerle paylaştılar. Hepsini çok takdir ettim ve dinlemekten büyük keyif aldım ancak aklımda kalan, beni çok etkiyen J Brand’in CEO’su Jeff Rudes’un bazı paylaşımları vardı. Dedi ki “Bizler bir anlamda yeteneğe yatırım yapıyoruz, en iyilere yatırım yapmadan en iyi ürünün üretilmeyeceğine inanıyoruz”. Kendisine katılıyorum, kalıcı olmayı hedefleyen markalar yetenekli tasarımcılara yatırım yapmalılar.

D.H.: 7. yılda pek çok isim geldi. Hepsinden inanın çok etkilendim.

G.Y.: Beni en çok etkileyen kendi alanım gereği Uniqlo Grup Başkan Yardımcısı Yoshihiro Kunii oldu. Uniqlo Japonya’dan çıkmış, dünyanın 4. büyük moda perakendecisi. Farklı kültürlerin modaya ve perakendeye bakışını öğrenmek gerçekten ilgi çekici idi.


Türkiye’de hazır giyim ve tekstil alanında son yıllardaki olumlu gelişmeler ortada. Sizler nasıl değerlendiriyorsunuz?

S.T.: Türkiye, hazır giyim ve tekstil sektörünün üretim kanalında iyi bir duruma geldi, üretim ve tedarikle ilgili gelişimini tamamlamış durumda. Tasarım ile ilgili çok yol kat etti ve bu alanda da önemli başarıları var. Ancak Türkiye’nin markalaşma adına dünyaya açılması ve global pazarda kendini ifade etmesiyle ilgili kendini geliştirmesi gerekiyor. Sektörde marka yönetimi ve global marka olma yolunda birtakım eksiklikler olduğunun farkındayız. Türkiye’nin ihracat tablosuna baktığımızda çok büyük rakamları görebiliyorsak, bu başarıda tekstil ve hazır giyim sektörünün varlığını görmezden gelemeyiz.


D.H.: Tekstil sektöründe yapılan atılımlar, ülkemizi tüm dünyada ilgiyle takip edilen bir konuma taşıdı. Fason üreticiliğinden, tüm dünyaya ihracat yapan, tasarımlarıyla fark yaratan bir yapıya geçiş yaptık. İstanbul moda şehri olmak yolunda önemli adımlar atıyor.

G.Y.: Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ülkemizin lokomotif sektörüdür. Kapsadığı istihdam gücü ve ihracat hacmi ile ekonomimize yaptığı katkı göz ardı edilemez. Sektörümüz olgunluk çağını yaşıyor.


‘10 YIL İÇİNDE 3 TEKSTİL MARKASI DÜNYAYA AÇILACAK’

Türkiye’de moda son yıllarda daha fazla konuşulur oldu. Devletimizin bu konudaki desteği ve duruşu nasıl? 3

S.T.: Katılıyorum, Türkiye’de son yıllarda moda daha fazla konuşulur oldu. Hükümetimiz, sektörün gelişmesi ve sürdürülebilir büyümesi için ciddi anlamda destek veriyor. Türk markalarını geliştirme, destekleme ve uluslararası pazarlarda rekabet gücünü yükseltmeye yönelik ilk ve tek proje Turquality programı kapsamında, firmalara farklı destekler vermektedir. Hedeflenen önümüzdeki 10 yıl içinde dünya markası olma yolunda ilerleyen 10 markadan en az iki ya da üçünün hazır giyim sektöründen çıkmasını bekliyoruz.

D.H.: Tüm dünyada Türk ürünlerinin değeri yükseliyor, ihracat ve satışları artıyor. Devlet desteğinin olumlu yansımaları sayesinde Türk markalarına yeni pazarlarda kapılar açılıyor.

G.Y.: Olgunlaşan hazır giyim sektörü, moda alanında da daha fazla söz söylememize neden oluyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİP) gibi kurumlarımız Türk modasının gelişimi için çalışıyorlar.


Artık Türkiye de kendi markalarını, kendi modasını yapmaya başladı diyebilir miyiz?

S.T.: Türkiye artık dış pazarda markasıyla kendini ifade eden konuma gelmeye başladı. Ülke olarak hazır giyimde hem üretim yapan hem de tasarımlarımızı pazarladığımız konumdayız. Süreç böyle devam ederken Türk markaları da global pazara hızla ayak uydurmaya başladı. Yurtdışında koleksiyonları merakla beklenen markalarımız ve tasarımcılarımız var. Sektördeki taklitçilik çok aşikâr...


Sizce bir Türk markası nasıl olmalı? Doğru adımlar nasıl atılmalı? Markalaşma, tasarım, üretim ve pazarlama süreçlerinden bahseder misiniz?

S.T.: Bugün en tepedeki markalar veya önemli tasarımcılara baktığımızda yaratırken birilerinden etkilendiklerini görüyoruz. Ben aslında bunu taklitçilik değil de, takipçilik olarak görüyorum. Taklitçilik ile takipçilik arasında hassas bir çizgi var. Bizim DNA’sı Türk kimliğini yansıtan global Türk markalarına ihtiyacımız var. Markalaşma bir süreçtir ve doğru konumlandırılmalıdır.

D.H.: Ülkemizdeki replika ürün üretimi maalesef sektöre büyük zarar veriyor. Globalleşen tekstil sektöründe, bilgiye erişimin son derece kolay ve hızlı olduğu günümüzde tasarım ne kadar değerli olsa da, orijinallik kazanıyor. Markalaşmak için özgünlüğe önem verilmeli, markalar kendi öykülerini anlatmalı.

G.Y.: Moda markası bulunduğu segmentteki müşterisini çok iyi anlamalı ve modayı kendi müşterisine göre yorumlamalı.


Türkiye özellikle Ortadoğu için önemli bir merkez... Türkiye’deki moda algısını geliştirmek adına TGSD moda konferansları, fuarlar ve moda haftalarının etkisi büyük. Doğru teşvikler ve girişimler gerçekleşiyor, daha fazla neler yapılmalı?

S.T.: Türkiye, özellikle İstanbul Ortadoğu için önemli bir merkez. Hem coğrafi yakınlığımızdan dolayı hem de başta İstanbul olmak üzere tüm dünya markalarının burada bulunması açısından bir çekim merkezi konumunda. Aynı zamanda yapılan moda haftaları, moda konferansları, Shopping Fest’ler İstanbul’un ve dolayısıyla Türkiye’nin tanıtımını ve tercih edilmesini sağlıyor. Bununla birlikte Türk markalarının Ortadoğu’da tanınması ve tercih edilmesi de bu anlamda bizlere faydalı. Bizler de bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.

D.H.: Türkiye, çok yönlülüğü ve sektördeki gücüyle Ortadoğu gibi yeni pazarların dikkatini çekiyor. TGSD’nin düzenlediği teşvik programları ve doğru iletişim politikaları sayesinde dünyadaki “Türk Markası” algısı olumlu yönde gelişiyor.

G.Y.: Hazır giyim sektörümüzdeki firmalar da çok uzun yıllardır Avrupalı moda markalarıyla çalışarak müşterinin ihtiyacını çok iyi anlamış durumdalar. Ayrıca sektörümüz kendi modacılarını da hızla yetiştiriyor.


Röportaj: Esra Çoruh

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.