Her şeyi eşim başlattı
Merhaba Yeşim Hanım, yazılarınızı severek okumaya başladım. Kendimce nerde hata yaptığımı bulmaya çalışıyorum, yazılarınızdan kendimce sonuçlar çıkarmaya çalışıyorum. Ben yurtdışında yaşıyorum. İki yıl önce görücü usulü bir kızla evlendim 40 günde. Yurtdışında yaşayacaktık. Beğendim, âşık olduğumu sandım, değer verdim ve bunu maddi manevi gösterdim ama hiçbir önemi yokmuş. Bu yaz da düğün yaptık. Düğünden önce kardeşim nişanlandı. Eşimin ailesi kardeşimin nişanlanmasını istemedi, bunu sorun yaptılar. Kınada ceketimi unuttum diye beni arkadaşlarının içinde azarladı, ben de karşılık verince ortam gerildi. Gece evlerine kına yakmaya gittik, kına yakıldıktan sonra ben evlerinde kaldım biraz konuşmak için. Yine tartışmalar çıktı. Saçma sapan sorunlar... Ben de biraz alkollüydüm. Hepsinin cevabını verince bunlar şaşırdı. Daha önce çok uzlaşmacı, sakin tavırlı bir insandım ama beni de çileden çıkardı bunlar. Düğün akşamında da oyunda eşimin kardeşimin nişanlısına tavır yapması, kardeşimin de eşimi takılar takılırken tebrik etmemesi, benim akrabalarımla hiç fotoğraf çekilmemesi gibi olaylar oldu. Düğünden sonra eşim bana “Kardeşin beni tebrik etmedi sen de ona tavır yapacaksın” dedi ama ben bu konuda eşimi haksız buluyorum. Her şeyi eşim başlattı, eşimi suçluyorum. Ona bu konuda haksız olduğunu söylememe rağmen kabul etmiyor. Eşimle kardeşimin arası gergin, konuşmuyorlardı. Düğünden sonra eşim coronaya yakalandı. Eşim pozitifti, ben negatiftim. Eğer tam zıttı olsaydı benle birlikte kalmazmış öyle dedi bana. Ben de buna çok kırıldım. İmza atılırken iyi günde kötü gündeydi ama gerçekte farklıymış. Coronalıyken ailesine gitmek istedi, ailesi de koronalıydı. Ben izin vermedim ama yine de gitti. Akşam benim almamı istedi evden ben de ilk başta “hayır gelmiyorum” dedim sonra kayınpeder arayınca gitmek zorunda kaldım. Babasına şikâyet ediyorum, sokağa çıkma yasağı var her gün polisler geliyor kontrole eve ama babası benim dediklerimi hiç önemsemedi, önemli değilmiş öyle dedi. Eşimi almaya gittiğimde babası eve çağırdı benimle konuşmak için. Ben içeri giremem dedim virüslü oldukları için. Bana balkondan ayar verdi, “siz bu işi yapamıyorsunuz boşanın” dedi. Düne kadar ailesi coronaya yakalanacağız diye sokağa çıkmaya korkuyordu ama şimdi sorun yokmuş. 40 gün evli kaldık. Benim ona tavır yapmam, tartışmalar sonucunda evi terk etti. Yeterince ilgi alaka görmemiş benden her şey için beni suçladı. Sebep sonuç ilişkisi diyerek ben ne yaptıysam o da karşılık olarak böyle davranmış. Annemlerle aynı apartmanda oturuyorduk. Biz ikinci katta, onlar bodrum katta. Beraber annemlere inelim dediğimde bazen iniyor bazen inmiyordu. Mesafe koymak istiyordu. Onlarla fazla görüşmek istemiyordu. O inmiyorsa ben de inmeyecekmişim, dizinin dibinden ayrılmayacakmışım, sürekli ona “Ne yapalım, nereye gidelim, ne yiyelim?” diyecekmişim. Ailemi senede 1 ay görüyorum. Evleneli bir ay olmadan bunlarla karşılaşmak hiç hoşuma gitmiyordu. İkimiz de aynı mahallede oturuyoruz. Gelenekler görenekler üç aşağı 5 yukarı aynı, şimdiden ailemle arama mesafe koymamı istemesi hiç hoşuma gitmedi. Evdeyiz, bütün gün çamaşır asarken yardım edecekmişim, temizlik yaparken ben de yapacakmışım, kahvaltıyı beraber hazırlayacakmışız. Ben bunları yapmam dedim, şu anda çalışmıyorsun dedim, bunlar senin sorumlulukların eğer çalışırsan çocuk olur yardım ederim dedim ama şimdiden bunları bana yaptıramazsın dedim. 40 gün evde kalıp dışarı çıkmadık, gezmedik, eğlenmedik diye “Ben böyle evlilik hayal etmedim. Ben mutsuzum, seni sevmiyorum, boşanmak istiyorum” dedi. Bir akşam annesiyle birlikte yemeğe gittik. Dönüşte annesine beni şikâyet etti mutsuzum diye. Annesi de “boşanın” dedi, kızını arabadan indirip evine götürdü. Ben de birkaç gün bekleyip yeğenimle görüştüm. Yeğenim de kırk günde evlilik mi bitermiş diye bizi barıştırmaya çalıştı, evlerine gittik. Yeğenim beni yerin dibine soktu; “bunu eğiteceksin, öğreteceksin” dedi ama o “ben uğraşamam zamanım” yok dedi. Ben de artık bitmesini istiyordum, beni sevmediğini söyleyen bir kadınla nasıl olabilirdi ki? Evi terk edip 3 hafta sonra eşyalarını, çeyizini almaya geldi. Çok sinirliydi, evden beni ve ailemi kovdu. Ben de sen kimi kimin evinden kovuyorsun dedim, tartışma çıktı, beni aşağı gönderdiler. Anneme babama kardeşime sizi sevmiyorum demeler, çıkın evimden demeler, hakaretler... Ailesi ve eşim barışmak istiyorlarmış iki hafta önce aile büyüğümüz yemeğe çıkardı barışmak için yemekte konuştuk biraz “beni sevmiyorsun” dedim, öyle söz söylememiş inkar ediyor. Koronalı olsam benle kalmayacağını söyledin dedim şaka yapmış. Her şey benim suçummuş, her şey için beni suçluyor. Ben öyle yaptığım için o da öyle davranmış. Baskın bir karakteri var tartıştığımızda bağırarak konuşuyor, hiç hoşuma gitmiyor, kaç kez uyardım benimle böyle konuşamazsın dedim ama nerde, aynı. Abisi, annesi babasıyla da böyle konuşuyor. Yaptığım maddi manevi her şeyi küçük görüyor. Ne yaptın, ne aldın diye inkâr ediyor bende bunları kaldıramıyorum. İki kez telefonlaştık. Açıkçası ne söyleyeceğimi ne diyeceğimi bilemiyorum. Benimle her ne isterse yaptığım için evlendiğini düşünüyorum. İnsanoğlu değişir mi, bir şans daha versem mi? Ailemle eşim arasında kalmak istemiyorum. Babam bir şans daha ver diyor, annem-kardeşim ilerde yine sıkıntılar çıkacak diye düşünüyor. Bana öncelik sıranı bilmiyorsun önce ben diyor ama yaptıkları yüzünden nasıl onu ailemin önüne koyabilirim? Kalbim kırık, gururum incinmiş biraz da kinci bir insanım yaşananları unutamıyorum. Böyle kendini beğenmiş, hep ben diyen birini ömür boyu mutlu etmeye çalışarak ömür geçer mi? Siz olsanız ne yapardınız? Ben ne yapmalıyım Yeşim Hanım? Çok teşekkürler.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Merhaba sevgili okurlar, bugün yaşasın iyiler, kahrolsun kötüler diyerek yazıma başlamak istiyorum! Hiçbirimiz bir melek olamayız, insanız, kusur ve hatalarımız olacaktır ama bazı insanlar için kötü olmak bir tercih diye düşünüyorum. Kalpleri kara, ruhlarının tedavi görmeye ihtiyacı var. Size böyle tedaviye ihtiyacı olan bazı insanlara örnekler vereceğim bu yazımda. Geçenlerde annemle bir taksiye bindik, adam bizim sık sık gelip gittiğimiz yolu hani insan kulağını ters tarafından gösterir ya aynen öyle yolu oldukça uzatarak götürmek istedi. Biz de ona gitmek istediği yolla bizim gideceğimiz yolun uzaktan yakından alakası olmadığını söyleyerek bu yoldan gidebilirsiniz dedik, neyse sözümüzü dinledi. Bir sorun çıkmadı. İçinde kötülük var ya adamın annem bana bir partiyle ilgili bir şeyler söyledi, adam hemen söze karıştı. Hâlbuki ona ne değil mi, biz anne kız konuşuyoruz. Sonra sinirlendiğini belli ederek söylendi. Bizi dövmedi ama soğuk rüzgârlarla gideceğimiz yere götürmeden indirdi. Ertesi gün ben yine taksiye binmek zorunda kaldım. Taksi şoförü bizim evin yolu orada yeni yapılan inşaata gelen büyük bir araçtan kapandığı ve tek yön olduğundan hemen arka yola girdi. İnmem gereken yeri önceden söylediğimden bizim sokağa geri geri giderek beni tam evin orada indirdi. İnerken yüzümde mutlu bir ifadeyle sizin gibi şoförler olduğunu görmek ne kadar güzel diyerek kendisine teşekkür ettim. O da benim teşekkürümden mutlu olarak bana teşekkür etti. Kendi kendime öyleleri de böyleleri de var dedim. İkisi de aynı mesleği farklı bir yolla, biri saygıyla biri de saygısızlıkla icra ediyordu. Yalnız bu meslek içinde kötüler yok, o çok takdir ettiğimiz doktorlar içinde de iyiler ve kötüler var sevgili okurlar. Bu sıralar ailemden bir canım Koronaya yakalandı. Kızıltoprak’ta bir iki sene önce açılan özel bir hastaneye yatırdık. O hastanede canımıza yanlış tedavi uyguladılar, kötüleşti. Hastanedekiler paniklediler, bizi de panik ettiler. Oradan bir doktorun ben de korona oldum beni de Marmara Eğitim Araştırma Hastanesi iyileştirdi, siz de oraya götürün diye yönlendirmesi sonucu ambulansla Marmara Eğitim ve Araştırma hastanesine götürdük. Orada günlerce yoğun bakımda kaldı nihayet hastamızı koronadan iyileştirdiler ama yan hastalıkları vardı bunların tedavisi gerekiyordu, üstelik çok zayıftı. Artan korona vakalarıyla hastaneden çıkıp tedaviye evde devam edildi. Doktorlar ile fizik tedavi, dâhiliye vb. tedavileri evde devam edecekti. Eve getirdik, hepimiz etrafındaydık, iki gün sonra yeniden rahatsızlandı. Aklımız başımızdan gitti, korktuk. Başka bir hastanede özel bakım görsün bir an önce iyileşsin diye düşünülerek Şişli’de çok bilinen bir özel hastane zincirinin hastanesine ambulansla götürüldü. Hastanede testler yapıldı, bir öğrendik ki canımız yine koronaymış. Hepimiz kafamızı yiyeceğiz. Nasıl olur anlamıyoruz, gerçekten insan yine korona olabiliyormuş ve o hastanede doktorlar, doktor olduklarını, Hipokrat yemini ettiklerini unuttular. Hasta olarak hastaneye yatan ama yapılan testte korona olduğu ortaya çıkan canımızdan doktorlar aman korona bize bulaşmasın diye kaçışmışlar. Bize de hastanızı alın biz bakamayız başka bir hastaneye yatırın dediler. Bu kadar isim yapmış bir hastane ve doktorları için korkunç bir tavırdı yaşadıklarımız. Hepimiz hastanenin yaklaşımından dolayı şok olduk. Aklımız almadı. Doktorlar hastadan korkuyor, bakmıyor. Hastane biz kabul edemeyiz diyor. Bunca yıllık yaşamımda hep doktorları ve özel hastaneleri kafamda ayrı bir yerde tutmuştum. O günlerde yaşadıklarım bana özel hastanelerin gerçek yüzünü acı bir şekilde gösterdi. Bütün inancım güvenim bu üst üste yaşananlarla tuzla buz oldu. Şimdilerde gözümde hasta olmak demek Allah’a emanet olmak demekle aynı şey gibi. Allah hasta olanı da iyi doktorlara denk getirsin demekten başka geriye bir söz kalmadığı görülüyor. Hastane arayışımıza dönersem hastamızı yatıracağımız bir özel hastane bulmamıza rağmen ailece tercihimizi Marmara Eğitim ve Araştırma hastanesinden yana kullandık çünkü güvenmiş, inanmıştık. Güvenmek o kadar değerli bir duygu ki sevgili okurlar, kelimelerle ifade edemem Bir haftadır hastamız yoğun bakımda kendisine Amerikan başkanı Trump’ın tedavisinde kullanılan ilaç kullanılmış umutla bekleyişteyiz. Bu arada size bir şey olmadı mı diye aklından geçirenler için biz de ailece korona testi olduk. Test yapmak için eve gelen şirketler var günde en az yüz eve gidiyorlarmış Virüs vücuda girdikten diyelim bir saat sonra virüsü tespit edip aynı anda on dakika sonra size bildiriyorlar. Şükürler olsun hepimiz negatif çıktık. Hastamız yoğun bakımda, tedavisi devam ediyor, endişelerimiz, korkularımız devam ediyor. Bunları size niye anlattım? Neler yaşanıyor iyisiyle kötüsüyle bilin dikkatli olun istedim. Birtakım tedavilerden haberiniz olsun, talep edin ve hastalarınız için dikkatli olun. Bu yazım vesilesi ile değerli insan ve doktor olan Marmara Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İsmail Cinel beye hastamıza ve biz ailesine yaklaşımından dolayı ailem ve kendi adıma sonsuz teşekkürler ederim. Ayrıca ismini bilmediğim canla başla çalışan tüm doktorlara, çalışan personele hastamıza gösterdikleri ihtimamdan, biz ailesine yaklaşımlarından dolayı çok çok teşekkür ederim. İyi ki sizin gibi doktorlar ve hastalara kendi yakınları gibi bakan hemşire hastabakıcılar var. Bunu bilmek insana yaşarken umut veriyor. Sağ olun var olun tüm iyi doktorlar, sağlık çalışanları...
Evet, sevgili okurum bugün iyiler ve kötüler dedim ya, bu iyi kötü durumu eşlerde de var. İnsanın eşi iyi de kötü de olabilir. İyi eş mutluluk ama eşinizin ruhu iyi değilse atsan atılmaz, çekebildiğiniz kadar çekersiniz ama siz şanslısınız. Çünkü direkten dönmüşsünüz. Şanssızlık içinde şanslı olmak gibi bir şey sizin durumunuz. Bu evlilikten bir çocuğunuz olarak ayrılmak zorunda kalabilirdiniz. Eşiniz kendisini yanlış hamleleriyle çok çabuk açık etmiş. Sarımsak bile kendini kırk gün saklar kokmazmış derler ya eşiniz tüm agresifliğiyle, bencilliğiyle kırk günde kokmuş. Bir kitabı okur da anlar gibi kırk günde eşinizi anlamış, bu evliliği önce bitirmek isteyip sonra barışmak isteyen eşinize iyi ki dönmemişsiniz. Kimsenin sizi ikna çabalarına kanmamalısınız. Evliliğinizin öncesinden beri sorunlar çıkarmaya başlayan, evlendiğinizde en güzel şekilde aşkla geçmesi gereken günlerinizi kaprislerle, bencillikler, kıskançlıklarla karartan bu kadına dönmek akılsızlık olur sevgili okurum. Eşiniz eğitim almış olabilir ama insan yalnız eğitimle insan olmaz, insan ahlaken de kendini eğitmek zorundadır. Kişiler kıskançlıklarını, bencilliklerini törpüleyebilir, kendini insan olarak eğitebilirler. Bunu başarmamış bir insan eğitimli olsa ne yarar? Kendine bile faydası olmayacaktır. Şekil A, sizin eşiniz gibi. Kendine bile faydası yok eşinizin hatta zararı var. Neden? Çünkü kendini insan olmak yönünde geliştirememiş. Bu eksiklik eğitimli bir insan olmasının tüm ayrıcalığını ortadan kaldırıyor.
Kalp denizdir, dil de kıyı. Denizde ne varsa kıyıya o vurur demiş Mevlana. Eşiniz ve ailesiyle ilgili yazdıklarınızı okuyunca kalplerindeki kötü duygular hep dillerine vurmuş eşinizin ve ailesinin. O sözler hep bencillik, kötü bir eş olacağı izlenimi yaratıyor. Bunu bile bile bu kadına yeniden bir şans vermek için saf olmanız gerekir ama siz akıllı bir adamsınız. Bu kadının değişmeyeceğini öngörebiliyorsunuz. Dün annenize, kardeşinize hakaretler eden, sevmiyorum diyebilen biri sevgiyle dolabilir mi? Babanız iyimser bakarak kendini kandırıyor. Kimsenin etkisinde kalmayın. Ailesi bencilce yaklaşımlarıyla ortada, eşiniz keza öyle, onların kızı olarak tıpkısının aynısı olduğundan ve elma armut veremeyeceğinden size aman ha sakın barışmayın diyeceğim. Barışarak kendinizi derin bir kuyuya atarsınız çıkmanız o kadar zor ki bunu yaşayarak öğrenmenizi istemem. Yine Mevlana ne demiş biliyor musunuz sevgili okurlar? “Gönül almasını bilmeyene ömür emanet edilmez.” Yeni evli bir kadın eşine hep özlemli, sevgili, saygılı olur. Siz bu duyguları kırk gün yaşamamışken bu yaşamış olduklarınızın karanlığında ona nasıl yeniden güvenerek kendinizi, hayatınızı emanet edeceksiniz? Size soruyorum. Diğer yandan ufacık bir umuda sarılıp onunla tekrar bir araya gelmek istemenizi anlıyorum ama insanoğlu kolay kolay değişmez, zaman alır kendindeki hataları fark etmesi, kabullenmesi, değişme çabasına girmesi… Bir de şu var hani köpekler bazen geçen arabalara havlarlar ya; ya canları yanmıştır ya kafayı takmışlardır. İnsan da öyle birine kafayı için için takmışsa her sözden her hareketten mim kapacaktır. Bunların farkındalığıyla size kırk gün sevgiyle, özlemle, aşkla bakmayı bilememiş bir kadına karşı içinizde kalmış olanlarla bakmamanızı öneririm. Sezgilerinize güvenin o sezgiler size gerçek yönünüzü tayin edecektir. Bu korona günlerinde hepiniz Allaha emanet olun. Tedbirleri sakın hafife almayın.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR