“Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2020 yılı sonuçları açıklandı. Türkiye nüfusunun %90’dan fazlasını temsil eden kadın-erkek, 18 yaş üzeri kişilerle Ocak ve Şubat aylarında gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre kadının toplumdaki en büyük sorunu yine “şiddet” oldu.


Türkiye’de kadın algısına yönelik veriler ortaya koyan araştırma kapsamında, katılımcılar arasındaki kadınların %68’i, erkeklerin %63’ü, kadınların en büyük sorununun şiddet olduğunu ifade etti. Şiddetin boşanma sebebi olabileceği ile ilgili görüşte de artış görüldü. Kadına yönelik şiddetin kabul edilemez bir faktör olarak görülmesi ve eğitim düzeyi arttıkça şiddete yönelik toleransın azalması da dikkat çekti.


Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından bu yıl altıncısı gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2020 yılı sonuçları, 10 Mart Salı günü Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mary LouO’Neil ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu’nun katılımıyla düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. İşte dikkat çeken sonuçlardan bazıları;


Evlenilecek kişiyi aile büyükleri seçiyor

Evlilik kararı, aile içindeki güç dağılımının önemli bir göstergesi olarak vurgulanıyor ve çiftin ne kadar eşitlikçi olduğuna dair ipuçları veriyor. Çoğunluk halen aile büyüklerinin veya akrabaların, yakın çevrenin tanıştırması ile veya zaten yakın çevreden tanıdığı biriyle evleniyor. Eğitim düzeyi arttıkça, kendi sosyal ortamlarından eş bulma oranı artıyor. Bu da evlilik ve aile kurmanın gittikçe daha fazla oranda bireysel kararlara bağlı olmaya başladığını gösteriyor.


Çocuğuyla hiç ilgilenmeyen babalar

Çocuklarının bakımına katkıda bulunan genç babaların arttığı görülürken, 25-35 yaş grubundaki babaların yarısının, 36-50 yaş grubundaki babaların ise %42’sinin çocuklarıyla “hiç” ilgilenmemesi dikkat çekiyor. İlk-orta düzeyde eğitim sahibi babaların %47’si, yüksekokul ve üstü eğitimde olan babaların %59’u çocuğuyla hiç ilgilenmiyor. Çocuk bakımına dair en çok yapılan şey ise “Beraber gezme”, sonrasında ise “Oyun oynama”. Uyutma, yemek yedirme, yıkama ve alt değiştirme gibi bakım işleri ise alt sıralarda geliyor. Aile bakım sorumluluklarına bakıldığında, evin dışındaki işleri erkeğin, içindeki işleri ise kadının üstlendiği kabaca söylenebiliyor. Ancak ev dışı işleri dahi düzenli yapan erkek oranı %70. Bu da aslına evin dışındaki alışveriş gibi işlerin kadınlar tarafından da büyük oranda üstlenildiğini gösteriyor. Bu konunun eğitim düzeyine bağlı olarak değiştiği görülüyor. “Çalışma” konusuna da ev dışında bir konu olarak bakıldığında aslında ev içinde yapılan işlerin çalışma sayılmayışı ortaya çıkıyor. Yaşa veya eğitime göre farklı şekillerde bakıldığında bile en çok katılım gösteren erkeklerin oranı %50’de kalıyor.


Eğitim düzeyi yükseldikçe, daha fazla ilgilenmeyi isteyen babaların oranı artıyor. %30’dan fazla baba, imkan olması halinde bu konuda istekli. Bu da doğumdan itibaren çocuk bakımının eşler arasında paylaşılması konusunu akla getiriyor. Doğumdan itibaren çocuk bakımı sadece kadının işi olarak görüldüğünde, babalık dolayısıyla ücretsiz izin almaya ve çocuk bakımını üstlenmeye istekli erkekler bile çalışma yaşamında buna yer bulamıyor. Bu bilinç ve isteklilikte olan erkeklerin desteklenmesi, kadınların ise çalışma yaşamına daha çabuk geri dönebilmesi için kreş gibi imkanların artması gereği ortaya çıkıyor. Bu noktada, çocuğun aslında eşit bakıma ihtiyaç duyduğu hatırlatılıyor ve İsveç’te babalık izninin mecburi olması örnek veriliyor.



Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması 2020 sonuçları ile önceki yıllardaki sonuçlar karşılaştırıldığında, annelerin çocuk bakımında babaların katılımına yönelik talebinde belirgin bir artış görülmüyor. Yüksek eğitimli babalar, yaptığı bakımı yeterli görüyor. Öte yandan kadınlarda eğitim düzeyi arttıkça, eşinin ve genel olarak babaların çocuk bakımına daha fazla katılması gerektiğini düşünüyor.



Erkek çocuklardan “çalışkanlık” bekleniyor

Türkiye’de kadınlardan ne beklendiği, erkeklerden ne beklendiği konusuna bakmaya yönelik bir vurgu yapılıyor. Çocuklardan beklenti genel olarak dürüst olması, sorumluluk ve hoşgörü sahibi olması yönündeyken, erkek çocuklardan “çalışkan olma” beklentisi %14 oranında dikkat çekiyor. Kızlardan beklenti ise %3 seviyesinde kalıyor. Bu sonuçla birlikte, bireyselliğe yönelik bir değer olan çalışkanlığın, erkeğin dışarıda çalışması ve kariyerinde ilerlemesi yönünde beklentiye daha uygun olduğu zihniyetinden kaynaklanabileceği akla geliyor.



Güven duygusu yeteri kadar karşılanmıyor

İlişkilerde güven konusunda; akraba ve arkadaşlara duyulan güvene oranla, polis ve asker gibi resmi birimlere ve akademisyenlere duyulan güven daha fazla. Yakın çevreye dair duyulmasına ihtiyaç olan güven duygusunun azlığı dikkat çekiyor.



"Kadına şiddet" konusu

Tutumlar incelendiğinde, katılımcılar kadınların en büyük sorununun şiddet olduğunu belirtiyor. Kadınların %68’i, erkeklerin %63’ü, kadınların en büyük sorununu şiddet olarak görüyor. Şiddetin boşanma sebebi olabileceği ile ilgili görüşte de artış görülüyor. Kadına yönelik şiddet, kabul edilemez bir faktör olarak görülüyor ve eğitim düzeyi arttıkça şiddete tolerans azalıyor.


Kadınlar sokakta güvende hissetmiyor

Toplumsal cinsiyet algısında, özellikle genç yaştaki erkeklerde artış görülse de sokakta yani günlük hayatta halen eşitlik hissedilmiyor. 18 yaş altı kız çocuklarının akşam 19-20:00 saatleri sonrası tek başına sokakta olması hem kadınlar (yüzde 34) hem erkekler (yüzde 32) tarafından güvenli bulunmuyor. Yetişkin kadınların saat 21.00-22.00 sonrası tek başına sokakta olmasını güvenli bulmayan kadınların oranı %32 iken, erkeklerde bu oran %25 olarak görülüyor.



Kadınlar iş yaşamından çekilmek zorunda kalıyor

Araştırma kadınların iş yaşamında karşılaştığı zorlukları da ortaya koyuyor. Ankete katılan kadınların %46’sı bugüne dek hiç çalışmadığını beyan ediyor. Çalışmayı bırakan kadınların %44’ü aile izni veya bakım sorumluluklarına destek verilmemesi, %13’ü ise işten atılma veya güvenli çalışma ortamı sağlanmaması sebebiyle işi bıraktıklarını belirtiyorlar.



Kadınların yarısından fazlasının banka hesabı bulunmuyor

Ekonomik şiddete karşı dayanıklılık sağlayan bir faktör olarak banka hesabı ve kredi kartı sahipliği de araştırmada bakılan unsurlardan biri. Banka hesabı olmayan kadının ekonomik olarak da hareket kabiliyeti olmaması vurgulanıyor. Kadınların %54’ünün banka hesabı, %33’ünün ise kredi kartı bulunmuyor.


Ev içi emeğin ücretlendirilmemesi, nüfusun %49’luk kısmını oluşturan ev kadınlarının emeğinden ücret karşılığı olmadan faydanıldığı hatırlatıyor. Bu noktada kadın ve erkeğin, çocuğun ve çocuk bakımı konularının aslında her sistemde olduğu vurgulanıyor. Araştırmacılar, çocuğa hem annenin hem de babanın bakması yönünde bir anlayış ve sistemin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Ev içinde de ev dışında da olsa her türlü üretimin değerli olduğu vurgulanıyor.


Araştırma sonuçlarına göre erkekler de kadınların çalışmasının olumlu etkileri konusunda kadınlarla hemfikir. Annenin çalışması, çocuk açısından sorun olarak görülmüyor. Annesi çalışan çocukların daha özgüvenli olduğuna ve kendi ayakları üzerinde durabildiğine inananlar geçtiğimiz yıllara göre artmış durumda. Bu oran kadınlarda %63, erkekler de ise %50 olarak görülüyor.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.