"Toksik” terimi, genellikle sağlıklı olan bir alışkanlığın ya da davranışın aşırıya kaçması ve bu nedenle zararlı hale gelmesi durumu için kullanılır. Yani, normalde faydalı olan bir eylemin aşırı hale gelerek, yarardan çok zarar vermeye başlamasıdır. Örneğin, bir yakınınıza yardım etmek ya da pozitif olmak, sağlıklı ve iyi alışkanlıklar olabilir. Ancak, yardım etmek, sürekli olarak insanları memnun etme çabasına dönüşürse ya da gülümsemek, gerçek duygularınızı gizlemeye yol açarsa, bu davranışlar toksik hale gelebilir.


Toksik üretkenlik durumunda sağlıksız alışkanlıklar; iş, kişisel gelişim ya da başarıyı kişisel ihtiyaçlarımızın önünde tutmaya devam ettiğimizde ortaya çıkar. Toksik alışkanlıklara bazı örnekler şunlar olabilir:


• Sosyal etkinlikleri, iş ya da kişisel gelişim için reddetmek.


• Gün boyunca yemek yemeyi unutmak (ya da istememek).


• Yeterince iş yapmadığınız için suçluluk duymak.


• Düzenli olarak fazla mesai yapmak.


• Etkinliklerde ya da aktivitelerde bunalmış hissetmek.


Bize genellikle eylemleri sağlıklı ya da toksik olarak düşünmek kolay gelir. Ancak, üretkenlik gibi bir ikili düşünce sistemi, yanıltıcıdır. Üretkenlik konusunda sağlıklı ya da toksik diye bir şey yoktur, bunun yerine üretkenlik bir spektrumda yer alır. İşten sonra arkadaşlarla dışarı çıkmak, üretken olmak anlamına gelir ve bu, zaman kaybı değildir. Yapılacak işleri tamamlamak ve kültürel olarak dayatılan hedeflere uymamak başarısızlık değil, özgürlük anlamına gelir. Aslında, bunların arasında bir yerde olmak; büyümek, iyi bir noktada olmak ve kendimize ve başkalarına şefkat gösterme konusunda en fazla esnekliğe sahip olduğumuz yerdir.


Ancak, spektrumun toksik ucuna doğru ilerlerken, genel sağlığımız üzerinde olumsuz bir etki hissetmeye başlarız. Bu etki iki şekilde olabilir. Toksik üretkenlik alışkanlıkları, üretken olma arzusunun sağlıklı bir şekilde uyumak, düzenli olarak, sağlıklı yemek yemek veya sosyal ilişkiler için zaman ayırmak gibi önceliklerimizi gölgede bırakması nedeniyle fiziksel sağlığımızı olumsuz etkiler. Spektrumun daha uç noktasında kalmak, duygusal seviyede de bize zarar verebilir; kendimize güvensizlik duygusuna, başkalarıyla kıyaslama yapmaya, utanma ve suçluluk duygularının artmasına yol açabilir. Bu alışkanlıklar, düşük özdeğer ve ait olma eksikliği duygularını güçlendirir. En uç noktada ise tükenmişlik yaşanabilir; aşırı ve uzun süreli stresin sonucunda derin bir duygusal, fiziksel ve zihinsel tükenmişlik hali.


Maalesef, bu duyguları bir hedefe ulaşma ya da bir şeyi başarmanın peşinde koşarken fark etmek çok kolay değildir. Duygusal sıkıntıyı daha fazla göz ardı ettikçe, bu sıkıntılar ilişkilerimizde sinirlilik ve sabırsızlık, bedenimizde belirsiz ağrılar ve yorgunluk, zihnimizde ise kötümserlik olarak kendini göstermeye başlar. Hatta toksik üretkenliğe “takılı” kalabiliriz; burada kendi düşüncelerimiz ve davranışlarımız, daha fazla negatif düşünce ve davranışları körükler, bizi daha da toksik hale getiren, kısır bir döngüye sokar. Aksi yönü belirten şu durum hakkında da bilgi almak isteyebilirsiniz: Toksik pozitiflik nedir?



Toksik üretkenlikte sıkışıp kaldığınızı nasıl anlarsınız?

David Foster Wallace’ın 2005’te Kenyon College’da yaptığı konuşmasında (sonradan “This Is Water” adıyla yayımlanan bir makale) iki genç balığın bir gölette yüzerken yaşadıkları hikayeyi anlatır. Yaşlı bir balık yanlarından geçerken “Su nasıl, çocuklar?” diye sorar. Yaşlı balık uzaklaştıktan sonra, iki genç balık birbirlerine bakıp “Su ne yahu?” derler.


Wallace’ın hikayesi, çevremizde olduğunda bir şeyin farkına varmanın zor olduğuna dikkat çeker. Biz, “koşturma kültürü” ya da “patron enerjisi” gibi toksik üretkenliği yücelten mesajlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz; bu mesajlar, onların sağlıklı ya da sağlıksız olan taraflarını fark etmeyi zorlaştırıyor.


Kendini objektif bir şekilde gözlemlemek, bunun yanı sıra toksik düşünce ve davranışların farkına varmak; toksik üretkenlik döngüsünü kırmak ve kendini iyileştirmeye başlamak için en önemli adımlardan biridir. Aslında, öz farkındalık, herhangi bir davranışı değiştirmek için ilk temel adımdır. Kendinize şu soruyu sorun: Üretkenlik spektrumunda nerede duruyorsunuz? Düşünce ve davranışlarınız normal üretken eylemlerle mi sınıflandırılabilir, yoksa fazla zararlı hale mi gelmiş durumda? Aşağıda, bazı danışanların toksik üretkenlik zihniyetlerini yansıtan en yaygın düşünceleri ya da söyledikleri bazı ifadeler bulunmaktadır. Bunları gözden geçirin ve benzer bir şey söylediğinizi veya düşündüğünüzü fark edip etmediğinizi sorgulayın:


• “Bu projeyi de üstlenirim. Gerçekten, hiç sorun değil.”


• “Sen devam et—öğle yemeğini sonra yerim.”


• “Yarın tatile çıkıyorum ama iş e-postalarıma erişimim olacak, o yüzden bir şey olursa bana ulaşmaktan çekinme.”


• “Bunu bitirdikten sonra daha iyi uyurum.”


• “Eğer gerçekten arkadaşım olsalardı, hafta içi akşamları neden buluşamayacağımı anlarlardı.”


• “Bu görevi devredemem! Kimse bunu benim kadar mükemmel yapamaz.”


Toksik üretkenlik düşünce ve alışkanlıklarınızın daha fazla farkına vardığınızda, neyi yaptığınızı değil, yaptığınız şeyin nedenini sorgulamaya başlayabilirsiniz. Böylece üretkenlik hakkındaki düşüncelerinizi ve bunların düşünce ve davranışlarınızı nasıl etkilediğini inceleyebilirsiniz. Bu bilgiyi, etrafınızı saran tüm “suyu” nihayet görmek için kullanabilirsiniz.



Referanslar: Israa Nasir, “Learning to Recognize—and Heal from—Toxic Productivity”, https://goop.com/wellness/mindfulness/toxic-productivity/





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.