Kaç rekât yoga?

Kafam mısır patlatma makinesine benziyor.

Muhtemelen demirim ya da B12’m düştü yine, canım kırmızı et çekiyor. Et yediğim için kendimden nefret ediyorum. Hamburgerciye gittiğim için kendimi ayıplıyorum. Yuvarlak ekmekleri hızla demir rafa dizen yorgun ellerin sahibiyle göz göze gelince sakalla bıyık arasında kalıyorum, yine. O eller temiz olabilir mi? Boğaz tokluğuna çalışandan bana hizmet etmesini bekleyebilir miyim? Sebebi ben değilim deyip işin içinden çıkabilir miyim? Ya ben, ne tokluğuna çalışıyorum? Tepeden bakmak bu değilse ne?


Çatlaklar var kafamda, sızıntı yoğun.

Hızlı tüketim mallarını sepete attığını sanırken o mallardan da mal olduğunu fark etmemek büyük gerzeklik. Mamalarını kasaya okuturken bir yandan dükkânın telefonunu cevaplayan kasiyere horozlanılmaz. Senin çıktığın kapıdan giren kıştan buz kesmesinler diye bacaklarının dibine koyduğu elektrikli sobanın hatırına, hiç değilse. Ona horozlanan arkadaş nasıl eğitilir? Eğitim kabul etmiyorsa ilişkiyi kesmeli mi? İyi de sen kendini ne zaman eğittin? Annenden bu bilgelikle mi doğmuştun?


Sızıntı yoğun. Uygun ekipmanı olan tesisatçı yok.

Suriyeli göçmenlere evlerini açan İzlandalıları eş dost önünde öve öve bitiremezken iki odalı evinde yalnızlığına methiyeler düzmek! Evini savaştan kurtulup sokağa düşmüş insanla paylaşmayanın konuşmaya hakkı olur mu? Peki konuşanı ayıplamaya hakkı olan var mı?


Depremler oluyor beynimde ve çıkarıp beynimi tahta masanın üzerine koymak, içine parmaklarımı daldırmak istiyorum. Ve ne düşüneceğimi, nasıl düşüneceğimi söyleyen entellerin ağızlarına ellerimle bastırmak. Sevgililerine zorla dantelli giydiren maçolara benziyorlar. Hayatlarını belgesel perdesine versek, geçip karşısına hep beraber izlesek, bekçiliğini ettikleri yerde bir dakika durabilirler mi acaba. Demek istiyorum: Dün öngöremeyip alkış tuttuğunu bugün yerin dibine sokman bir işe yaramıyor bebeğim! En iyisini sen bilmiyorsun, en doğrusunu sen söylemiyorsun. Ne yaparsın ki her ga-s-tecinin, dahî öyle hissedenin içinde bir artist yatıyor.


Depremler oluyor beynimde ve çıkarıp beynimi tahta masanın üzerine koymak, içine parmaklarımı daldırıp karıştırmak istiyorum. Engel olamadıklarını seyrederken delirmenin eşiğine gelmekle kendi can derdine düşmek arasında bir yerdeyim. Et yediğim için, panzer arkasında can sürüklenmesini izlediğim için, mamamı hazırlayan yorgun eller temiz mi diye düşündüğüm için, için... için... için... kendimi suçlamaktan ciğerlerim sökülecek. Şu hayata yetmeye çalışıp yetememenin ilacını kaç doz almalıyım?


Ya da kaç rekât yoga kılsam düzelirim?


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir aşık ol! kısa süreliğine tedavi olursun
    CEVAPLA
  • Misafir rahat bir koltuk a otur melis çayı koy fincana daha sonra bir kaç yoga seası iyi gelir ardından yasemin kokulu bir duş ve muhteşem bir uyku uyandığın zaman hayata yetebilme planlarını daharahat yaparsın canım bence güzel bir rçete nederain
    CEVAPLA
  • Misafir Kaleminize saglik.
    CEVAPLA
  • Misafir hayatı akışına bırakmak gerekir bazen ne demiş john lennon hayat siz plan yaprken başınıza gelenlerdir
    CEVAPLA
  • Misafir canım kendini iyi hissedinceye kadar yoga yap öncelikle derin bir nefes ve ruhunla bütünleştirerek başla yogaya
    CEVAPLA
  • Misafir Harikasın! Ta ki son cumlene kadar!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.