Arı Maya anlatıyor!
Arılar ve yarattıkları mucizeyle ilgili fikrim, yaşadığım coğrafya değişmeseydi muhtemelen Arı Maya’nın çocuk zihnimde bıraktıklarından ibaret kalacaktı. Ege’nin güneyine kaçana kadar pek ilgi alanım olmadılar. Meraksızlıktan değil, yaşamın merceği bambaşka dünyalara dönük olduğundan… Şehir koşturmacaları, iş dünyası, doğanın yaratıcılığından çok, insanın yaratıcılığına, edebiyata, sinemaya, tiyatroya yönelik bir hayat…
Yaşadığı yeri değiştirmesi elbet sadece fiziksel bir değişim getirmiyor insana. Evin, manavın, marketin, çarşın, sokakların, soluduğun hava kadar insanların ve algın değişiyor, eskisine yenileri de ekleniyor, çeşitleniyorsun. Ufak bir kasabaya yerleşip hala şehir alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışan insanlar da var. Ama kapılarını kapamadıysan kendi dünyalarını seninkiyle kesiştirecek bir dolu insanla da tanışıyor, bambaşka hayatlara ortak oluyorsun.
Arıların dünyasına da buralarda tanıştığım arıcı arkadaşlarım sayesinde girdim. Geçtiğimiz kıştan bu yana özellikle bahar boyunca arıların en doğru bitkilere gidebilmeleri için kovanlarını hangi zaman nereye taşımak gerekliliğinden, nasıl bakılmaları gerektiğine varana kadar öğrendiğim ve şahit olduklarımla bir mucizeye tanık oluyorum. Kovanlarından çıkan ne varsa yaşama, yaşatmaya ve şifaya dair.
İlk geldiğim zamanlarda arkadaşımın köydeki akrabalarını ziyarete gittiğimde yara bere içindeki çocukların yaralarına bal sürmelerine ve çok kısa sürede ne kadar iyi geldiğine gözlerimle şahit olmuştum. Yöre insanın hemen hepsinin zeytincilik, bademcilik ve arıcılık temel uğraş ve geçim kaynağı olduğundan bizlerin, bulduğumuzda aman bitmesin diye koklaya koklaya yediğimiz besinlerin içinde onlar bolluk ve bereketle yüzüyorlar.
Lakin arıların tüm bu mucizevi özellikleri tek bir koşula bağlı. Mümkün olduğunca beslenebilmelerine. Kışın doğada beslenebilecek çok fazla şey bulamadıklarından bir dönem dışarıdan besin verilmesi gerekebiliyor. Yaşamaya devam edecek kadar besin bulamadıkları noktada ölüyorlar. İşte arıcıların niyeti, bilgisi ve becerisi bu noktaya devreye giriyor. Arılara suni şeker vermek çıkacak balın kalitesini de, şifa gücünü de etkiliyor.
Doğanın dengesini yine doğayla korumak isteyen ve alternatif yöntemleri deneyen insanlar da var. Bir süredir suni şeker yerine doğal şekerlerle bu işi yapmaya çalışan – ki bunun en büyük kaynağı meyveler – ve denemelerinden çok güzel sonuçlar elde eden arkadaşlarımı ilgiyle izliyordum. Geçenlerde bu yılki mahsullerini tatma şansım oldu ve lezzete hayran kaldım. Birkaç yıldır bu yöntemi deniyorlardı ve her sene bir öncekinden tecrübelenerek daha iyiye, daha doğala varmaya çalışıyorlardı.
Tüm bunlar kadar bu arkadaşlarımın arılarla uğraşırken nasıl büyük bir terapi yaşadıklarının hikayelerini dinlemek de çok güzel. Çoğu zaten bu işin bünyelerinde yarattığı huzura vurulduklarından devam etmişler yıllardır. Arıya dokunanın en az on yıl geriye gittiğine dair fikir birliği var aralarında.
Her zaman doğal olanı devam ettirebilmek adına bir yöntem varken bundan yana olmalı. Ve bunu yapmaya çalışanların da arkasında olmalı. Tüketici olmanın sorumluluğu belki üretici olmaktan bile çok. Çünkü üreticiler “tüketici böyle istiyor ya da yaptığımı zaten alıyor” mantığıyla bildiğini okumaya devam edebiliyor. Bilinçlenerek daha doğru olanı talep etmek bizim elimizde. Arı Maya’nın da, kendimizin de doğru beslenme hakkını gasp etmeyelim.
YORUMLAR