50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülünü kazanan “Kusursuzlar”, gösterime girdi. Emine Yıldırım’ın yazdığı, Ramin Matin’in yönettiği film, tatile çıkan iki kız kardeşin gerilimli ilişkisini anlatıyor.


İsveçli usta yönetmen Ingmar Bergman, 1963 tarihli “Sessizlik” (Tystnaden) adlı başyapıtında, birbirleriyle anlaşamayan, gizli ve açık sinir savaşları veren iki kadının gerilimli ilişkisini anlatır. Yanlarında bir erkek çocukla yabancı bir ülkede, otel odasında kısılıp kalmışlardır... “Kusursuzlar”, “geçinemeyen, sürekli didişen ve hayatın bir yerlerinde kısılıp kalan kardeşler” motifi dışında “Sessizlik” le pek ortak noktası olmayan bir film. Buna karşın, Bergman’la bir ruh birliğini paylaştığı kesin.


“Kusursuzlar”, kardeşlerin geçmişteki sırlarına doğru ağır ağır açılmayı tercih eden bir senaryoyla ilerliyor. Lale (İpek Türktan Kaynak), ablası Yasemin’e (Esra Bezen Bilgin) oranla daha gergin, asabi, mutsuz ve huzursuz bir karakter.


Bağımlılık ilişkisi

Genelde sorunları çıkaran taraf olsa da ablasına bağımlı olduğu görülüyor. Kardeşi tarafından her fırsatta suçlanan Yasemin ise daha güler yüzlü ve şefkatli. Ama kendi başına olmayı seven bağımsız bir kadın. Lale sürekli yanan bir alevse, o için için yanan bir kordan farksız.


Cinsellik, şiddet ve koruma içgüdüsü gibi duygularını serbest bırakma konusunda ise Lale’den çok farklı. Senaryoyu yazan Emine Yıldırım, öykünün belirli bir noktasından sonra kardeşlerin arasındaki sorunlara her şeyin dışında kalan bir erkek karakter üzerinden sızmayı amaçlıyor. Yan evde kalan bar işletmecisi Kerim (İbrahim Selim), kardeşlerin hayatına aklı başında, sakin, yumuşak başlı bir erkek olarak giriyor.


Ama tanışmalarının üzerinden iki gün bile geçmeden büyük bir meydan savaşının orta yerine düştüğünü anlıyor... Meydan savaşının en görünür nedeni Lale’nin Yasemin’in geçmişteki uzaklığına, bencilliğine ve içgüdüsel biri olmasına duyduğu tepki. Öte yandan film, asıl sorunun bu iki genç kadını çevreleyen erkekler dünyasından kaynaklandığını vurgulamayı ihmal etmiyor. Filmine yol ve yolculuk imgeleriyle sakinleştirici bir video klip havasında başlayan Ramin Matin, sayfiyenin tenhalığından destek alan bir gerilim atmosferi inşa ediyor. Kamerasını yer yer hareketlendirip karakterlerinin peşine takıyor ve onları yakın planlarla görüntülüyor.


Ama olayların dışında kalmaya çalışan gözlemci, serinkanlı tavrını sonuna kadar koruyor. Bu mesafeli tavır, kardeşler arasında neler döndüğünü anlamaya çalışan Kerim’in bulunduğu sahnelerde ironik bir sonuç veriyor. Bu ironi, Lale’nin inceden planladığı bir “savaş stratejisi”ni yürürlüğe koyduğu balıkçıdaki akşam yemeği sahnesinde de kendini gösteriyor. “Kusursuzlar” deyince yıllar sonra dahi akla gelecek bir sahne bu... İki kardeşin yalnızlıklarını ve çaresizliklerini vurgulayan final karesi de çok anlamlı.


Sır finalde açığa çıkıyor

Öykünün klasik sinemada olduğu gibi somut bir yere bağlanmadan, karanlık ve çözümsüz bir noktada sona erdirilmek istendiğini anlasam da “Kusursuzlar”dan tam bir tatmin hissiyle ayrıldığımı söylemem zor. Bu, biraz finalde açığa çıkan sırla, biraz da “Bergman akrabalığı”yla klasik psikolojik gerilim arasındaki kararsızlıkla ilgili... Yine de senaryosu, yönetmenliği ve oyuncularıyla takdiri hak eden bir çalışma.


Yazı: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.