3 yıl önce İstanbul Moda Haftası’ndaki defileyle adını duyurdu. “Dolmuş” ve “Sünnet” gibi farklı koleksiyonlarıyla bir anda gündem oldu Niyazi Erdoğan. Hatice Gökçe’den sonra sadece erkekler için çalışan ikinci tasarımcı. Geçen sezondan beri İnci için erkek ayakkabı koleksiyonu da hazırlıyor. Modayı yakından takip eden erkekler bu aralar Niyazi Erdoğan’dan ayakkabı giyebildikleri için pek mutlu...


Türkiye’de erkekler için ayakkabı tasarlayan ilk moda tasarımcısısınız. Erkekler için tasarım yapmak zor, bir de üstüne ayakkabı...

Ayakkabı çok keyifli. Erkeğin de en önemli aksesuvarı. Ne yaparsan yap dost başa, düşman ayağa bakıyor. Girdiğin bir ortamda eğer ayakkabın tozluysa notun kırılıyor.


Ayakkabılar koleksiyonlarınızın devamı mı?

Niyazi Erdoğan bir tasarımcı markası olarak her sezon bir hikâye anlatıyor; ayakkabı da bunun bir parçası. Şimdi vitrine çıkan ayakkabılar, kış koleksiyonum olan Atilla’nın devamı. Güçlü savaşçı kış erkeğinin yansıması... Savaş sırasında kendini rahat hissetmeli ve ayakkabıları giydiği takım elbiseye uygun olmalı. Kalın lastik tabanlılar ama üstleri çok şık. Metal aksesuvarları savaşçı ruhu yansıtıyor, kalkanı simgeliyor.


Giyen kendini Atilla gibi mi hissedecek?




Atilla koleksiyonunun çıkış noktası, Hun İmparatoru Attila’nın Orta Asya’dan gelip Avrupa’nın etnik kökeni değiştiren ilk büyük akımları gerçekleştirmesi. Bir süre Romalıların esaretinde kalmış ama sonra yeniden savaşmaya gelmiş. Oradan çıkan bir adam Avrupa’da ortalığı karıştırmış, benim de niyetim o. Bizden çıkan bir adam sesini yükseltsin. Zira hepimizin içinde o savaşçı ruh var.


Sizin de tasarımlarınızla Avrupa’yı karıştırmak gibi bir niyetiniz var mı?

Zaten niyetimiz o. Türk tasarımcı olarak ortalığı karıştırmak. Burada çok ciddi değerler var. “Nelerden ilham alıyorsun” diye soruyorlar, almamam için hiçbir sebep yok ki? Burada hikaye çok. Osmanlısı ayrı Selçuklusu ayrı.


Mimarsınız aynı zamanda, tarihe meraklısınız...




Mimarım ama kötü yola düştüm. (Gülüyor...) Bundan sonra daha çok mimari detay olacak koleksiyonlarımda. Sünnet koleksiyonumda da vardı aslında arnuvo detaylar, son koleksiyonda da çok var. Mimarlık çok sınırlı bir alan, erkek giyimi gibi. Erkek giyiminde sınırlı alanda öyle bir takla attırmalısın ki farklılık yaratabilesin. Kadın gibi bir fiyonkla çözemiyorsun.


Farklılık tamam da, satılabilir de olmalı... Buna bakıyor musunuz?




Elbette, zaten o tasarımlarımın bir parçası çünkü endüstriden geliyorum. Aynı zamanda Zara grubu gibi büyük firmalara ihracat yapan bir firmanın ortağıyım. Onlarla satılabilir olmalı mantığıyla çalıştığım için ister istemez öyle düşünüyorum. En büyük kriterim çok beğenilmesi ve iyi satması.


8 sezondur koleksiyon hazırlıyorsunuz. Sizce erkek giyiminde son yıllarda ne değişti?




Çok fazla bir değişim göstermiyor erkek giyimi. Bazı şeyler değişmeyecek, değişmesin de zaten, istemiyorum. Gelenekçi bir tarafım da var. Kadın kadın gibi, erkek erkek gibi olsun. Kadına topuklu ayakkabıyı çok yakıştırıyorum; her zaman etek giysin, uzun saçlı olsun. Çünkü işin doğasında o var. Doğasını bozduğunuz zaman başka bir şey oluyor. Androjenler mesela, normalmiş gibi gösterilen bir illüzyon aslında. Ben hoşnut değilim. Renkli giyinebilir ama erkek kollayan sarıp sarmalayandır.


Aysun Öz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.