Gülru - Gülfem ve sapkın ilişkiler üzerine
Vakti zamanda Dusan Makavejev’in Sweet Movie’sinin ekrana yansıtıldığı bir gündeydim. Sınıfın yarısı sinema öğrencisi yarısı iktisat, öbür yarısı ise mühendis. Filmin başlamasının ardından 15-20 dakika geçmişti ve öğrenciler sınıfı birer birer terk etmeye başladı. Cık cık sesleriyle filmi kınayanlar, porno film izleseydim daha iyiydi diyenler ve bir diğer yanda pür dikkat filmi izleyenler rengarenk bir ahenk katıyordu ortama. Uykumun açılmasını sağlayan gördüğüm en güzel sahnelerden birisi toz şekere bulanmış iki beden görüntüsüydü. Bu şekilde anlatılınca aklınızda neler oluştu bilemiyorum ama bunu sapkınca bulanlar hemen her gün ekranlarda yayınlananları nasıl karşılıyor merak ediyorum. Bu nedenle alakayı kendinizin kuracağı iki tür karşılaştırması yapacağım.
Ara ara anne - kız aktivitesi olarak takip ettiğim bir dizi var. Güllerin Savaşı… Tüm bunları anlatmadan önce en sevdiğim yazarlardan ikisinin sapkınlığın isim babaları olduğunu belirtmek isterim. Marquis de Sade ve Sacher Masoch’dan bahsediyorum… Rica ederim sevgili okuyucu bu ikisini de cebine koy. Sonrasına bakarız.
Gülru (esmer olan) Gülfem’in (sarışın olan) evinde hizmetlinin kızıdır. Gülfem modacıdır ve Gülru modacı olmaya özenir. Ayrıca Gülfem’in yakışıklı ve ceketli doktor sevgilisine de göz dikmiştir. Gel zaman git zaman Gülru hizmetçisi olduğu Gülfem’in sevgilisini elinden alır. (Bu bir.) Ardından bununla yetinmeyip cemiyet hayatında Gülfem’i rezil rüsva eder, ona rakip olur, (bu iki.) Bunlarla da yetinmeyip zengin hayatın kapılarını ardında kadar açacak anahtarın peşinde koşar. Bu anahtar Gülfem’in zekadan biraz yoksun erkek kardeşidir. Gülru erkek kardeşle evlenir ve artık hizmetçisi olduğu evin hanımefendisidir. Olaylar bu şekilde devam ederken kimin kimi pompişlediğini asla öğrenemeyiz. Fakat ortada bir seks durumu vardır. Ama kim kimi öpüyor, kim kime "başım ağrıyor bugün olmaz" diyor hiç bilemiyoruz. Fakat lüks arabalar, havuzlu evler, hizmetçi dedikoduları, magazin sayfaları, şıklık yarışları tam gaz devam etmektedir. Hamam sahnesi var mesela, kan dökmeli, ağlamalı falan ona bayılıyorum. İşte böyle sapkınca ilişkiler yumağı içinde bir diziyi yumuşamış mandalina yiyerek izliyorum.
Sobalı evlerden dumanlar süzülmeye devam ediyor bu sırada. Gülru’nun hırslarına destek veriyor kadınlar. Asla ait olamayacakları hayatlara dahil oluyorlar. Zenginin parası züğürdün çenesini yormuyor artık. Çünkü züğürt zenginliğin ne menem bir şey olduğunu kavrıyor. Diziler diyor ki zengin olursan çilen bitmez. Asgari ücretinle mutlu ol.
Ahlak ve namus için yaşayan sapkınlıktan uzak izleyici Acun'u paylaşamayan iki kadının kavgasını çekirdek çitleyerek izliyor. Kendi kızı bakkal çırağıyla konuşsa delik deşik edip yol kenarına atıyor. Bu sapkınca mı yoksa delice mi hala çözemedim. Fakat ortada derin bir ruhsal sorun olduğu kesin...
Yukarıda bahsettiğim tüm olayları ve toplumsal mastürbasyonu fazlasıyla sapkınca buluyorum. Bu denli bilinçsizlik haline nasıl sürükleniyoruz diye sorarsanız sadece bir haftasonunu Türk dizisi izlemeye ayırın derim. Ahlaki çöküntünün nedeni dizilerde birbirini pompişleyen insan yoğunluğundan değil bu dizileri normalize eden halkın izleyecek başka bir şey bulamamasından kaynaklanıyor. Bir kanalda klonlanmış kadınlarla dans ederek dini sohbetler yapan bir adam, diğer kanalda kedili videoyu anahaber bülteninde sunan bir spiker, öbüründe egosuyla milleti darmaduman eden bir talkshowcu...
Her gün bir dizi sapkınlığı, cinayeti, hırsızlığı, tecavüzü izleyen insanlar, gerçek hayatta benzeri durumlarla karşılaştığında tepkisizleşiyor. Bu nedenle kıyıya bedeni vuran bir bebeğe duyarsız kalıyor, cesedi 4 gün sokakta bekleyen anneyi görmezden geliyor.
Bana kalırsa sapkın olan ne Sade'dir ne de Masoch. Sweet Movie ise güzel bir filmdir.
YORUMLAR