Ayşe teyze...

2000’li yıllar, Çıralı macerası sürüyor. Mahallede çıkmaz sokaktaki son evlerden biri bizim oturduğumuz ev. Bize gelmeden iki ev önce, bir doktora ait olduğu söylenen büyük bir bahçenin içinde bir baraka var. Bu barakada köyün en fakirleri olarak bilinen Ayşe teyze ile Mustafa amca yaşıyor. İçinde yaşadıkları bahçeye bakıyorlar, göz kulak oluyorlar. Mustafa amca ayrıca köyde birkaç bahçenin daha sulamasını, bakımını yapıyor, bunlardan başka köyde fitre ve zekât vermekle ilgili ilk onlar geliyor akla. Biraz biraz ekip biçiyorlar bahçede, birkaç tavuk ve keçileri var. Geçinip gidiyorlar kendilerince.


Karşılıklı tanışma ziyaretlerimizden sonra, evlerinin önünden her geçişimizde Ayşe teyze bizi durdurup ya yufka ekmek veya bazlama ya da otlu çörek tutuşturuyor elimize. Bazen dan dan dan kapı çalınıyor, elinde bir tas balkabağı yemeği . Bal kabağını yemek olarak pişirmeyi ondan öğreniyorum.


Çok ilginç bir insan kendisi. Verdikleri için teşekkür ettiğimizde kızıyor bize, “teşekkür etmeyin, Allah razı olsun deyin, Allah’tan emir bu, bir ekmeğin varsa yarısını bölüşeceksin” diyor. Söylediğine göre yaşı yetmiş-yetmiş beş civarında, bir ayağı kalça çıkığından sekiyor olmasına rağmen hızlı hızlı yürüyor, lafını sakınmaz bir hali var. Ne zaman halini, hatırını sorsak, “iyiyim çok şükür, buna şükür evladım” diyor.





Dokuz çocuk doğurmuş Ayşe teyze, iki tanesi küçükken ölmüş, birini de büyük yaşında toprağa vermiş. Aslen Kalkan civarındaki köylerdenmişler karı koca, oğullarından biri köyün muhtarı olmuş, sonra bir zaman arazi meselesi yüzünden çıkan kavgada vuruvermişler oğulcuklarını. Onlar da köyden göç etmek zorunda kalmışlar, geze geze Çıralı’ya kadar ulaşmış yolları. İşte bu yüzden Ayşe Teyze iş edinmiş kendine, her cuma lokma döküyor, köyün ilkokulunda çocuklara dağıtıyor, bir taraftan da gerekçesini anlatıyor bize o bilge kadın haliyle: “Toprağın altındakiler bizden hizmet bekler.”



Pazara giderken uğruyoruz bir şey lazım mı diye, o da bize ya tavukları için buğday, ya birkaç kilo patates, şeker ısmarlıyor. “Var mı başka bir ihtiyacınız” diye sorduğumuzda da yine cevap hazır: “Her şeyimiz var evladım, heeerrr şeyimiz, Allah razı olsun.”



Bazen evin önünden her zamankinden daha da bir hızlı yürüyerek geçerken görüyoruz onu ve selamlaşıp nereye gittiğini soruyoruz, ötedeki “gelincik” bir kız bebe doğurmuş da ona bir şeyler götürüveriyormuş. Ne götürdüğünü daha sormadan torbasının ağzını açıp içine baka baka anlatıyor bize: “Evde ne varsa koyuverdim, ağaçtan dört-beş limon, tavuklardan üç yumurta, iki paket kibrit, bir paket de tuz, bir parça da bez kopardım koydum.” Düşünüyorum da, çoğu insanın alıştığı gibi “illa ki doğru dürüst bir şey alalım da öyle gidelim bebek ziyaretine” diye bir şey yok, ne güzel, elde-evde ne varsa o. Olduğu kadar.


Bazen de bir bakıyoruz Ayşe teyze eline bir bazlama almış, gelmiş bizim bahçeye, kedilere köpeklere ufalayıp yediriyor. O zamanlar daha yeni yeni ekmek yapıyoruz, mısır ununu suyla karıştırıp tavada pişirmeyi öğretiyor Ayşe teyze bize. Kedi-köpeklere de ekmek arabasından satın aldığımız bayat ekmeklerden veriyoruz. İçimiz gidiyor, “dur Ayşe teyze, yazıktır o güzelim bazlamaya, başka ekmek verirdik onlara, biz yeseydik” demeye yeltenince de, o kızgınca haliyle karışık gülümsemesiyle birlikte “bu onların hakkı, size başkasını veririm” diyor. Köpek dediğimize de itirazı var, “onlara köpek demeyin, kelp deyin, melaike onlar” diyor.


Kırma zeytini de ilk onunla yapıyoruz. Ayşe teyzemden çok şey öğreniyoruz. “Elindeki, avucundaki sana yeter Ayşe teyze” diyene “asıl yokken vereceksin, varken herkes verir” diye bir cevap veriyor ki, bu sözü de kulağımıza küpe oluyor. Eksilecek diye vermekten nasıl korktuğumuzu fark ediyoruz. Korkmadan vermeyi, elindekini paylaşmayı ve her zaman, her ne olursa olsun şükretmeyi öğreniyoruz ondan. Onunla birlikte geçirdiğimiz zamanlar, bereketin vermekle başlayan bir süreç olduğunu ve para sahibi olmaktan çok daha geniş, çok daha başka bir anlama geldiğini hissetmeye başladığımız anlar. Ayşe teyzenin varlığı ve sözleri hayatımızın armağanlarından oluyor.


Ondan “Ayşe teyze” olmayı öğreniyorum.


Çok şükür, sonsuz şükür.







Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir veren el olmak alan elden iyidir...
    CEVAPLA
  • Misafir iyi geceler ayşecim ben canan ablan (nural apt dan ) hatırladınmı arkadaşlık istegi gönderdim selamlar
    CEVAPLA
  • Misafir emeğinize sağlık gerçekten çok duygulandım, hala güzel insanlarımız var ve güzel şeyler oluyor çok şükür
    CEVAPLA
  • Misafir emeğine diline sağlık ayşe ablacım...biz de senden çok güzel şeyler öğreniyoruz..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.