Yaşamımızı etkiliyen en güçlü duygu, aşk... Fakat bizi bu denli etkileyen aşka dair çıkmazlar, Adem’le Havva’dan bu yana zihinleri bulandırıyor. Aşkın anlaşılmazlarının başındaysa birbirimize bu kadar ihtiyaç duyarken neden birbirimizi anlayamadığımız ve neden kıskandığımız geliyor.





Kıskançlık


Kıskançlığın insanın doğasında mı olduğu, yoksa sonradan öğrenilen sosyo-kültürel bir kavram mı olduğu hala tartışılıyor. Kıskançlığınızın aşkınızın göstergesi olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.


Kıskançlığın kötü etkilerinin önüne nasıl geçebileceğiniz ya da hangi duygularla ortaya çıktığı da başka bir merak konusu. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aylin Sezer kıskançlık konusunda aklınıza takılan soruları aydınlatıyor.





İnsan doğasında mı var? Evrim teorisine göre, döllenme kadın vücudunun içinde gerçekleştiği için anne çocuğun kendisinden olduğundan emin, oysa baba bundan hiçbir zaman yüzde 100 emin olamaz. Kadının onu cinsel anlamda aldatması, erkeğin ileride çocuğun sorumluluğunu üstlenirken soyunu devam ettirememesi anlamına gelir. Kadının böyle bir sorunu olmamakla birlikte eşinin olanaklarına ve desteğine ihtiyaç duyar. Evrimsel teoriye göre bu nedenle eşin başka bir kadına aşık olup zaman ve olanaklarını ona yönlendirmesi kadın için bir tehlike.





Sosyo-kültürel yaklaşıma göre ise kıskançlık, sosyal ve kültürel bir olgu. Yaşadıkça, içinde bulunduğunuz toplumun yarattığı ilişki kurallarına göre kıskanmayı öğrenirsiniz. Anne ve babanızın ilişkisi sizin karşı cinsle ilişkinizde bir model olur. Onların sevgi, saygı, sadakat, kıskançlık tanımlarını öğrenerek büyüdüğünüzde ilişkinizde bu tanımlara uygun davranırsınız.






Kıskançlık aşkınızın göstergesi değil


Aşk, aşırı sevgi ve bağlılık duygusu. Özellikle ilişkinizin başında yaşadığınız bu duygu zamanla, ilişki olgunlaştıkça yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan sevgi, güven ve sadakate bırakır.

Sahip olduğunuz bu değerli şeyi kaybetmekten endişe duymanız beklenen bir durum. Bu sebeple, birbirinizi gerçekten seviyorsanız aranızda bir miktar kıskançlık olması doğal, fakat sahiplenme duygusunun aşkla alakası yok. Kıskanç kişiler sevilmeye aşırı ihtiyaç duyar. Yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygusuyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.





Özgüven eksikliği ve yetersizlik


Kıskançlık içerisinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularını barındırır. Özgüven zayıfladığı zaman kendinizi yetersiz, değersiz hissetmeye başlarsınız. Sevgiyi hak etmediğinizi ve kaybedeceğinizi düşünürsünüz. Bu endişe de kıskançlık duygusuna neden olur. Aşırı kıskanç kişi, eşini devamlı kontrol eder, onun yaşantısını sınırlar ve üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür. Oysa sadakat tehditle değil sevgiyle sağlanır. Kıskançlık sonucu sergilenen takip etme, baskı altında tutma gibi tutumlar eşinizi sizden daha da uzaklaştırır.





Kadın ve erkekte kıskançlığın göstergesi farklı


Sadakat kıskançlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri. Eşlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması çoğu ilişkiyi derinden etkiler. Her iki cinste de kıskançlık görülse de, sizin ve eşinizin kıskançlık bakımından farklılıklar gösterdiği bilinir. Yapılan araştırmalar kadınların duygusal bir aldatma karşısında daha çok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskançlık yaşadığını gösteriyor.






Zarar verici kıskançlıktan korunma yolları


Geçmiş yaşantınızın yaralarını içinizde taşıyor olabilirsiniz ve süren ilişkinizde bu yaraları iyileştirmeye çalışabilirsiniz. Önemli olan, bu yaraları tanımak ve bugünkü ilişkinize taşımamak. Karşılıklı güven için iletişiminizin açık olması önemli. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmanız gerekiyor. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmanız ve karşılıklı konuşmanız önemli.





Kim daha kıskanç


Eşiniz mi siz mi? Kadınlar ve erkekler arasında kıskaçlık derecesi bakımından bir fark aramak anlamlı olmasa da, kıskançlık, tepkileri değişir. Sizin, görece daha yapıcı davranıp alttan alarak, kendi hak ve isteklerinizden vazgeçtiğiniz, eşinizin ise tehdit ve kaba kuvvetle kıskançlıklarıyla baş etmeye çalıştığı görebilirsiniz.





Tehlike çanları çalıyor!


Eşinizin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşinizi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak gibi davranışlardan birkaçını kendinizde görüyorsanız tehlike çanları çalıyor demektir. Bu belirtilerin hepsi aşırı kıskançlık yaşadığınızı gösterir ve tedavi edilmeniz gereken davranış bozukluğuna yol açar.





Nasıl tedavi edilir?


Tedavide amaç, sizin kıskançlık duygularınızın altında yatan duygu ve düşüncelere ulaşmak.

Kıskançlık hissettiğiniz anlardaki düşüncelerinizi incelemeniz ve kıskançlıktan önce gelen duygularınızı fark etmeniz istenir. Sevilmeye değer bir insan olduğunuz vurgulanmalı, değersizlik hislerinizin altında yatan araştırılmalı. Bu noktada önemli olan, hem sizin geçmişten getirdiğiniz olumsuz algı ve ihtiyaçları belirlemek, hem de bu olumsuz duygularla baş etmeniz için daha sağlıklı yollar bulmanıza yardım etmek.





''Birbirinizi gerçekten seviyorsanız aranızda bir miktar kıskançlık olması doğal, fakat eşinizi kendinize ait bir nesne gibi görmeyin.''




İlişkiler


İki farklı cinsiyetten insanın birbirini anlaması, tanıması ve ilişki kurması zor fakat bir taraftan da mutluluk verici bir duygu. Kişilerin birbirlerini tamamen tanıması ve bir kere tanıdıklarını düşündükten sonra bir daha hiçbir değişiklik olmayacağını düşünmeleri hiç de gerçekçi değil. Eşlerin birbirini tanıması, ömür boyu sürecek ve hiç bitmeyecek bir süreç. Bu süreci daha iyi anlamanız için Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aslıhan Kurt sizlere yardımcı oluyor.





''Ne umdum ne buldum''


Başlangıçtaki kişiyle şu anki kişi arasında dünyalar kadar fark var ya da seni hiç tanıyamamışım tarzındaki sıkça işitilen sözler, ilişkiniz için bir tehlikeyi değil, aksine gayet doğal bir gerçeği yansıtır. Bu durumu aşağı doğru ve yana doğru giden iki süreçle açıklamak işi kolaylaştırır.




1. Eşinizi tanıdıkça mutlaka daha aşağıda ya da daha içeride, hiç bilmediğiniz başka bir özelliğinin bulunduğunu keşfedersiniz. Bu doğal bir şey, bir suç değil, hele eşinizin suçu hiç değil. Şöyle ki, kişiliğin özelliklerini üst üste geçmiş soğan kabukları olarak düşünmekte fayda var.




En dışta, herkesin bildiği ve görebildiği özellikler, içerilere doğru sadece yakınların bildiği özellikler ve daha içerilerdeyse sadece kişinin kendisinin bildiği veya kendisinin bile farkında olmadığı özellikler. O yüzden insanları tanıdıkça onların daha bilmediğiniz, tanımadığınız iç içe geçmiş bir sürü özelliği olduğunu fark eder, ve sanki onu hiç tanıyamamışsınız gibi hissedersiniz.




2. Zaman içerisinde insan her gün biraz daha değişir. Yıllar, yaşananlar ve değişen psikolojik gelişim dönemleri insanları değiştirir. Bu yüzden insanları tanıdığınızı düşündüğünüz zaman, o çoktan bir miktar değişmiş olacak. Bu durum, sağlıksız bir değişim değil, aksine gerekli ve kaçınılmaz bir süreç.





Eşinizle uyumsuz musunuz?


Eşler arası uyumu bir dans etme aktivitesine benzetebilirsiniz. Buna göre, uyum iki türlü olabilir. Ya çift olarak kenarda oturup hiç hareket etmeyeceksiniz ve böylelikle çok uyumlu olacaksınız. Ya da piste ineceksiniz ve birbirinizin hareketlerine uyumlu hareketler üretmeye çalışacaksınız. Aynı hayatın kendisi gibi.




Hayat enerjidir, dinamizmdir, harekettir ve eylemdir. O yüzden kenarda hiç hareketsiz durarak uyumlu olmayı tavsiye etmiyoruz. Emin olun bir süre sonra birbirinizden sıkılır, sonra da birlikteliğinizin bütün büyüsü yok olur ve giderek birbirinizi görmek bile istemeyebilirsiniz. Bunun yerine piste inip dans etmek çok daha eğlenceli, çok daha yaratıcı ve çok daha geliştirici olacak. Uyumlu dansta birbirinin hareketlerini tamamıyla bilip tahmin etmek mümkün değil. Yani birbirini tamamıyla tanımak. Bunun yerine diğerinizin hareketlerini sürekli izlemeli, onun hareketlerindeki değişimleri fark etmeli ve ona en uygun olacak hareketi bulmalısınız. Tabii ki öbür tekiniz de aynı şekilde.




Uyumlu çiftler hayat denen eşli dansta spontan bir şekilde güzel figürler üretirler, aynı bir tangoda olduğu gibi. Ve birlikte dans etmekten çok keyif alırlar, çok eğlenirler ve birbirlerine sıkı sıkıya bağlanırlar. İşte gerçek uyum, dans çiftinin dansları gibi değişken, yaratıcı, dinamik ve sürekli birbirine dikkat gerektiren aktif bir süreç. Çaba harcayacaksınız, emek vereceksiniz, terleyeceksiniz ve çok eğleneceksiniz!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.