Aysun Kaçtıoğlu, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen markalarında kurumsal hayatında ortasında iken ‘kendini genişletmek ve nefes almak’ için kurumsal yaşama veda etmiş. Sonrasında Gary Douglas ve yardımcısı Dr. Dain Heer tarafından eğitim alan Aysun Kaçtıoğlu, 2015 yılında da Access Türkiye’yi kurmuş. Bengü Kantekin Günal, Aysun Kaçtıoğlu ile bir araya geldi ve konu hakkında merak edilenleri sordu.


İlk seanstan itibaren Access Bars nasıl bir etki bırakıyor?

İlk seansı kocaman, derin bir toz alma gibi düşünebiliriz. Fakat kişi o etkiyi hiç daha önce yaşamadığı için seanstan sonra inanılmaz derecede değişim hissediyor ve o his onu çok etkiliyor. Aslında, etkisini hissettiği kadarla doğru orantılı bir temizlenme olmuyor ama hiç o kadar aydınlanmadığı için böyle hissediyor. Bu kadar etkili olmasının sebebi; holistik değişim; yani hem fiziksel bedeninde, ruhunda ve bilinçaltında kocaman bir arınma gerçekleşiyor buna denge çalışması diyebiliriz. Denge, öyle çok iddialı bir kelime değil gibi durmuyor hayatta ama sağlıklı bir yaşamın en ortasındaki kelime denge zaten. Denge; fiziksel bedendeki enerji noktaları arasındaki denge; ruhla fiziksel beden arasındaki denge; zihinle ruh ve beden arasındaki dengeyi anlatıyor. Bunlar aslında çok derin bir algoritması olan ama çok da oralara bakmadığımız şeyler. Mesela; üniversite bittikten sonra genellikle çok iyi bir kariyer hedefine doğru yola çıkıyoruz. Bu aslında bize öğretilen mi yoksa gerçekten bunu istiyor muyuz, işte burada çok derine bakmıyoruz. Kendi hayatımda da böyle bir durum var; psikoloji okumak isterken İktisat bölümüne yöneldim, 40 yaşından sonra dönüp dolaştım aynı eksene… İnsan ne yapmak istediğine geri dönebiliyorsa çok acayip şeyler oluyor hayatında…


İnsanlar bu noktaya, yani asıl yapmak istediklerine geri dönme noktasına nasıl geliyor sizce?

Zihninle ruhun arasında dengeyi kurmak o yolculuğa çıkabiliyor olmak çok kritik bir şey, bu genellikle gündem gibi değil ama hayat oraya götürüyor. Mesela bir ayrılık yaşanıyor; partner aydınlatıyor. Bazen iş konusunda çok büyük bir düş kırıklığı yaşanıyor o etkili oluyor. Bazen de genel resim; yani şu anda pandemi diye bir resim var. O resmin etkisiyle kendi iç dünyanıza dönüp; "Acaba neyi halledemedim ki pandemi benim için bu kadar derin, korkulu geçiyor?" diye bakıyor insanlar veya "Neleri halletmişim ki pandemi başkalarına göre daha hafif geçiyor?" diye bakılabiliyor bu da bir aydınlanma mesela.


İnsanların yaşadıklarının içinden geçme sürecinde sorması gereken şeyler olduğunu anlıyorum, doğru mu? Neden bunu yaşadım, neyi çözemedim, gibi…

Bu kesin… İnsanlar bazen çok basit bir cümleyle geliyor; "Hayat kalitemi daha yukarı çıkarmak istiyorum" diyor. yani; "stressiz, kaygısız, korkusuz endişesiz olmak istiyorum" diye anlatıyor. İnsanın hayat kalitesini yukarı çıkarmak istemesi çok basit gibi duruyor; ama zaten hikâye bizim için orada başlıyor. Cümle bu kadar basitse niye o zaman kolaylıkla yukarı çıkamıyor? Meditasyonla ya da kendi kendine çalışma yöntemleriyle hayat kalitesi yukarı çıkmıyor da odaklı bir çalışmaya ihtiyaç duyuluyor buna bakmamız lazım. Bir rehber eşliğinde yolculuk isteniyor demek ki aslında bu kadar basit değil. Ama bunların hiçbirisini benim anlamam bir şey ifade etmez. Ben burada otururum; günlerce, haftalarca, aylarca, bazen birkaç sene karşımdakinin bana anlatmasını beklerim. Çünkü insan mekanizması siparişle çalışan mekanizma değil; yani bir danışanla çalışmaya başladığımda ilk seanstan sonra ben zaten onun tüm karakter analizini yapıyorum; sorunun ne olduğunu, her şeyi anlıyorum.



Bunları anlayınca paylaşıyor musunuz karşı tarafla?

Hayır, hiçbir zaman ve burada sabırla onunla benim anladığım şeyleri yavaş yavaş anlamasına rehberlik ederim. Ben bulursam zaten konu çözümlenmiyor; karşımdaki bulursa çözümlenir. "Aslında çok fazla kontrol var hayatımda, bu kontroller nefes aldırtmıyor bunun dışına çıkmak istiyorum" dediği zaman kişi, bu kontrolün altındaki dinamiklere bakmamız gerekiyor. Özgüven sorunu, kendini koruma, hayal kırıklığı yaşamaktan korkma, yani kötü duyguları yaşamak istemiyor kişi. Kendini korumaya çalışıyor. O zaman kişi hayatındaki olayları anlattığı zaman ben de ona kritik sorular soruyorum. O kontrolde, nefes alamadığı zamanda nasıl olaylar olduğunu anlatmasını istiyorum örneğin. Anlatırken zaten yavaş yavaş bilinçaltında aydınlanma başlıyor. Burada yargılamalardan, eleştiriden sonuç çıkmayacağını fark ettirmek ve seçimlerine dair sorumluluk vermek; yani büyük resmi görmesini sağlamak amacım. Korkularımız genellikle bizim başka şeyler ve kişiler üzerinde kontrolü ele alma isteğimizi artırabiliyor.


İnsanların kendi korkularını başkalarına yansıttığını anlaması nasıl mümkün olur? Bir anne çocuğuna, bir yönetici işyerine yapabilir, nasıl fark eder insanlar bunu?

İlk adımda kişinin korkuyu tespit etmesi gerekiyor, ya da varsa geri bildirim buna bakması gerekiyor, sonra bunu algılamasına ve derinliğine bakmasına ihtiyaç var. Bunu kendi başına yapması çok mümkün değil. Kendi kendimize yapacağımız meditasyonlar, çalışmalar, çıkacağımız yolculuk bir noktaya kadar işe yarayabilir; o noktadan sonra birisiyle çalışmak ve derin çalışmalarda bakmak gerekli.






Yargısız olmaktan bahsettiniz ya şimdi o yargısızlık kendine karşı da yargısızlık değil mi?

Yargısızlık kişinin kendinde başlar. Kendime sık sık ‘ne kadar güzel bir kadınım’ diyorum. Bunlar benim için çok doğal şeyler ama etrafımda biri varsa dehşetle bakabiliyor. Ben de sonradan öğrendim söylemeyi, öğrenmeye başladığım zamanlar 10 sene öncesine dayanır; kendimi sevmeye başlamak, kendimi yargılamamak. ‘ İnternettekiler, televizyondaki karakter kadar güzel değilim; neden ince değilim’ gibi cümlelerim vardı. Global kriterler görsellik üzerine işliyor; Partner arayışlarına baktığımızda -çok yeni yavaş yavaş başlamakla beraber- aslında insanlar tamamıyla meslek ve hayattaki olduğu yere göre seçiliyor. Evliliklerde, ilişkide beraber bir hayat kurduğunuz zaman six pack’inin olması kişiyi belki üç ay etkiler. Sonra bakıyorsunuz; ‘ben çok yorgunum’ dediğimiz zaman; ‘boş ver hayatım bugün dışarıdan bir şey söyle keyfine bak’ diyor mu ona bakıyoruz. Yani ilk başlarda ilişkilerde, görsellikle toplum sizi aynada nasıl onaylıyor, ona odaklanıyorsunuz sonra o ilişki derinleştikçe baktığınız konular değişiyor.


Peki, yargıların bizi etkilemesini nasıl durdurabiliriz?

Orada da en kritik olan şey sana söylenen şeyle ilgili hissettiğin etkinin dışına çıkabiliyor olmak. Örnek veriyorum; senin saçın geçen sene kahverengiydi diyelim ve biri dedi ki "Ben bu sarı rengi hiç anlamadım kendi rengin ne güzeldi. "Tabii bu yorum bize iyi gelmedi, hemen o yorumun dışına çıkmalıyız. "Bunu bana söylemekteki tam olarak duygun ne? yani bunu bana söylemek sana ne ifade ediyor?" Bunlar teknik egzersiz gibi. "Yani benim saçımla ilgili renk değişiminin bendeki mutluluğundan çok sendeki etkisine odaklanma sebebin ne? Çünkü bu benle alakalı ya benim saçım onun anlamı ne onu söylersen sorunu anlamaya çalışacağım çünkü öteki türlü ne dediğini anlamıyorum zaten." Böyle olunca konu bitti zaten. Konu aslında onu susturmak, haddini bildirmek de değil; konu anlamasını sağlamak, fark ettirmek. Mesela kilo konusu, korumak ya da korunma ihtiyacına işaret eder genellikle. O ihtiyacın içinden çıkamazsa kişi kilo verme konusunda kolay yol alamaz.


Siz kendi annenizden bahsederken düşündüm, ebeveynler çocuklar için çok etkili, bu bir şans ya da şanssızlık mı?

Ben uzun yıllar annesini babasını yargılayan ve sürekli onlara fatura kesen birisi olarak oradaki bilgiyi anlatayım. Bugün geldiğim yerde onların da kaynakları olsaydı onlar da farkındalıkla anne-baba olmak isterlerdi. Yani birileri onlara bu hayata nasıl bakmaları gerektiğini söyleseydi bizden önce kendi hayatlarını düzeltirlerdi zaten. Ona göre bir iş, hayat seçerlerdi. Çocuklar olmadan önce yapmak istediklerine odaklanırlardı, ama 2000'li yıllara gelene kadar hiçbir kuşak yapmak istediğine değil hep yapılması gerekenlere şartlandı. Ebeveynler de kendi tecrübelerini yaşayıp yaşatıyorlar.


Covid dönemiyle birlikte içimize çok mu bakar olduk?

Beynimiz, nörolojik olarak, önüne bir sorun geldiğinde onu çözüp yoluna devam etmek istiyor. 2012’den sonra bana göre başladı uyanış, Maya takviminde belirtilen şey insanlık için bir seçimdi, insanlar uyanışı seçtiler. Ama bazen bunu bilerek bazen de şartlar insanların içine dönüp bakmaya mecbur bıraktı. Bakamayacağım diye direnç gösterenler de psikosomatik rahatsızlıklar ortaya çıkınca bakmak zorunda kaldı. Bahane pandemi olmakla birlikte, herkes hayatının algoritmasına odaklandı; “Neden çocuk yaptım, neden bu adamla evlendim, benim ne işim var burada, yapmak istediğim işi mi yapıyorum?” gibi sorular gelmeye başladı. Gerçekte aradığı hayata odaklanmaya başladı herkes. Pandemi aslında influenza, zatürre gibi bir hastalık ama tek fark nasıl tedavi edileceğini koronada bilmiyoruz. Dolayısıyla reaksiyonu abartıyoruz, bağışıklık sistemine iyi bakıyorsak, ruhumuzu besliyorsak bugün bu virüs yarın başka bir şey ama mutlaka bir yol bulunur korunmak için. Yani pandemi sebebiyle insanlar korkularına baktılar. Ben de ilk onbeş gün global korkuya baktım, ben mi göremedim korkulması gereken şeyleri diye baktım. Sonra da konunun içinden çıkmak için bilgi sahibi olmaya odaklandım. İnsanların ölüm detaylarıyla ilgili araştırma yaptım; kronik hastalıkları ve bağışıklık sistemi çıktı karşıma bir de ruhsal olarak da kalitesini zayıf tutan insanlar. Bütün bu bilgilerle seçim yaptım; gerekli tedbirleri hayatıma sokmalıyım ve gündemi takip etmeliyim. Böyle yürütmeye başlayınca duygu viralinden dışarı çıktım ve kendimi güvende hissettim.



İnsanların yaşadığı farklı korkular var; ayrılma, parasız kalma, çocuk sahibi olma gibi bu gibi korkular için Access ile nasıl bir çalışma modeli kullanarak destekliyorsunuz?

Biz çok holistik bakıyoruz, tek başına koçluk ya da Access ile bir yere varmıyoruz. Bunu kendimle ilgili çalışmalarımdan, 2007’de başlayan yolculuğumdan ve hala devam eden yolculuğumdan biliyorum; almadığım eğitim neredeyse kalmadı. Kendimle ilgili açılımı, çözmek istediğim konuları çözebiliyor olmamdaki etkenlere baktım. Oralarda bir takım kaldıraçlar vardı; annemin ve babamın nasıl bir karakter olduğu, kişilikleri, davranış eğilimleri ve bana bu hayatla ilgili öğrettikleri her şeyle helalleşmek. Yani ne biliyorlarsa bana onu öğrettiklerini kabul etmek. Onların öğrettiği şey üzerine ben aslında bir karakter, bir kişilik geliştirdim herkes gibi. Bana ait korkular, güvensizliğim oradan geliyordu. Bazı konulardaki bakış açımı değiştirdim ya da bazıları gerçekten kökten kayboldu çalışırken.


Ben en çok dişil yanım ve finansal konularla ilgili çalıştım. Bunu kendi hayatımda gördükten sonra dünyadaki insanların da benzer bir yolculuğu olduğunu gördüm. Fakat burada en kritik şey; kişi kendi seçerse, isterse değişim harekete geçer. Bu yolculukta beni en çok rahatsız eden noktalar manipüle edildiğim yerlerdi. Yani başkalarının baktığı gibi bakmak zorunda hissettiğim, inandığım; kendi istediklerimi görmezden geldiğim yerler benim için rahatsız ediciydi. Brene Brown’un ‘insanın incinebilir olmasını anlaması, keşfetmesi, uygulayabilmesi ile gelişiyor’ biçiminde ifade ettiği bir savı var. Gerçekten bunu uygulayabilir olmaya başlayınca biri benim kazağımı beğenmediğini söylediğinde -ki karşımdakinin benim için değerli olduğunu düşünerek- ona; ‘neden böyle söyledin bilemiyorum ama bunu duymayı çok da istemedim’ diyebilmenin gücünü hissetmeye başladım. Bu aslında bir ele alabilme gücü. Birine aşık olduğunda karşıdan aynı enerjiyi alamamana rağmen; "Ben sana farklı şeyler hissediyorum" diyebilmek.


Seanslarınızdaki süreçleri merak ediyorum, Access Bars seansında süreç nasıl ilerliyor?

Access’in enerji çalışmaları, insanın bedenindeki ve ruhundaki dengeyi sağlamak üzere bütünsel yapılan çalışmalar. Beyin ve tüm sistemler arasındaki elektrik yüklenme blokajlarını tamamen çözüp, dengeye geldiği çalışmalar. Bedensel ve ruhsal dengeyle birlikte, beden ve ruh arınmaya başlayınca insanlar bazı çıktılar sağlıyor; bağırsaklarının daha iyi çalışması, uyku kalitelerinin artması, kaygı azalması, huzur seviye yükselmesi sadece birkaç örnek. Bu arınma sürecinde her şey yolunda gidiyor.


Ne yazık ki kadınlar tacize maruz kalabiliyor, bu durumla ilgili bilinçaltlarına kaydettikleri şeyler onların hissettiği suçluluk hayatlarının diğer konularının akışını engelleyici bir unsur oluşturur mu?

Kişi tacize uğrayınca kişinin özgürlüğüne, bedene, karar verme mekanizmasına, seçimlerine, zekâya aslında her şeye müdahale ediliyor. Hayatının akışında birçok konuya etki edebiliyor ama bazılarının ilişkisine, bazılarının finansal realitesine, bazılarının kendini ifade etmesine bazen de kişinin tüm hayatına etki edebiliyor. Çok başarılı iş kadınlarından biri ile çalıştım, iş hayatında onun için her şey yolunda ilerlerken ilişki yaşayamadığını anlatıyordu. Aylar sonra, yaklaşık yedi ay sonra bir seans sırasında dedesinin, amcasının aile bireylerinin tacizine uğradığını anlattı. Aileden oldukları için de onları görmek, hafızasının geri gitmesine neden oluyordu. Bir noktada bununla yüzleşti, arındı ve kaynak bilgi konusunda bakış açısını değiştirdi. Bu tip konularda Access Bars ve Access Beden enerji çalışmalarının yüksek seviyede etki alanı bulunuyor. Ama oradaki çözümler tamamen kişisel. Taciz aslında genetik bir şey, bir nesilde yok edilince o akış kesiliyor. Türk aile yapısında sık görülen bir durum ne yazık ki.


Peki, affetmek zorunda mıyız, taciz edeni, bizi kıranı her kimse affetmemiz gerekiyor mu?

Benim için affetmek ya da bağışlamak diye bir kavram yok. Affetmenin ya da bağışlamanın bir kibir ve ego çıktısı olduğunu düşünüyorum. Kasıtlı olarak ve bilerek birinin canını yakmak başka bir konu; ama iki tarafın da farkında olmadan bir tarafın üzülüp diğerinin bundan hiç haberinin olmaması affetmeyi gerektirmiyor bence. Çünkü diğer tarafın bu resmi görecek farkındalığı yok ki yapmış o yaptığı kırıcı şeyi. Eski bir kavram olarak bakabiliriz ‘affetmek’ kelimesine. Yerini farkındalığa bırakan bir kavram olarak...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.