Usta yönetmen Ridley Scott, aksiyondan çok entrikaya ve karakterlere odaklanan bir suç filmine imza atıyor.


Hollywood usulü aksiyon, serüven ve suç filmleri genellikle çarpıcı bir açılışın ardından seyirciyi kestirme yoldan filmin ilk vurucu olayına doğru taşır. Giriş kısa tutulur, dramatik çatışma hemen ortaya çıkar. “Danışman” ise asıl meseleyi ortaya çıkarma konusunda o kadar telaşsız, karakterleri konuşturma konusunda o kadar iştahlı ki, öykü uzun bir süre neredeyse önemli bir gelişme göstermeden ilerliyor. Ama ilk bölümde olup bitenler ya da konuşulanlar önemsiz değil. Karakterleri tanıyor ve entrikanın ilk ipuçlarıyla karşılaşıyoruz. Bir motosikletin yoldan hızla geçip gitmesini gösteren ilk plan ve açık arazide tavşan peşinde koşan leoparlar dahil filmdeki her ayrıntı, her söz bütünün bir parçasını oluşturuyor ve finalde bir yere bağlanıyor.


Cennetini kurmuş iki âşık

Cormac McCarthy’nin romanından uyarlanan 4 Oscar’lı “İhtiyarlara Yer Yok”, bir katili yakalamakta başarısız olan erkekleri anlatan bir filmdi. 80 yaşındaki McCarthy’nin doğrudan beyazperde için kaleme aldığı “Danışman” ise “kötülüğe karşı çaresiz kalan suçluları” anlatıyor. Ana karakterimiz kirli paradan nemalanmış, suça bulaşarak zengin olmuş bir avukat (Michael Fassbender). O ve sevgilisini (Penelope Cruz) beyaz çarşafların altında, cennetlerini kurmuş iki âşık olarak tanıyoruz. Kibirli ve kendine güvenli avukatımız, âşık olduğu kadınla evlenip, daha da zengin olmayı düşündüğü günlerde anlıyor suç dünyasının içinde kendi cennetini yaratmanın kolay olmadığını...


Tekrara düşüyor

McCarthy, “Danışman”da bir anlamda 1940’lı yılların kara filmlerine, çağdaş ve varoluşçu bir hava getirmeyi deniyor. Diyaloglar güzel ve yer yer etkileyici ama her şeyi sözlerle anlatmak konusundaki ısrar bazen rahatsız edici olabiliyor. Tekrara düşülmesi de öyle. Sözgelimi, “Kartele bir kez bulaştın mı, kurtuluşun yoktur” meselesi farklı karakterler tarafından farklı yerlerde ahlak dersi tadında anlatılıyor.


Alternatif bir suç filmi

76 yaşındaki yönetmen Ridley Scott, büyük çoğunluğu yakın planlarla ve açı-karşı açıyla çekilmiş bir filme dahi görsel lezzet katmayı, akıcı ritim kazandırmayı başarıyor. Scott, gereksiz aksiyondan uzak duruyor ve daha çok “oyuncu enstrümanını” kullanmayı tercih ediyor. Michael Fassbender kibirden acıya geçişi ve çaresizliği sade bir biçimde yorumluyor. Javier Bardem’in canlandırdığı Reiner, en başından beri içinde yaşadığı çukuru bilen, sonunun ne olacağını kestiren ilgiye değer bir karakter. Brad Pitt ile Penelope Cruz’un biraz geride kaldığı filmde Cameron Diaz’ın sürekli kendini ifade etmeye çalışan “femme fatale” yorumu ise bana biraz karikatürize geldi. Dublör desteği almış olabileceği, otomobille seviştiği sahne ise antolojilere geçecek cinsten. Sessiz, karizmatik ve daha etkileyici bir “femme-fatale” görmek isteyenlere 1981 yapımı “Body Heat”teki Kathleen Turner’ı tavsiye ederim.


“Danışman”, seyircilerin beklentilerinin aksine ilerlemeyi tercih eden “alternatif bir suç filmi”. Ahlak dersi vermeye çalışan yanlarını törpülerseniz, ilgiye değer öyküsü ve akılda kalıcı karakterleriyle iyi vakit geçirmenizi sağlayabilir.


Yazı: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.