Ergenlik, hayatın şaşırtıcı olduğu kadar inanılmaz da olan dönemlerinden birisi. Yaklaşık 12-24 yaş arasında yaşanan ergenlik, kültürler boyunca hem gençler hem de onlarla ilgilenen yetişkinler açısından büyük bir mücadele dönemi olarak bilinir. Son yıllarda, beyin görüntüleme çalışmaları sonucu elde edilen şaşırtıcı keşifler, ergenlik dönemi boyunca beynin yapısında ve işleyişinde değişimlerin yaşandığını açığa çıkardı. Bu çalışmalar sonucu yapılan çıkarımlar, ergen beynin şaha kalkan hormonlar bağlamında algılanışını bir kenara attı ve çok daha farklı bir hikâyeyi gözler önüne serdi. Ana akımda sıklıkla karşımıza çıkan, ancak pek de doğru olmayan bakış açısı şu: Frontal lobun ön kısmındaki beynin ana kontrol merkezi olan prefrontal korteks, ergenliğin sonuna dek olgunlaşmıyor. Beynin prefrontal korteksinin bu “olgunlaşmamış” hali, “olgun olmayan ergen davranışlarını” açıklamada kullanılıyor. Bu basit hikâye, araştırmalar sonucu elde edilen bulgularla tutarlı sayılmıyor ve önemli bir konuyu da gözden kaçırıyor.


Beyin gelişiminin ergenlik evresini basit bir olgunlaşma süreci olarak görmektense, bireysel ve kolektif hayatlarımızın hayati ve gerekli bir parçası olarak görmek hem daha doğru hem de daha faydalı. Ergenlik, yalnızca atlatılması gereken bir dönem değil; hayatın iyi değerlendirilmesi gereken önemli bir evresi. Bilimsel gelişmeler sonucu elde dilen bu yeni ve önemli mesaj, ergen beyinde oluşan değişimlerin yalnızca olgunlaşma süreci ile ilgili değil, daha ziyade belirli yeni becerilerin ortaya çıkabilmesini sağlayan hayati derecede önemli gelişimsel değişimlerle ilgili olduğunu öne sürüyor. Bu yeni beceriler hem birey hem de türümüz açısından son derece kritik.


Peki hangi yaşta olursak olalım, bu konu bizim için neden önemli?

Önemli; çünkü ergenlik dönemini yalnızca atlatılması, sabırla yaşanması gereken bir dönem olarak gördüğümüz takdirde, ergenliği ideal hale getirmek adına atabileceğimiz önemli adımları kaçırmış oluyoruz. Ergenlik boyunca, genç zihni ve onun deneyimlerini ateşleyen yeni güçleri, yeni olasılıkları ve yeni amaçları yaratan bir takım hayati beyin değişimlerinin yaşandığını biliyoruz. Bu pozitif potansiyel, genelde gözlerden uzakta; ancak onları nasıl bulabileceğimizi ve nasıl geliştirebileceğimizi bilmemiz durumunda açığa çıkarılabilir ve çok daha verimli bir şekilde kullanılabilirler. Hayatın ergenlik döneminden en iyi şekilde yararlanabilmek adına güncel bilimi kullanmayı öğrenebiliriz. Ergen açısından, fizyolojide, hormonlarda, cinsel organlarda ve beynin mimari yapısındaki değişimlerle birlikte bedenin gelişimi de ergenliği değişimin önemli bir süreci olarak görmeye başlamamıza katkıda bulunabilir. Değişim halindeki duygular, ergenler olarak nasıl hissettiğimizi kökten değiştirerek bilgiyi işleme yollarını ve benlik algısını daha da karmaşık hale getiriyor ve hatta kim olduğumuz ve kim olabileceğimiz algısında da önemli gelişimsel değişimler ve geçişler yaratıyor. Kimlik algısı, ergenlik boyunca bu şekilde değişiyor ve evrimleşiyor.



Söylenceler

Ergenlik söz konusu olduğunda, bilimin şu an basitçe ve açıkça doğru olmadığını gösterdiği birkaç efsane var. Ve bunların yanlış olmalarının da ötesinde bu inançlar, hayatı hem ergenler hem de yetişkinler açısından çok daha güç bir hale getirebiliyor. O halde bu efsaneleri hemen burada çökertmek gerek.


Hormonlardaki yükseliş çıldırmanıza sebep olur

Ergenlikle ilgili en güçlü efsanelerden birisi, şaha kalkan hormonların ergenlerde “çıldırma” ya da “aklını kaybetme” sorunlarına sebep olmasıdır. Bu tamamen yanlış. Evet, bu süreçte hormon artışı görülür; ancak ergenlikte neler olacağını belirlemek hormonların işi değildir. Artık ergenlik tecrübelerinin öncelikle beyin gelişimindeki değişimlerin sonucu olduğunu biliyoruz. Bu değişimler hakkında bilgi sahibi olmak hem ergenlikteki sizin hem de hayatınızdaki ergenle siz yetişkinin daha sakin bir dönem geçirmenize yardımcı olacaktır.


Sadece büyümeniz gerekiyor

Söylencelerden bir diğeri de şu: Ergenlik, basit bir olgunlaşma dönemidir ve gençlerin yalnızca “büyümeleri” gerekir. Bu denli sınırlı bir bakış açısıyla, ergenliğin herkesin sabretmesi gereken, bir şekilde atlatması ve mümkün olduğunca az yara ile geçirilmesi gereken bir şey olarak görülmesi oldukça normal. Evet, ergen olmak, son derece kafa karıştırıcı ve dehşete düşürücü olabilir; çünkü birçok şey yeni ve çoğunlukla şiddetli. Ve yetişkinler açısından, ergen hareketleri, şaşırtıcı ve hatta anlamsız görünebilir. Ergenliğin yalnızca sabırla atlatmamız gereken bir şey olduğu düşüncesi oldukça sınırlayıcı. Aksine ergenlerin, bu dönemi yalnızca atlatmaya çalışmaları gerekmiyor; hayatlarının bu önemli dönemleri sayesinde gelişebilme şansları var. Ergenlik etkileri – sınırların test edilmesi, bilinmeyeni ve heyecan verici olanı keşfetme tutkusu – ergenlerin macera ve amaç dolu iyi hayatlar yaşayabilmelerine olanak tanıyacak temel karakter özelliklerinin gelişimi için zemin hazırlıyor.


Bağımsızlık çabası içerisinde olma

Üçüncü bir söylence ise şu: ergenlik esnasında büyümek, yetişkinlere bağımlı olmaktan tam bağımsızlığa geçişi gerektirir. Bağımsızlığa doğru hareket etmek doğal ve gerekli bir adım olsa da ergenlikteki gençler, yetişkinlerle aralarındaki ilişkilerden faydalanmayı sürdürürler. Yetişkinliğe doğru atılan sağlıklı adımlar, karşılıklı bağımlılık üzerindendir; tamamen “her şeyi kendin yap” izolasyonu ile değil. Ergenlerin birer bağlanma figürü olarak ebeveynleri ile aralarındaki bağın doğası değişir; arkadaşların önemi, bu dönemde daha da artar.


Ergenlik döneminin faydaları

Ergenliğin gerekli özellikleri, beyindeki sağlıklı ve doğal değişimler sonucu ortaya çıkar. Beyin hem zihnimizi hem de ilişkilerimizi etkilediğinden, beyin hakkında bilgi sahibi olmak hem bireysel deneyimlerimizde hem de diğer insanlarla aramızdaki sosyal bağlantılarda yardımcımız olur. Ergenlik yıllarında, hatırlama, düşünme, akıl yürütme, odaklanma, karar verme, ilişki kurma becerileri bağlamında değişimler yaşanır. 12 yaşından 24 yaşına dek, hayatımızda hiç olmadığı kadar gelişim ve olgunlaşmaya maruz kalırız. Bu değişimlerin doğasını anlamak, daha pozitif ve daha üretici bir hayat macerası yaratmamıza yardımcı olur.


Ergenlik yıllarındaki beyin değişimleri, zihnimizde dört nitelik için zemin hazırlar: Yenilik arayışı, sosyal katılım, duygusal yoğunlukta artış ve yaratıcı keşif. Beynin ana devresinde, ergenlik dönemini çocukluktan farklı kılan değişimler görülür. Bu değişimlerin her biri, düşünmemizde, hissetmemizde, etkileşime girmemizde ve karar verme becerilerimizde yaşanan önemli geçişlerin yaratılmasında gereklidir.


Yenilik arayışı

Yenilik arayışı, yeni bir şeyler deneme ve hayatı dolu dolu yaşamaya dair iç motivasyonu yaratan ergen beynindeki ödül elde etme dürtüsünün yükselişinden kaynaklanır.


Dezavantaj: Heyecana fazlasıyla vurgu yapan, ancak riskleri önemsiz gösteren aksiyon, heyecan ve risk arayışı, tehlikeli davranışlarla ve yaralanmalarla sonuçlanabilir.


Avantaj: Değişime açık olmak ve tutkulu bir şekilde yaşamak, hayata dair bir tür büyülenmeye ve bir şeyleri hayata geçirmenin yeni yollarını tasarlamaya dair güçlü bir dürtüye dönüşür.


Sosyal katılım

Sosyal katılım, akran bağlılığını güçlendirir ve yeni arkadaşlıklar yaratır.


Dezavantaj: Yetişkinlerden izole bir durumda olan ve yalnızca diğer ergenlerle çevrilmiş olan gençlerde riskli davranış riski çok daha yüksektir.


Avantaj: Sosyal bağlantı arzusu, destekleyici ilişkilerin yaratılmasına etken olur – ki hayat boyu sıhhatin, uzun ömrün ve mutluluğun bilimsel açıdan bilinen en doğru öngöstergesi bu ilişkilerdir.


Duygusal yoğunlukta artış

Duygusal yoğunlukta artış, hayata zengin bir canlılık katar.


Dezavantaj: Yoğun duygu durumu, zaman zaman her şeyin önüne geçip dürtüselliğe, aksiliğe ve gereksiz tepkiselliğe sebep olabilir.


Avantaj: Duygusal yoğunlukla yaşanan bir hayat, enerji ile ve bu gezende hayatta olduğumuz için coşku ve haz veren hayati bir dürtü ile doldurulabilir.


Yaratıcı keşif

Ergenlikteki bir gencin yeni kavramsal algısı ve soyut düşünme becerisi, problemlere norm dışı stratejilerle yaklaşarak, yeni fikirler yaratarak ve yenilikler ortaya koyarak statükoyu sorgulamasına izin verir.


Dezavantaj: Ergenlik yıllarında hayatın anlamının peşine düşmek, kimlik karmaşasına, akran baskısına hassasiyete ve yön ve hedef eksikliğine yol açabilir.


Avantaj: Eğer zihin dünyayı farkındalık çerçevesinde yeni bir bakış açısı ile algılamaya ve düşünmeye başlarsa, zaman zaman yetişkin hayatını işgal eden tekdüzelik hissini minimize edebilir ve bunun yerine “sıradanın olağan dışı olması” deneyimi geliştirilebilir. Dolu dolu bir hayat için hiç de fena bir strateji değil.


Kaynak


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.