“Türkler göçebe bir toplumdur...”


Hep bu cümleyle büyüdü bizim jenerasyon. Hep göçebelikten gelen bir yere tutunma duygusu anlatıldı bize. Bir yerde duramayıp devam etme isteğiyle başarılamayan devamlılıkları dinledik. "Nerelere varacaktı bu göç?" içten içe bunu düşündük.



Ve biz de kök salabilir miyiz bulunduğumuz yerlere bilemedik...




Evet, başlangıçta öyleydik, ama bence artık pek göçecek gücümüz kalmamış. Çünkü artık ESARET içinde yaşıyoruz. Esiriz hepimiz, kımıldayamıyoruz… Hepimizi bir mülk esareti sarmış.



Doğuyoruz, okuyoruz, iş sahibi oluyoruz ve önce bir ev almak derdine düşüyoruz... Eğer imkan varsa iki, üç... Bu böyle gidiyor. Aldığımız mülk çok önemli bizim için. Senelerin emeği var üstünde. Onu süslüyoruz süslüyoruz... Her imkânda birkaç parça daha ilave ederek hep devam ediyoruz süslemeye. "Daha daha daha" diyor sanki içimizdeki ses... Ve ömrümüz geçiyor... Evimizi bırakıp köşeye kadar bile gidemez hale geliyoruz. Aklımız hep orada.



Evimiz bizi esir almış farkında bile değiliz. Şöyle bir etrafınıza bakın:


  • Oturduğum yerden pek memnunum şimdi oralara taşınamam...
  • Zaten burada bakkal bile tanıdık...
  • Bu yolları biliyorum şimdi bilmediğim yerlere gitmek...
  • Koltukları yeni aldık, dur şimdi...
  • Evi aldık nereye gidiyoruz...
  • Ev eskidi ama pek alıştım ne yapayım...
  • Perdeleri yeni değiştirdim...
  • Dekorasyonu yeni yaptırdım bir müddet daha buradayım...


Hep duyduğumuz sözler değil mi?



Hep bir mazeretimiz var yeni bir şey yapmamak için. Evimizi, koltuğumuzu, perdemizi... Bırakıp da bir yerlere gidemiyoruz farkında mısınız?



Tabii ki bu mülk merakı hayat garantimizin olmamasından, devlet politikalarımızın geleceğimizi aydınlatmamasından besleniyor. Hele şimdiki yönetimin "ev al " dayatması insanları daha da bu esaretin içine sürüklüyor.



Bütün mesele bunun farkında olmak veya farkına varabilmek... Dünyada ne kadar çok görmek istediğiniz yer, tanımak istediğiniz medeniyet var düşündünüz mü?



Evinizde oturup, mobilyalarınızı veya aksesuarlarınızı çoğaltmak yerine güzel seyahatlerde ruhunuzu yeniliklere açmaya ne dersiniz?


“Türkler göçebe bir toplumdur...”


Hep bu cümleyle büyüdü bizim jenerasyon. Hep göçebelikten gelen bir yere tutunma duygusu anlatıldı bize. Bir yerde duramayıp devam etme isteğiyle başarılamayan devamlılıkları dinledik. "Nerelere varacaktı bu göç?" içten içe bunu düşündük.


Ve bizde kök salabilir miyiz bulunduğumuz yerlere bilemedik...




Evet, başlangıçta öyleydik, ama bence artık pek göçecek gücümüz kalmamış. Çünkü artık ESARET içinde yaşıyoruz. Esiriz hepimiz, kımıldayamıyoruz… Hepimizi bir mülk esareti sarmış.



Doğuyoruz, okuyoruz, iş sahibi oluyoruz ve önce bir ev almak derdine düşüyoruz... Eğer imkan varsa iki, üç... Bu böyle gidiyor. Aldığımız mülk çok önemli bizim için. Senelerin emeği var üstünde. Onu süslüyoruz süslüyoruz... Her imkânda birkaç parça daha ilave ederek hep devam ediyoruz süslemeye. "Daha daha daha" diyor sanki içimizdeki ses... Ve ömrümüz geçiyor... Evimizi bırakıp köşeye kadar bile gidemez hale geliyoruz. Aklımız hep orada.



Evimiz bizi esir almış farkında bile değiliz. Şöyle bir etrafınıza bakın:



- Oturduğum yerden pek memnunum şimdi oralara taşınamam...


- Zaten burada bakkal bile tanıdık...


- Bu yolları biliyorum şimdi bilmediğim yerlere gitmek...


- koltukları yeni aldık, dur şimdi...


- Evi aldık nereye gidiyoruz...


- Ev eskidi ama pek alıştım ne yapayım...


- Perdeleri yeni değiştirdim...


- Dekorasyonu yeni yaptırdım bir müddet daha buradayım...



Hep duyduğumuz sözler değil mi?



Hep bir mazeretimiz var yeni bir şey yapmamak için. Evimizi, koltuğumuzu, perdemizi... Bırakıp da bir yerlere gidemiyoruz farkında mısınız?



Tabii ki bu mülk merakı hayat garantimizin olmamasından, devlet politikalarımızın geleceğimizi aydınlatmamasından besleniyor. Hele şimdiki yönetimin "ev al " dayatması insanları daha da bu esaretin içine sürüklüyor.



Bütün mesele bunun farkında olmak veya farkına varabilmek... Dünyada ne kadar çok görmek istediğiniz yer, tanımak istediğiniz medeniyet var düşündünüz mü?



Evinizde oturup, mobilyalarınızı veya aksesuarlarınızı çoğaltmak yerine güzel seyahatlerde ruhunuzu yeniliklere açmaya ne dersiniz?


Y. Mimar Bahar Doğu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.