Üç gün

Hallac-ı Mansur en büyük Müslüman mistiklerden biriydi ve hayatının büyük bölümünü Irak’ta geçirdi. İnsanın, Allah’ın dünya üzerindeki tecellisi olduğunu söylemişti, ancak zamanında resmen tanınan çalışmaları bazı ufak çelişkiler içeriyordu. Sonuçta dine küfretmekle suçlandı ve ölüme mahkum edildi. İdam edileceği gün bir öğrencisi ona şöyle sordu: “Ustam, sevgi nedir?” “Bugün, yarın ve yarından sonraki gün başıma gelen her şeye çok iyi bak” diye cevap verdi Hallac-ı Mansur. “İşte sevgi budur.” Hallac-ı Mansur o gün öldürüldü. Ertesi gün kalbi yakıldı. Üçüncü gün külleri savruldu ve Hallac-ı Mansur’un kalbi asla birleştirilemedi.


Tao ve sevgi

Taocular, zamanın başlangıcında Ruh ile Madde’nin ölümcül bir savaş yaptığını anlatır. Sonuçta zaferi Ruh kazanır ve Madde sonsuza dek yeryüzünün içinde yaşamaya mahkûm olur. Ancak bu daha gerçekleşemeden Madde’nin kafası gök kubbeye çarpar ve yıldızlarla dolu gökyüzünü paramparça eder. Tanrıça Niuka, üzerinde ateşten zırhıyla ihtişamlı bir şekilde denizden çıkar. Gökkuşağının renklerini bir kazanda kaynatarak yıldızları tekrar gökyüzüne dantel gibi örecektir. Ancak yeryüzüne düşen parçaları toplarken iki küçük parçayı bir türlü bulamaz, bu yüzden de gök kubbe tamamlanamaz. İşte sevginin kökü buradan gelir: O iki ruhun her biri kayıp olan diğer yarısını bulabilmek için sürekli yeryüzünde dolaşır durur. Birbirlerini bulduklarında birleşerek gökyüzünde eksik olan parçayı oluşturacaklardır ve tüm evren bu çift için ancak o zaman anlam kazanacaktır.


Sevginin ölçüsü

“Tıpkı senin sevdiğin gibi sevebilir miyim diye hep merak ettim” dedi öğrencisi Hindu üstadına. “Sevgiden öte bir şey yoktur” dedi üstadı. “Dünyanın dönmesini, gökyüzünde yıldızların parlamasını o sağlar.” “Bunu biliyorum. Ama benim içimdeki sevginin yeterince büyük olup olmadığını nasıl bileceğim?” “Duygularına teslim mi oluyorsun yoksa onlardan kaçıyor musun, bunu bilmeye çalış. Ama bu tip sorular sorma, çünkü sevginin büyüğü küçüğü olmaz; sevgi sadece sevgidir ve onu, bir yolun uzunluğunu ölçer gibi ölçemezsin. Sevgiye bir boyut kazandırmak istersen sevgiyi değil sadece onun bir yansımasını görürsün, tıpkı ayın göl üzerindeki yansıması gibi, upuzun görünen ama üzerinde yürünemeyen bir yola benzeyen yansıması.”


Yansıma

Aşağıdaki paragraf Emily Bronte tarafından, ünlü romanı “Uğultulu Tepeler”de yazılmıştır ve romanın ana kahramanının iki erkek için duyduğu sevgiyi tarif eder: “Tatlı gençlik aşkı, dünyanın gelgitleri beni sürüklerken seni unuttuysam beni affet; başka arzular, başka umutlar etrafımı çevirmişti, gizli kapaklı olan ama sana haksızlık etmeyen umutlar!” “Her şey yok olsaydı ve bir tek o kalsaydı da ben var olmaya devam ederdim. Her şey yerli yerinde kalsa ve bir tek o yok olsaydı, bütün kainat tümüyle bana yabancı bir yer olurdu.”



(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.