Yavuz Bingöl, Alev Alatlı ve sanatçının aczi

Bütün meşhur sanatçılar geçmişte “bir gün çok meşhur olacakları” hayalini kurdular. Suretlerinin her yere yansıdığı, isimlerini herkesin bildiği, takdir edildikleri, alkışlandıkları, kendilerini özel ve önemli hissedecekleri günlerin gelmesini beklediler. Bazısı belli sınıfların temsilcisi, bir nevi kurtarıcı rolü biçti kendine, dünyayı değiştirebileceğine inandı.


Gerçekten dünyanın daha az rezil bir yer olmasına katkıda bulunanlar da oldu. Bu sanatçılar iktidar sahiplerinin adaletsizliklerine, vicdansızlıklarına karşı tavır alanlar arasından çıktı ama. Fransa Cumhurbaşkanı’na “Suçluyorum” başlıklı mektubu yazan Emile Zola’yı hatırlatmak tek başına yeterlidir. Düzmece kanıtlarla casuslukla itham edilen Yüzbaşı Dreyfus’ü savunduğu mektupta Zola, cumhurbaşkanını görevini kötüye kullanmakla ve kamuoyunu yanıltmakla suçladı. Ve aydınların desteğini alan mektubuyla masum bir insanın aklanmasına, bir insanlık ayıbının onarılmasına önayak oldu.


Akıl mahzeninden Zola’nın çıkmasına sebep, Yavuz Bingöl ile Alev Alatlı’nın iktidarla kurmayı tercih ettiği ilişki biçimi.


Polisin öldürdüğü bir çocuğun bedeni üzerinden geçerek Cumhurbaşkanı’yla empati kurmayı seçti Yavuz Bingöl. Kendini üç kelimeyle tarif etmesi istense “ses sanatçısı, oyuncu ve solcu” derdi oysa. “Sokaklarda ölmüş annesine küfredildiği zaman Erdoğan da ertesi gün Berkin Elvan’ın annesini yuhalattı. Bu çok insani bir şey” dedi. Ardından “sözlerinin çarpıtıldığını” söyledi. Sonra Ahmet Hakan röportajı döktü, hiçbir şeyin çarpıtılmadığı anlaşıldı. Bugüne kadar hayatını “söyleyerek” kazanmış, kendini ifade etmekte zorlanmamış biri neden bir röportajın birden fazla yerinde yanlış anlaşılsın ki? Buradaki yanlış, bir ömür tercümana ihtiyaç duymamış Yavuz Bingöl’e devletin en üst kademelerinin maaile gönüllü tercümanlık hizmeti vermesi değil mi?


Yazar Alev Alatlı’nın Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alırken yaptığı konuşma ise bizzat belirlediği “özgürlükçü entelektüel koordinatları”yla örtüşmediği için sıkıntılı. Ama daha acıtıcı olan, kadına bakışı. Cumhuriyet gazetesinden Ceren Çıplak ile yaptığı röportaj Alev Alatlı’nın esas özgürlük anlayışını, iktidarla neden ve nasıl benzeştiğini mükemmel biçimde ortaya koydu. “Peki iktidarın, kadının gülüşünden bakışına, cinsel yaşamına bile ayar verişinden rahatsızlık yok mu?” sorusuna şöyle cevap verdi Alatlı: “Kadın” derken? Tanımında mutabık olduğumuz, budur diyebileceğimiz bir “model,” homojen bir kimlik bulmalıyız ki, biyolojik benzerliklerimiz dışında bir anlam ifade etsin “kadın”. Bakın, “iktidar” da bir o kadar muğlak bir gönderme. Kimden bahsediyoruz? Hükümet üyelerinden mi? AKP milletvekillerinden mi? (...)


"Kadının gülme hakkı", üstelik “modeli” üzerinden tartışmaya açılabilir mi? Alev Alatlı’nın felsefi birikimi, bu tartışmada “iktidar” kavramının net bir tarif, tanım ve adres olduğunu ona anlatamayacak kadar sığ mı peki?


Aslında boşuna bütün tartışmalar. Yavuz Bingöl’ün de Alev Alatlı’nın da sözlerinin ardında sanatçı egosu ve aczi var. Mütevazı görünmeye çalışan Bingöl, “kendisiyle kör olan sanatçı” sendromundan muzdarip. Bir kişi daha sevmiş, beğenmiş, takdir etmiş onu, hem de bir cumhurbaşkanı. “Cumhurbaşkanı’nın benimle iki kere türkü söylemesi önemsiyorum” derken açıkça iki şeyi dile getiriyor. Bir: Ben önemli biriyim. İki: Böylesine nüfuzlu birinin benim gibi önemli biriyle türkü söylemesi değerli, çok şeyi değiştirebilir, kıymetini bilin. Alev Alatlı ise eskime, unutulma endişesi içindeyken prestijli bir ödüle layık görüldüğü, cumhurbaşkanı tarafından bile onaylandığı için çok mutlu olan ve bu mutluluğunu gizleyemeyen yazar bu hikâyede. Nobel töreninde “Evimde yer yok” diyerek ödülünü geri çeviren Sartre gibi davranmasını beklemek çapını genişletmek olur.


Hep sanatçı egosuyla ilgili bunlar işte. “İnsani” şeyler bir anlamda.




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir maalesef çok yanlı bir yazı gerçeklerlede pek örtüşmüyor. zira yavuz bingöl ak partiden önce çok daha popülerdi. türkiyede görsel medyada kim nederse desin anti hükümet yanlılarının hakimiyeti devam ediyor. hükümete sövmek daha fazla prim yapıyor, hükümetle aynı fikre sahip olmak cesaret isteyen bir hal aldı özellikle sanatçılar için. atilla taş gibi bir gerçek var, bir kaç seneye kadar bu sönük yıldınız nerde olduğunu kimse bilmez hatta sormazdı, ama hükümete çakan bir kaç tweet ile adam tekrar ortaya çıktı.
    CEVAPLA
  • Misafir napalım onaylayalım mı? sanatçı dediğin böyle mi olur? sanatçıyı bıraktım insani bir durum söz konusu. buna da mı ses çıkarmasın kimse? yerinde bir yazı olmuş perihan hanım. sığlıkta sınır tanımayanlara örnek olsun...
    CEVAPLA
  • ozcanperihan@hotmail.com sizi çıkaramadım.
    CEVAPLA
  • Misafir neden sanatçı hep muhalif olmak zorunda? artısını fazla olduğuna inandığı bir oluşuma destek vermesi karşıt görüştekinin hedefi yapıyor? siz de o zman kıskançlığınızdan bu aciz yazıyı yazdınız olabilir mi* öyle ya insansınız santcı ve ya aydın egonuzdan önce :)
    CEVAPLA
  • Misafir Tahammülsüzlüklerinizi bilirdik de bu konuda çığır açacağınızı tahmin etmezdik. Eleştirdiğiniz iktidardan hiçbir farkınız yok. Sizden olmayanı, farklı düşüneni, ılımlı yaklaşıp karşı fikri anlamaya çalışanı hemen linç edişiniz bundan. Aynı rte gibisiniz, yiyin birbirinizi…
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.