Kendinizi her an bir sanal mezarlıkta bulabilirsiniz. Vefat için standart bir üzüntü ifadesi, Twitter’a giriş, vefat edenin adı soyadı, yanına iki nokta üst üste ve aç parantez ile işlem tamam. O kişinin gerçekten ölüp ölmediği bile önemsiz! Ciguli sapasağlam ayakta ama sanal mezarlığı 3 kez boyladı, yalan çıktı. Toplamda 9 karakter ediyordu onun vefatı: “Ciguli :(“ Bitti, gitti.


Binnaz parçasıyla bir dönemin en çok dile dolanan müzisyeni Ciguli, uzun süredir ortalarda yoktu. Sahi, neler yapıyor? Aradım, telefonun ucunda Ciguli. Bulgaristan’da, Haskova’daki evlerinde, fondaki ses eşi Ayten’e ait. Hepinize selamları varmış.


Ciguli’nin asıl adı Ahmet. Kimse Ahmet’i bilmiyor gerçi, bazen eşi “Ahmet” diye çağırırmış ama o da Ciguli dermiş genelde... “Bana Ciguli diye seslenildi mi dünyanın en mutlu insanı oluyorum” diyor. Ciguli, akordiyonu çok kıvrak çaldığından ötürü takılmış, bir Lada otomobil modelinden gelen bir lakap. Hal hatır faslını geçtikten sonra, uzun uzun sitem ediyor Ciguli. “Benden neden kurtulmak istiyorlar? İsyan ediyorum. Hayranlarım da çok üzüldü, ben de. Beni arayıp ağlıyorlar, ben de dayanamıyorum ağlıyorum. Ne yaptım insanlara da beni hemen mezara koyuyorlar? Ama her yerde sevilen bir adammışım, sağ olsunlar yani. Türk halkı beni unutmuyor. Ben de hastayım Türk halkına yani” derken kahkahayı patlatıyor.


Oğulları Ferdi ve İbrahim

Ciguli 55 yaşında. Seyahatlere çıkıyor, turnelere gidiyor, geçimini de düğün ve eğlencelerde akordeon çalarak sağlıyor. Oğulları Ferdi ve İbrahim, 2 gelin, onlardan 6 torun, eşi ve kendisi derken 12 boğaz Ciguli’ye bakıyor. Oğullarının adını “Türkiye’nin büyük sesleri” dediği insanlardan alıp koymuş; bundan İbrahim Tatlıses ve Ferdi Tayfur’un da haberi var. “Onların hastasıyım. İçimde hepsi var. Ben Orhan Baba’yım, İbrahim’im, Ferdi’yim... Bir çocuğum daha olsa Kibariye’nin ismini verirdim. Bir oğlum daha olsaydı da Orhan” diye anlatıyor. Konuşurken fonda sanki bir suflörü var. “Kim o” diye soruyorum, eşi Ayten’miş. Gözümün önüne dominant Binnaz geliyor. Tek parçalık şöhretini borçlu olduğu... “Benziyor mu Ayten Hanım Binnaz’a?” Yok, benzemiyormuş. “Ayten onun gibi iri değil” diye gülüyor. Gülüşü de şarkıları gibi. Sonra cevabını bilmediğim bir soru soruyor: “Neden benden hep Binnaz şarkısını istiyorlar? Yalnız Binnaz değilim. Her tür müzik yapıyorum. Yunanca, Bulgarca, Hintçe, Çingenece, Balkan müziği...” Klipte Ciguli’yle oynayan Binnaz da gerçek Binnaz da vefat edeli çok olmuş.


“Akordeonun ustasıyım!”

Dünyada akordeonu en iyi çalanın kendisi olduğunu anlatıyor. Bir tek bu konuda tevazu göstermeyecek gibi. Ama yine biraz dertli: “Bir fırsat verilmiyor ki akordeonumu göstereyim televizyonlarda. Bu işin ustasıyım. Bir zamanlar Türkiye’yi Hollanda’da akordeonumla temsil ettim ve dünya birincisi oldum.” Türkiye’de kendisini öne çıkarmadıklarını söylese de “Farketmez, yine de Türk halkını çok özlüyorum” diyor. “Biz de özlüyoruz, özlediklerimizi de böyle ayda bir öldürüyoruz, ar tık buralar böyle” diyorum. Yine gülüyor. Çok acayip.


“65’e kadar yaşarım...”

Güleryüzü aileden miras. Rahmetli babası hamal, annesi süpürgeciymiş. Konfeksiyon atölyesinde yerleri süpürür, temizlermiş. Fakir bir hayat ama hep gülmüşler, Allah’a şükür ederek bugünlere geldiğini anlatıyor. “Parada gözüm yok, insanlık olsun yeter be” diyor. “Kaç yaşına kadar yaşamayı hayal ediyorsunuz” diyorum. Cevaba hazır mısınız? “65!” 10 sene daha bu dünyada durup gitmek olur mu, bu kadar torun torba? “Yeter, 65’ten sonra müzik durur, ben de dururum, o yaştan sonra akordeon çalamam, o olmazsa ben de olmam!” Allah gecinden versin...


Haber: Elif Key

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.