Hasan Ali Toptaş’ın sınıfta kaldığı ilk kısa eseri
«Yazık ama pişman ya…»
«En azından reddetmemiş.»
«İtiraf etmesi de bir şey.»
«Samimi bence ya… Baksana eril fail filan diyor.»
«Yani neticede insan. Herkes hata yapabilir.»
«Önemli olan özür dilemesi.»
Okuyanda hangi duyguları uyandıracağını, kafasında hangi sözleri yankılandıracağını bilerek yazmış. Adam yazar, duyguları tahlil ve tahrik yeteneği doğuştan. Sevin Okyay’ın bir zamanlar, bir edebi inceleme yazısında onu «Dil ustası» olarak tanımlaması boşuna değil. Çeviriye galip gelen kaleminin gücünü anlatan bir söz de Alman yazar Stefan Weidner’ın : «Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.» Twitter’a yolladığı mesaj, ancak bu iki projektörle aydınlatarak okunduğunda anlam taşıyor:
«İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, fark etmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor. Failliğin ne olduğunu bugün kadınlardan öğreniyoruz. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum.»
Taciz hadiselerinin adalete intikal etmesinden çekinmiş. Muhtemelen bir kanun bilenin olurunu alarak Twitter’a yolladığı metin, bir tür ön savunma. Olası cezayı indireceğini bildiğinden peşin pişman gömleği giymiş. Hasan Ali Toptaş’ın duyguları tahlilden sınıfta kaldığı ilk kısa eseri. Buna karşılık tahrik yeteneği, gücünden hiçbir şey kaybetmemiş. Gelgelelim hedefinin tersi istikametine, şahsına isabet etmiş durumda. Çünkü dilediği, özür değil. Samimi bir özür, hiç değil. İçinde samimiyet ve özür kelimelerini kullandığı birkaç cümleyi yan yana getirmiş, o kadar.
Toptaş’ın dilediği özür değil, kendini affettirip işin içinden sıyrılmak. Ağdalı laflarla süslediği kısa eseri, bütün yapış yapışlığına rağmen okuyanda oldubittiye getirildiği duygusu uyandırıyor. Asap bozuculuğu da bundan ileri geliyor. Gerçeği bilerek gizleyen, saptıran, gözünün içine baka baka yalan söyleyen (… bilmeden, fark etmeden), yanlışı kabul etmiş gibi yapıp hafifletmeye bakan (… yapabiliyor), o esnada dikkati dağıtmaya çalışan (… öğreniyoruz) insanı çileden çıkarır. Hasan Ali Toptaş, bunların hepsini yapıyor. Üstelik yaptığının farkında, öyle bir şansını deniyor. Bile bile şansını denediği için bütün şansını kaybediyor.
Hasan Ali Toptaş’ın, okur nezdinde kendini aklamayı çok önemsediğini sanmıyorum. Murathan Mungan’ın o meşhur «Türkiye’de her şey olabilirsin. Ama rezil olamazsın» sözünü kendine hatırlattığını düşünüyorum. Kısa eserini, daha ziyade bundan sonrası için kaleme almış olmalı, gerektiği taktirde «Aslında tam öyle olmamıştı» diyerek kendini aklamak üzere. «… bilmeden, fark etmeden» öyle gelişigüzel seçilmiş sözler değil. Olası «kasten», «zor kullanarak» suçlamalarına karşı, -yabancısı da olmadığımız- bir erken savunma.
YORUMLAR