Gizli gizli istediğini yapmak özgürlük değil
“İşte bunlar da güya Hazreti İsa’nın doğuşu. Yalnız bak İsa burada beyaz, mesela Meksika’ya gidiyorsun orada biraz daha esmer. Benim anladığım, o noktada opsiyonel davranıyorlar.” Desem ki “Ohoo, o da bir şey mi git bak Antakya’daki Kore Kilisesi’ne, çekik gözlüsü bile var”, dilek mumları başında girişecekleri “20 cent olmaz mı” pazarlığını duyamayacağım.
İnsana başkasının doğruları komik geliyor, kendi doğrularına laf edilince de kalbi kırılıyor.
Oysaki hayatta bir tane doğru yok. Bizi özgür kılan da doğruların fazlalığı. Sana yanlış görünen ne kadar çok doğruya tahammül gösteriyorsan, başkalarına yanlış gelen ne kadar doğruna tahammül gösteriliyorsa o kadar özgürsün. Sana hak olanlar başkalarına hak değilse, diğerleri yapamıyorken sen istediklerini yapabiliyorsan yaşadığın şeyin adı olsa olsa belki biraz serbestliktir.
Özgürlük dediğin hava gibi olmalı, her yeri kaplamalı, herkes onu teneffüs edemezse sana da bir gün kalmaz, biter. Gizli gizli istediklerini yapmak özgürlük değil. Kimseye tecavüz etmeden bütün istediklerini gönlünce, açıktan yaşamak. Herhangi bir şeyi aklından geçirmekten bile korkmamak.
Özgür olup olmadığını anlamak da o kadar zor değil aslında, hayal kurabiliyor musun ona bak. Eğer hayallerinin önüne çatık kaşlar çıkmıyorsa, kimse seni azarlamıyorsa, yasalar dikilmiyorsa kapa gözlerini devam et, tersi söz konusuysa aç gözlerini mücadeleye başla.
Hürriyetinin önündeki ilk engel sen olabilirsin. Hep senin gibi yaşayan, senin gibi düşünen, senin inandıklarına inananlarla oturup kalkınca başkalarına kulaklarını tıkarsın, diğerlerinin göz önünde olmalarına, hatta yaşamaları fikrine bile katlanamazsın.
Meselâ niye üç beş kişi oturmuş kahve içerken aynı fikirde olmamız gerekiyor ki? Birbirimizi onaylayıp başka herkesi haksız, yanlış, aptal ve gereksiz bularak evlere dağılmamız gülünç değil mi? Asıl aptallık, fakirlik belki de bu. Her şeyin doğrusunu bir sen bilemezsin, aptalca da olsa diyebil, söylediklerin seni bağlasın, kimse alınmasın, sen de kimseye küsme. Her ağzını açtığında haklı ya da haksız olmak zorunda değilsin. Hayat mütemadiyen en uzağa işeme yarışması değil.
Bir sana benzeyenlerle otura kalka hayat geçmez, fakirleşirsin. Nasıl ki üç-beş çeşit yemekle olmaz, bir sana benzeyenlerle otura kalka, üç-beş fikirle de öyle. Çarşıya pazara niye çıktığını düşünsene. Onca çeşit arasından sadece ihtiyacını görmek için değil, sana sunulanları görüp sevdiklerini seçmek için. İşte dünya yeri de çarşı pazar. Niye alışveriş etmeyeceğin tezgâhları deviriyorsun ki, geç git önünden.
Şaka değil, sonra o güldüklerine benzersin. Hayatı kendi doğrularından ibaret sanınca başkalarının doğrularıyla alay eder, kendininkilere laf ettirmezsin. Sonra bin yaşındaki katedrale girer, medet umduğun 1 euroluk dilek mumlarını 20 cente kapatıp başkasının güya inanmadığın tanrısını kazıklamaya çalışırsın.
Halbuki ne gerek var.
YORUMLAR