Basit hayat

Gerçekleşmesi mümkün hayaller kurabiliyorum. Bu yüzden hayalim köyde değil, kırda bir hayat sürmek.


Eski ama sağlam, tahtaları yürürken gıcırdayan, hani biraz elden geçse aslında iyi olacak, ama elden geçmese de her haliyle gönülçelen bir evde. Ferah, aydınlık, kocaman pencereleri olan, içeri her daim güneş giren, gökyüzüne, uzaktaki yeşil tarlalara, heybetli ağaçlara bakan bir ev. Düzayak, kapıyla toprak arası en çok iki basamak.


Bahçesinde yüksek, kocaman ağaçlar var, dallarında dört mevsim kuş yuvaları.


Pencerelerinden içeri bahar giriyor. Ihlamur kokusu, toprak kokusu, öyle sessiz ki ortalık, salondaki koltukta otururken dışarıdaki börtü böcek sesi duyuluyor.


İstiyorum ki kırda, bu evde yaşayayım. Bir gün değil, her gün. Hayatım artık orası olsun.


Sabah uyanayım, pencereleri açıp havalandırayım. O arada kahvaltıyı hazırlamaya koyulayım. Hafif üşüyünce pencereleri kapayayım, üzerime bir hırka alayım. Etek altları kirazlı keten masa örtüsünü sereyim. Yazdan kaynattığım çilekle kayısı reçellerinin yanına koyduğum yumurtalar rafadan olsun.


Salonda kocaman, uzun, tahta bir masa olsun. Etrafındaki kendi gibi tahta sandalyelere sevdiğim, genellikle hayata, canlılara karşı iyi duygular besleyen, beraber yaratılan paylaşılan ne varsa kıymetini bilen kimseler gelsin otursun. Onlara yemekler pişireyim, ellerimle hazırlayıp ne zamandır sakladığım içecekler ikram edeyim. Sohbet geceyle beraber akıp gitsin, bedenine hafiften uyku yürüyen üzerine bir battaniye alıp kanepelerden birine kıvrılsın. Sofra hep bir elden toplansın. Yatıya kalsınlar. Kim bilir kaç yaşında bir sandıktan çıkardığım, aralarına koyduğum küçük lavanta keselerini içine çekmiş, bembeyaz çarşaflarda sızsınlar. Uyku sessizliği teslim alırken evi, bir ateşin çıtırtısı duyulsun.


Bütün evi bir uçtaki şömineyle diğer uçtaki kuzine ısıtsın. Kim ki karşısına oturdu, huzur bulsun. Yemek pişireyim o kuzinede, patates közleyeyim, kestane kebap edeyim, evin ekmekleri orada kızarsın.


Kirece boyalı yüksek tavanlar gökyüzü hissi versin. Bütün evi, kendini pek göstermeyen lambalarla her yere yayılmış, duvarlara asılmış mumlar aydınlatsın. Eskici işi buhurdanlar için için tütsün.


Sallanan koltuğun minderini yamalı bohça usulü giydireyim. Eski kumaşları kesip kesip birleştirip hep bir şeylere, sevdiklerimin sevecekleri hediyelere dönüştüreyim. Hiçbir şey çöpe, boşa gitmesin. Pencerelerden gördüğüm tarlalar, ağaçlar nasıl dört mevsim dönüşüyorsa ben de elimden geldiğince elimin altındakileri dönüştüreyim. Yediğim elmanın koçanı okuduğum gazetenin kâğıdıyla buluşup toprak olsun. Saksılara o toprağı doldurup çiçekler ekeyim. Mesela domatesin çekirdeği karışmış olsun sardunyaların toprağına, hiç ellemeyeyim.


Oturup taze fasulye kırayım, barbunya ayıklayayım, domates rendeleyip konserve yapayım. Tek kapılı eski buzdolabında her şeye yer olsun. Neye ihtiyacım varsa benimle olsun, ama lazımın ötesinde bir şey de olmasın.


Yerleri, içine azıcık portakal yağı damlattığım arap sabunuyla sileyim.


Evden ana yola giden yol taş döşeli olsun. Topukluyla yürünmesin. Yağmur yağınca epeyce çamur olsun. Bu yüzden lastik çizmeler hep göz önünde dursun. Bildiğin lağımcı çizmesi olsun, ama üzerine el işi renkli çiçekler işlenmiş olsun, her giyişimde içim açılsın.


Mutfakta duvara çakılı raflarda pirinç, kırmızı yeşil mercimek, nohut beklesin. Yanlarındaki gaz lambasını gerçekten kullanayım.


Pencerelerden evin içine, evden benim içime, kılcallarıma nüfuz eden bir huzur dolsun.


Böyle bir evde, böyle bir hayat yaşamak istiyorum. Bir gün değil, her gün.


Yapılacak işler var, ama koşturmaca yok. Olduğu kadar, yapabildiğim kadar, o gün bitirebildiğim kadar. Ruhumu da bedenimi de zorlamak yok.


Çok kar yağarsa gidemediğim, gelenin dönemediği bir yerde, lüksten uzak, konforu basitliğinden ileri gelen, kendi halinde bir evde, huzur içinde yaşamak istiyorum. Hiçbir yerine yazdığım yok ama içimden diyorum, Kabule Geçme Evi. Hayatı, getirdiklerini, götürdüklerini, taşıdıklarını, bir türlü taşımadıklarını kabul etme, dengede huzurda kalma evi.


Nasılını, ne zamanını bilmiyorum. Sadece istiyorum. İstersem olur, onu da biliyorum. Yorulmuşum, yavaşlamak, biraz daha yavaşlamak, toprağa yakın durmak, kokusunu duymak, zamanı ölçmeden yaşamak istiyorum. Yüklerimi biraz daha azaltıp, hepten hafiflemek. Köyde değil ama kırda yaşayabilirim, kıra göç etmek istiyorum. Bir günlüğüne, bir süreliğine değil, ömürlüğüne.


Kendime yeni yıl dileğimdir.


İnsan önce kendi için bir şeyler dilemeli.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu şiirde baya ilginç. Ateist biri Cennete ait olmaktan bahsediyor. Yoksa sadece züğürt tesellisi olarak mı?
    CEVAPLA
  • Misafir Modern hayat önce tüm cezbediciliğyle insanları mutluluğun lüks ve sürekli tüketimle elde edeceğine inandırıyor fakat zamanla insan ruhu ihmal ettiği manevi yönünü fark edip, huzuru,sadeliği arıyor.
    CEVAPLA
  • Misafir çok güzel çok doğal kalemine sağlık dostum..
    CEVAPLA
  • Misafir Icim ısındı okuyunca.
    CEVAPLA
  • Misafir Muhteşem bir yazı
    CEVAPLA
  • Misafir Direğinizin en kısa sürede gerçekleşmesi dileğiyle swvgiler.....
    CEVAPLA
  • Misafir Çok güzel olmuş yüreğine sağlık. Bu gün tamda çiçekli köyden geçerken orman arasından aklımdan böylesi bir yer ve böylesi bir hayat geçmişti. Şimdi şunu anladım ki bizim dönemin çocuklarında mi bu var yoksa şuan insanların toprağa doğaya yani öze dönme isteğimi teşekkür ederim
    CEVAPLA
  • Misafir Ne kadar iç ısıtıcı bir yazı olmuş kabul olsun
    CEVAPLA
  • Misafir Harikasınız çook güzel duygu larınızı ifade etmişsiniz Perihan hanım????inanın okurken o yaşamın içinde hissettim kendimi????kaleminize yüreğinize sağlık????
    CEVAPLA
  • Misafir Başlığı mutlu hayat ola bilirdi ????
    CEVAPLA
  • Misafir Bu güzel direğinin gerçekleşmesi dilwgi ile sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.