İnsanların kendilerini iyi hissetmeleri için hikâyelere ihtiyacı vardır ve bu hikâyeler genellikle mutlu sonla biten hikâyeler değil, bilakis, bitebilecek en mutsuz sonla biten hikâyeler olmalıydı. Çünkü insanlar artık birbirlerinin mutsuzlukları ile mutlu olacak kadar bencil, narsist hale gelmişlerdi. Eskidendi o birinin mutluluğu ile mutlu olma devri. Artık herkes birilerinin mutsuzluğunu kolluyor kendilerini mutlu edebilmek için. Avını bekleyen bir aslan gibi sessiz sessiz bekliyorlar birilerinin kötü duruma düşüp, mutsuz olmasını ve genellikle de bu sessiz bekleyenler insanların "en yakınım" dedikleri oluyor. Hani şu, "Ben senin hep yanındayım, bana senden asla zarar gelmez, sen mutlu olursan bende mutlu olurum" vs. palavralarının sahipleri.


Boşuna dememişler "Düşmanını yakın, dostunu daha yakın tut kendine" diye. Çünkü düşmanın seni nereden vuracağını tam olarak bilemez ama dostun senin en zayıf noktanı, seni nereden yaralarsa daha etkileyici bir acı yaşayacağını bilebilecek tek kişidir. Hatta bazen bazı dostlar vardır ki seni, senden iyi bilirler ve sırf kendilerini mutlu edebilmek uğruna seni zayıf noktandan vurmayı bekleyen o kadar çok dost maskesi takmış insanlar var ki hayatımızda, kimin dost, kimin düşman olduğu anlaşılmıyor. Çünkü artık herkes birbirini üzme derdinde. Vakitlerini artık "Acaba ben onu daha fazla nasıl mutsuz edebilirim?" diye düşünerek harcıyorlar. Bu yüzden kimseye içini açmamalıydı insan. En zayıf noktasını kimsenin eline vermemeliydi. Çünkü gün gelince insanın en zayıf notası, çok büyük bir koz olabilirdi.


Hakan Günday bununla ilgili olarak Kinyas ve Kayra kitabında şu sözü söylemişti: "Dertlerinizi başkalarına anlatmayın. Çoğunun umurunda olmaz, geri kalanı da memnun olur." Ne kadar da doğru söylemiş. Çünkü artık insanlar o kadar dolular, o kadar yorgunlar ki kendi dertleri ile uğraşmaktan başkalarının dertleri ile uğraşmayı istemiyorlar. Uğraşmayıp aksine, başkalarının dertleri ile mutlu oluyorlar. "İyi ki onun derdi benim derdimden daha fazla" diyerek kendilerini tatmin ediyorlar. Halbuki birliktelik duygusu gelişmiş olsaydı tüm insanlarda böyle düşünmek yerine çözüm arayışına girilirdi.


Birinin mutsuzluğu ile mutlu olmayı bırakıp, mutsuzluğa çare aransaydı ve insanlar "Neden hep ben birileri için çabalıyorum? Birileri de benim için çabalasınlar" diye düşünerek karşılık beklentisi içerisine girmemiş olsalardı, belki de şu anda çok farklı bir yerde olabilirdi insanlık. Ama gelin görün ki haberlerde bir ülkede meydana gelen savaş ya da herhangi bir olayda ölen bir çocuk, kadın ya da bir adam görünce "Beni ilgilendirmez, benim ülkemde olmuyor ki, beni ne ilgilendir?" diyecek, böyle düşünecek kadar kararmış kalplerimiz.


Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demeye devam edersek, günün birinde bize dokunmaz zannettiğimiz yılan gelir, bizi de bulur. Kötülüğü, kötü düşünmeyi, bencilliği tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil ama en azından kararmış kalplerimizi biraz olsun renklendirmeyi başarabilirsek, günün birinde kocaman bir gökkuşağı başarabiliriz. Çünkü bu hayat, birilerin mutsuzluğu ile mutlu olunca değil, birilerinin mutluluğunun sebebi olunca daha güzel.



Mert Kaya



Görsel: Leo Hidalgo

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Mutluluk küçük detaylarda gizli sıcak bir kase çorba bile insanı mutlu edebilir ama dedğiniz gibi başkalarının mutluluğunu istemeyen ya sa mutsuzluğuyla sevinenler bunun farkına varamayabilirler bence her insanın mutluluk listesi olmalı mutlu olduğu şeyleri not etmeli herkesin mutlu olmasıdileğiyl
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.