Etki altında kalmadan Tarkan yazısı…
Böyle diyorum çünkü bu yaz Tarkan konserlerinin hepsini kaçırdım. İstedim aslında gitmeyi ama yoğun geçen yaz beni eve hapsetti.
Tarkan konseri de evden çıkaramadı tabii ki, sonuçta bir Tarkan konserinde kaçıracak ne olabilir ki?
Perdeye yansıtılan Tarkan’ın gözleriyle başlayan müzik, patlayan fişekler ve Tarkan sahnede... (Bu sırada salondaki herkes çığlığı basar!)
Olağanüstü bir şarkıcılık (hep öyleydi), müthiş bir karizma, bildiğimiz oturma-kalkma dansı, hafif göbek atmalar ve final!
Sanırım ilk çıktığı senelerden beri Tarkan konserine giderim, farklı bir şeyle karşılaşmıyor olmam da beni bu duruma getirdi.
Evden çıkmam için özlemem lazım galiba Tarkan’ı. Ama gidenler onun o enerjisiyle buluştukları için acayip bir şey izlemiş gibi anlatıyorlar durmadan. Ben de gitsem aynı hevesle anlatabilirdim büyük olasılıkla.
Gönül şov istiyor tabii de adamın kendisi şov işte, kabul etmek lazım.
Fakat işin bir de şu yönü var ki, benim dert ettiğim de bu aslında; en tepedeki adam gelen konuklarına enerjisi harici bir şey göstermiyorsa, diğerleri ne yapsın? Rus dansçılara devam yani!
Gözümden kaçmadı
Gazetelerdeki Gülben’in Madonna’dan esinlendiği (Asla aşırma değil, doğru konuşun kızarım) haberi ve Safiye Soyman’ın 5’inci sınıflar müsamerelerine katılan bir çocuğunkine benzeyen ay-yıldızlı kıyafeti beni benden aldı. Özellikle Safiye Hanım’ınki “Yok artık” dedirtecek cinsten. Gerçekten bu insanların “Bu kıyafetle insan içine çıkılır mı? Delirdin sen galiba !” diyecek bir tane bile arkadaşları yok!
Televizyonda ATV’nin yeni dizisi “Krem”i izledim. Dizi iyi güzel de, Duygu Yetiş’in canlandırdığı karakterin “şişman kostümü” o kadar kötü yapılmış ki diziye kanalize olamıyorsunuz. Kenan Ece hatırına oturup izlediğim dizinin ileride daha eğlenceli olabileceğini umut ediyorum.
DVD’sini izlediğim “Kurtuluş Son Durak” filmi bana Beyrut’ta yaşayan kadınların gündelik hayatlarının anlatıldığı 2007 yapımı “Caramel” filmini anımsattı. “Caramel” de de bir kuaförde geçiyordu tüm mesele. Filmin renkleri ve müzikleri buna yardımcı oldu desem; abartmış olur muyum bilmiyorum?
En sevgili “eski sevgili”
Pek sevgili Pakize Suda pazar günkü yazısında Tanyeli ’nin eski kocasının nikâh şahidi olma konusundan yola çıkarak, eski sevgiliyle arkadaş olma halini açıklamaya çalışmış. “Öyle siliyoruz ki onu, adeta yeni tanıştığımız birine dönüyor” diye...
Ama aslında olay o değil. Yeni tanıştığınız biri gibi asla değil. Sanki hayatın her anını beraber geçirmişsiniz gibi, ruh ikizi denen şey işte canım. Aşk bitiyor belki ama görür görmez içinizin titremesi kalıyor valla. Ailenizin en sevdiğiniz ferdi oluyor sanki.
Ben de eski sevgilisiyle dost kalabilen azınlıktanım, konuyu daha iyi dile getirmek istiyorum ama kelimelerle tarifi o kadar zor ki, hayatımda ilk kez başıma geldiği için.
Olay şuna bağlanıyor, o kadar doğru bir kişi karşınıza çıkınca arada aşk-tutku bitti diye onu tarihe gömemiyorsunuz. Dünyanın bütün kanunları saçma geliyor o zaman.
Başınıza gelmeden konuşulmayacak bir konu, aynı aşk gibi...
YORUMLAR