Picasso’nun kadınları, âşıkları, ayrılıkları en az resimleri kadar konuşulur. Kimi ona muhteşem bir âşık, kimisi kadın düşmanı ve tacizci olarak bakıyor. Şu sıralar sosyal medyada bu konu kaynıyor. Bu tartışmaları alevleyense Hollywood dünyasındaki taciz skandallarını ortaya çıkaran ve bir harekete dönüşen #MeToo oldu. Picasso tacizci mi, değil mi? Kendisine sormak için artık çok geç ancak Pablo Picasso’nun yetişkin yıllarını Genius (Deha) belgesel dizisi için canlandıran Antonio Banderas’a soruldu: “Adil olmak gerek. İnsanları yapmadıkları şeylerle suçlayamayız...” Çekimlerin büyük bölümünün gerçekleştiği Budapeşte’de bir grup gazeteciyle bir araya gelen Banderas’ın bu sözleri epey dikkat çekti. Nasıl emin olabilirdi ki? Çekimler başlamadan önce ressamın kızı Maya Widmaier- Picasso ile uzun uzun görüşmüş, hakkında olumlu ve olumsuz yazılan her şeyi okumuş, “Kalp krizinden sonra dinlenirken Picasso’yu araştırmak için çok vaktim oldu. Kendimi bir şeyin uzmanı olarak görmüyorum. Hâlâ bir öğrenciyim, öğrenmeye devam ediyorum” diyor ve devam ediyor: “Picasso hakkında ve farklı görüşlere sahip farklı kişiler tarafından yazılmış eserleri okuyarak bilgi edinebilirsiniz. Şöyle düşünün, şimdi ben babam hakkında bir film yapsam, erkek kardeşim de yapsa ikisi aynı olmayacak. Öyleyse şimdi kimi dinleyip hak verelim? Maya, kadınları terk etme alışkanlığı olan sadakatsiz ama yardımsever bir babadan söz etti. Lee Miller ve Gertrude Stein’la olan saygın ilişkileri de kadın düşmanı olmadığını gösteriyor...”


‘Eleştirdiğimiz şeye dönüşmeyelim’

Banderas’taki belli ki içgüdesel bir adelet duygusu, zira onu Franco diktatörlüğü ve polis olan babasının öğütleri çok etkilemiş. Bundan da sıklıkla söz ediyor: “1960’da Franco’nun İspanya’sında doğdum. Yani doğduğumda çoktan suçluydum. O zamanlar insanlar masum olduğunu kanıtlayana kadar suçluydu. Bu nedenle biri hakkında bir fikre kapıldığımda çok dikkatli olmalıyım. Gerçeklere ihtiyacım var.” Ancak o, kimi zaman gerçeklere bile ihtiyatlı yaklaşmayı tercih ediyor: “#MeToo hareketini tamamen onaylıyorum. Ancak aynı zamanda çok özen göstermek gerek ki eleştirdiğimiz şeye dönüşmeyelim. Çünkü bu çok kolay.” Guardian’dan bir muhabir dayanamayıp malum konuyu açıyor, Frida filminde yönetmen Harvey Weinstein tarafından lezbiyen seks sahnesine zorlandığını iddia eden Salma Hayek’ten şüphe etmediğini hatırlatıyor. Yanlış anlaşıldığını anlayıp tok bir sesle cevap veriyor Banderas: “Picasso hakkında konuşanların kötü, onun iyi olduğunu söylemiyorum. Aynı hikâyeyi başka kişilerden dinlemediğinizde ortaya çıkana dikkat etmek gerektiğini söylüyorum. Neyin adil olduğunu tespit etmeye çalışırken de adil olmalısınız.” Picasso’yu kayırıyor gibi görününce küçük bir düzeltme yapıyor aktör: “Pablo Picasso güzellemesi yapmıyoruz. Hayatında olan her şeyi yansıtıyoruz, buna kimi zaman kadınlara yaptığı acımasız davranışlar da dahil.”


‘Bu aydınlık güneşi gizleyemezlerdi’

Banderas, Picasso’ya benzemek için saçlarını ve kaşlarını kazıttı, özel bir peruk ve kaş taktı. Makyaj 4 saat sürdüğünden 5 ay boyunca neredeyse her sabah 04.00’te sete gidip makyaja oturdu. Yine de geçirdiği kalp krizinden sonra bu büyük proje onu çok heyecanlandırmış ve her şeye rağmen kabul etmiş; “Çok yorgunum ama yorulmak benim zaten doğal halim” diyor. Budapeşte’ye ressamın son yıllarını geçirdiği villasının temsili inşa edildi. Sette kocaman çadırlarda, Picasso’nun çocukluğundan ölümüne kadarki tüm kostümleri özenle hazırlanmış. Bu kadar hummalı çalışma da belli ki Banderas’ın iştahını kabartmış. Bir de aynı kasabada doğmaları: “Picasso, doğduğum yerden iki blok ötede doğmuş. Hatırlıyorum, bir gün annemle okula giderken bir evin önünde durduk ve bana ‘Picasso burada doğdu’ dedi. Onun resimlerini ilk gördüğümde 7-8 yaşlarımdaydım. Beni o günden bu yana etkileyen şey hâlâ aynı: Farklı tarzlarda sahip olduğu yetenek. Yetenekli birçok ressam var: Henri Matisse, Georges Braque, Juan Gris... Ama hiçbiri bu kadar çok farklı stili başarıyla yapma kapasitesine sahip değildi. Ve ben kasabamda doğmuş bir insanı keşfetme şansına gerçekten sahip oldum.” Banderas’ın ünlü ressamı kendisine idol seçme nedenini ise “Franco’nun İspanya’sında, özellikle de Malaga’da uluslararası kahramanlarımız yoktu. Fakat Picasso’nun fark edilmesini engellemek zordu. Komünist partideki gerçekleri gizleyebilirlerdi, ancak bu kadar güçlü bir şekilde yayılan bu aydınlık güneşi gizleyemezlerdi” sözleriyle açıkladı.


'İşte benim hayatım'

“Kalp krizinden sonra sigarayı bıraktım. Daha çok spor yapıyorum. Doktorun verdiği ilaçları alıyorum. Çalışmayı biraz daha azaltmak istemiştim ama bir türlü karar veremedim. Hayatı kaçırdım... Bazen durup dinlenmem gerekiyor ama 2 gün sonra kendime geliyorum. Yaptığım şey bu, işte benim hayatım. Ölü gibi yaşamak istemiyorum. Yaşıyorum işte, ölünce de bitecek...”


Haber: Ece Ulusum

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.