Her kesimden insanı kucaklayan tavrıyla Jacinda Arden, 15 Mart’ta Yeni Zelanda’da gerçekleşen ve 50 kişinin ölümüne neden olan saldırı sonrası dikkatleri üzerine çekti.


Jacinda Ardern kimdir?

Jacinda Kate Laurell Ardern, Yeni Zelanda’da 2017 yılında yapılan seçimlerde başbakan seçildi. 26 Temmuz 1980’de Hamilton, Yeni Zelanda’da doğdu. Mormon Kilisesi’ne bağlı bir ailede büyüyen Ardern, kilisenin kısıtlayıcı tavrını, özellikle eşcinsellik karşıtı görüşlerini onaylamadığı için bu inancı reddetti. Henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi’ne katıldı ve hayatı boyunca aktif olarak siyasetin içinde yer aldı. Üniversite eğitimini Waikato Üniversitesi’nde iletişim, politika ve halkla ilişkiler üzerine tamamladıktan sonra, danışmanlık ve siyaset araştırmaları alanlarında tecrübe kazanacağı işlerle uğraştı. 17 yaşından beri üyesi olduğu İşçi Partisi’nin gençlik yapılanması içinde dikkat çeken bir figürdü.


Daha sorna Londra’ya yerleşen Jacinda Ardern, burada dönemin İngiltere başbakanı Tony Blair’in politik danışmanlık ekibinde yer aldı. 2008 yılında Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği’nin başkanı seçildi ve Ürdün, İsrail, Cezayir ve Çin gibi ülkelerde faaliyetlerde bulundu.


Jacinda Arden aynı yıl, İşçi Partisi’nden parlamento üyesi olarak meclisteki yerini aldı. Bir önceki seçimlerde partiye verilen desteğin %24’lere düşmesi sebebiyle istifa eden parti başkanı Andrew Little’ın yerine seçilen Ardern, partinin oy oranını %37’ye çıkardı. 2017 yılında İşçi Partisi’nin başına geçtikten yedi hafta sonra yapılan genel seçimlerde başbakan seçildi. Partilerin tek başına hükümet kuramadığı seçimlerden sonra Ardern, ‘Önce Yeni Zelanda Partisi’ ile anlaşarak, Yeşiller Partisi’nin de desteğiyle koalisyon hükümetini kurdu. Seçimler sürecinde genç siyasetçinin günde 17 saat kadar çalıştığı biliniyor.


Rekorların ve ilklerin başbakanı

Dünyadaki 40 yaş altı olup devlet liderliği görevini yürüten yalnızca 12 kişi var, Jacinda Ardern de bunlardan biri. Aynı zamanda 40 yaş altındaki tek kadın başbakan. Jacinda Ardern, 2012 yılında tanıştığı sevgilisi Clarke Gayford ve ‘First Cat’ olarak sosyal medya fenomeni haline gelen -ve daha sonra bir trafik kazasında kaybettiği- kedisi Paddles ile yaşıyordu. Ocak 2018’de ilk çocuğuna hamile olduğunu duyuran Ardern, hamileyken görev yapan ilk Yeni Zelanda başbakanı oldu. Aynı zamanda, 1990’da doğum yapan eski Pakistan Başbakanı Benazir Bhutto’dan sonra, görev başındayken doğum yapan ilk kadın başbakan olarak da tarihe geçti. Dünyadaki dikkat çeken genç siyasetçiler arasında kendini gösteren Ardern, müzik festivallerinde DJ’lik yaparken çekilmiş fotoğrafları görüldüğünde siyasi olarak içi boş olmakla eleştirilmişti ancak başbakan olduğu günden itibaren tavrı, faaliyetleri ve söylemleri asla boş çıkmadı.



Bir başbakan terör saldırısı sonrası ne yapar?

15 Mart 2019’da Christchurch kentinde 50 kişinin öldüğü terör saldırıları sonrasında Jacinda Arden, Müslüman cemaate başsağlığı dilemekte hiç gecikmedi ve olayın ardından hemen her gün, barış ve birliktelik mesajları vermekten geri durmadı. Yeni Zelanda’da en üst düzey bağımsız soruşturmaları yürüten kurum olan Kraliyet Komisyonu, olayın hemen ardından kapsamlı bir rapor hazırlamaya başladı. Sosyal medya kullanımı ve yarı otomatik silahlara erişim de dâhil olmak üzere pek çok detayın incelendiği raporda aslında ‘neyi yanlış veya eksik yaptık?’ sorusu araştırılıyor ve ilerleyen zamanda benzer terör saldırılarının önlenebilmesi için yöntemler araştırılıyor. Olayın ardından Yeni Zelanda’da yarı otomatik silahların tamamen yasaklanması için çalışmalar başlatıldı.


BBC’ye verdiği röportajda Ardern, olayı duyduktan sonra verdiği tepkiyi şöyle anlatıyor: “Dünyadaki hiçbir liderin kendisini böyle bir ana gerçekten de hazırlayabileceğini zannetmiyorum. Üstelik ben özellikle huzurlu ve kapsayıcı bir ulusun, 200'den fazla etnik grubun yaşadığı, 160 dilin konuşulduğu bir ülkenin başbakanıyım. Biz gelenleri hoş karşılayan bir ülke olmakla övünürüz. Aslında bu teröriste tam olarak böyle olduğumuz için bu terör eylemi için bizi seçti. Dolayısıyla ilk tepki şoke olmak oldu. Bu toplumda böylesi bir şey nasıl olabilirdi?”

Dünya bizim evimiz

Jacinda Ardern’in en dikkat çeken söylemlerinden biri de, iyiliği ve eşitliği yalnızca kendi ülkesi için değil, tüm dünya için hayal ediyor olması ve bu hayalini temellendirmesi: “Benim çağrım küresel bir çağrı. Evet, bu kişi Avustralya vatandaşı olabilir ama bu, Yeni Zelanda'da çoğunluğunun kabul etmeyeceği, Yeni Zelandalıların büyük bir çoğunluğu tarafından reddedilecek bir ideolojinin var olmadığı anlamına gelmiyor. Ama yine de bunun var olduğu yerde kökünü kazıma ve beslenebileceği bir ortamın bir daha asla yaratılmamasını sağlama sorumluluğumuz var. Ancak bu konuda küresel bir çağrı yapıyorum. Yeni Zelanda'nın başına gelen şey, başka bir yerde büyüyen bir kişinin başka bir yerde öğrendiği ideolojiyle gelip bize karşı şiddet kullanmasıdır. Dolayısıyla küresel anlamda güvenli, hoşgörülü ve kapsayıcı bir dünyaya sahip olmak istiyorsak, sınırlarla düşünmemeliyiz. Bu konuda görmek istediğimiz liderlik bu.”


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.