Pandemi nedeniyle herkesin gözdesi olan karavan kampçılığı, bir kadının kendi kendine özgürlüğünü ilan ettiği bir sembol haline gelebiliyor. 62 yaşındaki Elsa Hanım, geçen mart ayında sahibi olduğu karavanında; yanına, bazen annesini bazen oğlunu bazen de kızını alarak, özgürce seyahatlere çıkıyor.
Karavan onun için genç kızlığından bu yana büyük bir tutkuymış. Yıllarca hep karavanları incelemiş, boş vakitlerinde sürekli karavan ve kampçılık videoları izlemiş. Küçüklüğünden beri doğaya, bitkilere ve hayvanlara yakın olmak, doğada olup, doğayı tüm canlıları ile paylaşmak ona sonsuz bir mutluluk vermiş. Doğaya yakın olmanın verdiği mutluluğu, sık sık ailesi ve arkadaşlarıyla piknik yaparak gidermeye çalışmış. Ancak çocukları büyüyene ve iş sahibi olana kadar, maddi yükümlülükleri nedeniyle karavan sevdasına kavuşamamış. “Hayat koşuşturması içinde, hep aile fertlerimin problemlerini çözmeye, isteklerini yerine getirmeye çalıştım, kendimden başka herkesin isteklerini hep ön sıraya aldım ve hiçbir zaman sıra kendi istediklerime gelmedi ve bir gün hayatın elimden kayıp gittiğini, bu hayalimi gerçekleştirmek için son demde olduğumu hissettim, artık 62 yaşındaydım” diyor.
“Hissiyat olarak hissetmediğim ama kulağımla duyduğumda irkildiğim bir yaştaydım; kaç sene daha karavan kullanabilirim, diye kendi kendime sordum, hatta bir ara vazgeçtim de. Ve sonra kendime ‘Bugün vazgeçersen bu hayalini gerçekleştirmek için zaman çok geç olacak, ya şimdi ya da hiçbir zaman’ dedim ve önüme de istediğim karavan çıkınca düşünmeden satın aldım” diye anlatıyor, çekme karavanını satın alırken aklındaki düşünceleri.
Elsa Grigoriadis’in kızı Sandra Tomaidis, “Annemin bu heyecanlı yolculuğunda ona eşlik ettiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum” diyor.
"Kendim için de yaşamak istiyorum"
1959 İstanbul doğumlu Elsa Grigoriadis, TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü mezunu. Londra’da bir yıllık Yönetici Asistanlığı eğitimi de aldığından, üniversite sonrası Biyolog olarak değil de Yönetici Asistanı olarak çalışmayı tercih etmiş. 31 yıldır Ankara’daki Yunanistan Büyükelçiliğinde çalışıyor. 36 yaşında Sandra ve 31 yaşında Nicholas olmak üzere bir kızı ve bir oğlu var. “Bu güne kadar çocuklarıma odaklı bir hayat yaşadım, onların istekleri önceliklerim oldu, şu an onlar için yapmam gerekenleri yapmış olmanın huzuru ile ve tanrı sıhhat verirse artık kendim için de yaşamak istiyorum” diyor.
‘62 yıldır kurduğu bir ihtimali gerçekleştiren’ kadın
Elsa Hanım, kızı Sandra Tomaidis’in ifadesiyle ‘her zaman sınırlarının ötesinde yaşayan, hayatta tek başına çetin mücadelelere giren bir kadın” olmuş. Sandra, “O, ben kendimi bildim bileli tüm hedeflerine deli gibi gece gündüz demeden çalışarak ulaşmaya çalışan, her hayalin eğer gerçekten istenirse ulaşılabildiği gerçeğine önce kendi hayat felsefesi edinmiş, sonra bizi inandırmış sıra dışı bir insandır. Ben ve kardeşimi tek başına yetiştirmiştir” diyor. Sandra’ya göre annesi, “62 yıldır kurduğu bir ihtimali” gerçekleştirmiş.
Elsa Hanım, satın aldığı karavan 750 kg üstü olduğundan ve henüz sürücü belgesini BE tipine yükseltmeye fırsat bulamadığından karavanını, 35 yıllık karavancı ve Türkiye Kamp Karavan Derneği Genel Sekreteri olan lise arkadaşı Togan Batur Gürbüzer ile birlikte almaya gitmiş, ruhsat işlemlerini tamamladıktan sonra evinin park yerine koymuş. Karavanı satın aldığı Mart ayından ilk kampı yaptıkları Mayıs ayının 20’sine kadar geçen sürede, karavana eklemek istediği ekstra donanımları ekletmiş ve direksiyon sınavına girerek B tipi olan sürücü belgesini BE tipine yükseltmiş.
Tüm bu hazırlıkların ardından Elsa Hanım, kızıyla birlikte 750 km’lik yola arkasında 1000 kg’lık bir ağırlıkla çıkmadan önce, hem karavanı daha iyi tanımak hem de daha kısa bir yolda kullanmayı denemek için; oğlu, ondan daha savaşçı 82 yaşındaki annesi ve minik köpekleri Bella ile birlikte iki günlüğüne Ankara’dan Kapadokya’ya gitmiş. “Oğlum ve ben, Ankara’ya nispeten yakın olan bu destinasyona yapmış olduğumuz seyahat sırasında hem karavanın sağı solu nasıl çalışıyor öğrenmeye çalıştık hem de az da olsa karavanı kullanma fırsatım oldu (sokağa çıkma yasağına kalmamak için aracı daha hızlı kullanabildiği için oğlum kullandı). Kapadokya’dan döndüğümüzün ertesi günü de kızımla 750 km’lik Datça yolculuğumuz başladı” diyor.
Barselona’dan Atina’ya, Simi Adası’ndan Kos Adası’na, Kalymos Adası’dan Bodrum’a, Marmaris’e, hep anne-kız ikisi birlikte bisikletleriyle gezmiş.
Anne-kızın bisiklet aşkı
Altı yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra ailesiyle daha çok vakit geçirmek isteğiyle 2015’te Ankara’ya dönen ve dört yıldır Ankara’da yabancı bir misyonun Göç Birimi’nde çalışan Elsa Hanımı’ın kızı Sandra, şimdiye kadar annesiyle sayamadığı kadar çok yolculuğa çıkmış. İkisinin de ortak zevki bisiklet sürmek olduğu için, genelde, bisiklet sürebilecekleri rotaları seçmişler. Birçok Yunan adasına sırtlarında çanta, ellerinde bisikletler ile gitmişler. “İnsanların süslenip püslenerek gittikleri en güzel gün batımlarına biz hep son anda, bisikletlerimizin üstünde, nefes nefese yetiştik. Barselona’dan Atina’ya, Simi Adası’ndan Kos Adası’na, Kalymos Adası’dan Bodrum’a, Marmaris’e, biz hep ikimiz, bisikletlerimizle gezdik” diyor.
Sandra’nın anne-kız yolda olmak duygusu hakkında anlattıkları ise insanın içini ısıtıyor: “Biz annemle her zaman çok yakın anne-kız ilişkisi içinde olmuşuzdur. Benim, hayattaki en yakın arkadaşım annemdir. Son derece sosyal, dışadönük bir karaktere sahip olmama rağmen, yıllık izinlerimi çoğunlukla annemle geçirmeyi tercih ettim. Çünkü dürüst olmak gerekirse ben, her zaman, en çok onunla eğlendim. En unutulmaz seyahat anılarımın içinde hep annem vardır. Annemin maceraperest ve özgür ruhu, bizim bütün yolculuklarımızı sıradışı kılmıştır. İkimiz de doğa tutkunuyuz. İki seçenek arasında kaldığımızda hep en doğalını, tabiata yakın olanını seçeriz. Bu sene, hayatımıza, annemin yıllardır hayalini kurduğu karavanı katarak, bambaşka maceralara yelken açtık.”
“Bir bilinmeze yol almanın kelime karşılığını deneyimliyorduk”
Anne-kız, Ankara-Datça arasındaki karavanla ilk yolculuklarına biraz tedirgin ancak tarifsiz bir heyecanla başlamışlar. Sandra, ‘iki kadın tek başına’ çıktıkları, dokuz günlük karavan günlerini şöyle anlatıyor: “Bir bilinmeze yol almanın kelime karşılığını deneyimliyorduk. İki kadın, arkamızda 1000 kilogram yükle uzun bir yola çıkıyorduk. Gideceğimiz mesafeyi, arkamızda bu denli yükle, bir günde tamamlamamız imkansızdı. Güvenli bir benzin istasyonunda geceleyebileceğimizi önceden konuşmuştuk, ancak belirledigimiz bir yer yoktu ve bu ikimiz için de heyecanlı bir deneyim olacaktı. Günün sonunda, annemin araba kullanmaktan yorulduğu yerde, Dinar’da bir benzinciye girdik. Konaklamak istediğimizi söyleyip, karavanımızı benzin istasyonunun kenarına park ettik. Bir karavanı park etmek ve güvenlik önlemlerini almak bile aslında başlı başına zorlu bir iş. Bir aksilik olmaması için hem özenle adım adım yapılması gerekiyor, hem de fazlasıyla güç gerektiriyor. Herşeyi halletiğimize kanaat getirdiğimizde yataklarımıza yerleştik. Dürüst olmak gerekirse ben, o gece uyumakta zorlandım. İlk defa bir karavanda kalıyordum ve kaldığımız yer en nihayetinde bir benzin istasyonuydu. Dahası, çevremizdeki çoğu insana göre ‘İki kadın, gece vakti, yanlarında erkek olmadan, bir karavanda, hele ki bir benzin istasyonunda nasıl uyuyabilirdi?..’
Güneş doğduğunda, Datça’ya doğru yolumuza devam ettik. Öğleden sonra, saat 3 civarıında, Marmaris yolunda seyrederken, sol tarafımızda, masmavi denizi gördük ve o an bu yola çıkmakla ne kadar doğru bir karar verdiğimizi düşündüm. Tatilimizde çok güzel arkadaşlıklar, karavanımızla ilgili yeni bilgiler ve deneyimler edindik. En nihayetinde gözümüzün görebileceği en güzel manzaralara yenilerini ekledik ve Ankara’ya geri döndük.”
Elsa Hanım ve kızı Sandra, ‘iki kadın tek başına’ Dinar’da bir benzin istasyonunda mola verip geceyi orada geçirmişler. Otel rahatlığındaki karavanlarında minik Bella ile poz verseler de o gece uyumakta zorlanmışlar.
“Uçsuz bucaksız bir özgürlük”
Sandra, ‘karavan hayatının uçsuz bucaksız bir özgürlük olduğunu’ düşünüyor: Hem de başını alıp gidilen sonsuz bir macera... “En önemlisi bunu en sevdiğin arkadaşınla, annenle yapabilmek, çoğu önyargılı insanın düşüncesinin aksine, ‘iki kadın, tek başına’ başarabilmek ve bundan bu denli bir keyif almak büyük bir mutluluk” diyor.
Kadınların karavan sahibi olmaları ve yola çıkmaları konusunda ise çok içten temennilerde bulunuyor: “İnsanoğlunun sınırları yoktur; zorluklar bize, özellikle kadınlara öğretilmiş ‘meta’lardır. Hayata gelmiş olmanın asıl amacı mutluluğu bulmak değil, onu, zorluklara rağmen mücadele ederek yaratmaktır. Herkesin, kendine iyi gelen ne varsa, onu korkmadan, ertelemeden, zorluklarına rağmen deneyimlemesini kalpten diliyorum.”
Sandra, annesiyle seyahatlarine devam etmeyi planlıyor, şimdilik Türkiye içinde. Ama bir gün, yanlarına kardeşini ve minik köpekleri Bella’yı da alıp karavanla İtalya’ya kadar gitmeyi hayal ediyor. Ayrıca annesiyle birlikte kuracağı web sitesi ve oluşturacağı bloglarla da takipçilerine hitap etmek istiyor.
“İstekliysen hayaller gerçek oluyor”
Elsa Hanım ise sabırsızlıkla yeni yolculuklara çıkmayı bekliyor. Karavanlı yolculuklarının bazısını kızıyla, bazısını oğluyla; bazen yalnız, bazen annesiyle bazen de kız arkadaşlarıyla planlıyor. Karavan yolculuklarını yazacağı günlüğünün okurlarıyla buluşmasını iple çekiyor. Karavan sahibi olup kendisi gibi yollara düşen kadınlara, bıkıp usanmadan hayalleri peşinden koşmalarını öneriyor:
“Her bütçeye göre karavan var, büyüklü, küçüklü, şayet hayallerinde bir karavan sahibi olmak var ise hayallerinin peşinde koşsunlar, geçen yıllar geri gelmiyor, unutulmamalı ki bir hayali gerçekleştirmeyi imkânsız kılan tek bir şey vardır, o da ‘Ya yapamazsam, ya ulaşamazsam’dır. Yollara düşmek isteyen kadınlara; ‘Vazgeçmek istemediğin bir hayalin olduğunda, içgüdülerine güven ve peşinden git. Ama unutma ki, gerçek rüyalar emek ister, sabır ister ve bazen çok detaya inmeni gerektirir. Bunu yapmaya istekli olduğundan emin ol’ demek istiyorum. Şunu bilmeliler ki hayaller gerçek oluyor. Bu olasılık olmasaydı, doğa bizi onlara sahip olmaya teşvik etmezdi.”
Yalnız seyahatin gerçek ödülü
Bu denli azim, çalışma ve başarıya rüya gibi bir ebeveynliği de ekleyerek yaşam yolculuğunda yarım asra ek on yılı geride bırakan Elsa Grigoriadis, yalnız seyahat etmek konusunda da kadınları yüreklendiriyor: “Yalnız seyahat etmek, tahmin ettiğiniz gibi korkutucu olmak zorunda değil, çünkü 60 yaşından sonra yalnız seyahat etmek kolay, güvenli ve her şeyden çok, en çılgın hayallerinizin ötesinde tatmin edici olabilir. Üstelik yalnız seyahatin gerçek ödülü, eve değişmiş bir insan olarak dönme başarısından gelir.”
Elsa Hanım, sözlerini şöyle tamamlıyor: “İlk seyahatinizde üstesinden geldiğiniz korkuları ve engelleri hayal edin; ne büyük bir başarı! Bunu yapabildiğinize göre, kim bilir başka neler yapabilirsiniz...”
Bir gün çekme karavan alacağından emin olarak, birkaç sene önce aracına çeki demiri taktıran Elsa Hanım, “Kadınlar prangalarından kurtulmak için çaba göstermeliler, hayat olduğu şekilde, bize verilen veya bizim bulduğumuz şekilde devam etmek zorunda değil” diyor.
YORUMLAR